Mir Murat Demir

Cumhuriyet'le Yaşamak Bayram

Mir Murat Demir

İnsan yaşadığı, sahip olduğu, kayıtsız şartsız, izinsiz müsaadesiz kullandığı metaların da, haklarının da kıymetini bilmez. İnsanız, yaşıyoruz, yaşarken farkında olmamız gereken, farkında olmak yetmez, farkındalık yaratmamız gereken o kadar çok değerimiz var ki, kaybetmeden bilinçlenmek en güzeli. Takip ediyoruz, gözlemleyip, izleyip, okuyoruz, tüm dünya halkları farkında, işte Afganistan ve düştüğü hal, kadınların kısıtlanması değil sadece erkeklerinde din kıskacında özgürlüklerinden mahrum edilmeleri. Türk milletinin fertleri olarak, Türkiye cumhuriyetinin yurttaşları olarak, kayıtsız şartsız tüm kanunlar önünde eşit haklara sahip isek, ayırımsız tüm imkânlardan faydalanıp müteşebbis girişimcilik gibi eğitim, öğretim, sağlık, güvenlik konularında da ayırımsız hizmet edilenlerden isek, cumhuriyet rejiminin faziletlerindendir.
..
Bir sıcak yaz günü, aylardan Ağustos, öğle vakti.
ATATÜRK Ulus’ta meşhur KARPİÇ Lokantası’nda, yine cam kenarındaki masasına oturmuş,_ kafasında bin bir düşünce, yoldan gelip geçenleri seyrediyor.
Yolun karşı tarafındaki bir hareketlilik dikkatini çekiyor.
Yoldan gelip geçenlere; içindeki buzlu şurubun ısınmaması için;
Sırtındaki, meşinle kaplı bakır ibriğinden, beline bağlığı 4-5 gözlü tahta bardaklıktan çıkardığı tahta bardağı, elindeki suibriğinden döktüğü suyla, şöyle bir çalkaladıktan sonra, belini öne doğru eğiyor, şerbetle dolan bardağı müşterisine uzatıyor.
Göğsündeki namı olan yazıyı, bu kere yüksek sesle uyumlu ve sattığı soğuk şurubunu da metheder bir üslupla bağırıyor;
ERBABI BİLİR… Erbabı bilirr…
Mustafa Kemal hoşlandığı bu sahnenin baş aktörünün, yanına davet edilmesini istiyor.
ATATÜRK*’ün huzuruna, ibriği sırtında, ter revan içerisinde çıkarılan Erbabı Bilir biraz endişeli ve şaşkın;
“Bana bir bardak şurup verir misin?”
Diyen ulu öndere; aktararak daha da soğuttuğu şurup bardağını uzatır.
Büyük komutan, kendisine ikram edilen şurubu adeta bir dikişte bitirdikten sonra; sırtındaki ibriği yere bırakıp, karşısına oturmasını ister.
*Erbabı Bilir, bir an kendisini rüyada sanır, önce kaba etine bir çimdik atar, sonra hayal olmadığını anlayıp Ata’nın karşısına oturur.
ATATÜRK garsonlara, onun için de masaya bir servis açmalarını emreder.
Önce karşılıklı hatır sorulur; sonra ATATÜRK o emsalsiz zekâsıyla, 
“Halkın, yeni ilan edilen CUMHURİYET Rejiminden memnuniyetlerinin olup olmadığını” sorar.
“Türk milletinin büyük çoğunluğu memnundur paşam”
Cevabını alınca memnun olur.
“Peki; *CUMHURİYET NEDİR sence?*” diye sorar ona.
Erbabı Bilir, cahil bir köylü. Ne bilsin CUMHURİYET denilen şeyi.
Ama *Mustafa Kemal Paşa*’ya mahcup olmayı da hiç istemez.
Adeta bir anda değişim geçirir.
Yerinde şöyle bir doğrulur.
Sonra da tane tane şunları söyler;
“ *CUMHURİYET*… Benim gibi bir garibanın;
Türk Ulus’unun kurtarıcısı olan Ata’sının masasında oturabilmesi, kısaca* ADAM YERİNE KONULMASIDIR.”
Bunun üzerine Mustafa Kemal ATATÜRK, karşısında duran yaverine; o mavi gözleri çakmak çakmak bir şekilde şöyle der;
“Maya tutmuş… MAYA tutmuş…”_
Bir çocuk gibi sevinçlidir.
Bu arada şerbetçi müsaade ister.
ATATÜRK yerinden kalkar ve gitmeye hazırlanan ERBABI BİLİR’in ibriğini sırtına almasına yardım eder.
Adam önce izin vermek istemez.
Ama şerbetçi için bu; hayatının en önemli ve güzel hatırasıdır.
Ömrü boyunca her sohbette dostlarına,
“ATATÜRK ibriğimi sırtıma almama yardım etti” diyecektir.
Yukarıdaki hikâye bizlere çok basit gelebilir.
Ama evet…
Bence de;
“CUMHURİYET yurttaşın ADAM yerine konmasıdır.”
Dünden DERS AL.*Bugünü YAŞA. Yarın için *UMUT ET.
"Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin.
“Hayatın ipleri SENİN ELİNDE."
“Fikir sahibi olmaya,
mal sahibi olmaktan fazla ihtiyaç duyacağımız gün,
gerçek ZENGİNLİĞİN SIRRINI BULACAĞIZ.”
Koyun, ömrünü kurttan korkarak geçirir...
Ama onları kesip yiyen ya da satan,
O ÇOK GÜVENDİKLERİ çobanlarıdır!..
Gerçekliği yaşarken,  hayallerimizi de;       
     içimizdeki çocuk yaşıyorsa,
UMUT HER ZAMAN VARDIR.
“Şu hayatı
ÖYLE BİR YAŞA Kİ kapanışta
KENDİNİ ALKIŞLAYABİLESİN…”
 HAYATTA hiçbir zaman yalpalamayacaksın,
Düşüncelerin de bir ileri bir geri adımlar atmayacaksın,
Her dönemin adamı değil, her dönem ADAM OLACAKSIN.
Ve,*...hiçbir şey için GEÇ DEĞİLDİR.*
..
Yarım aşırı geçen ömrümde Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK hayranı olmam gibi tüm yaşantısından, stratejilerinden, bizlere kadar ulaşan anekdotlardan paylar çıkarıp dersler almaya gayret ediyorum. Mucizevi adlandırmalardan da yakıştırmalardan da hiç haz etmem, “Yüce” “Ulu” gibi yakıştırmaları hiç doğru bulmam. Elbette hayranlığımızdan, deha lığına olan imrenişimizden çok büyük unvan ve sıfatlarla dile getirmek anmak istiyoruz. Asıl muazzam olan sen, ben gibi bir beşeri iken, çok çalışarak, çok okuyarak, azmedip gayret ederek, zekâsıyla, bilinçli hareketleri ve duruşuyla, vatan millet sevgisiyle gözünü budaktan esirgemeden fevkaladenin fevkinde bir başarıya imza atması, bu şekilde anlaşılıp bu şekilde anlatılması çok daha insani çok daha insanca değil mi?
Mir Murat Demir

Yazarın Diğer Yazıları