• Haberler
  • Sağlık
  • Gençlerde Kalın Bağırsak Kanseri Görülme Sıklığı Artıyor !

Gençlerde Kalın Bağırsak Kanseri Görülme Sıklığı Artıyor !

Tıbbi Farmakoloji ve Fitoterapi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Iraz Konu hakkında bilgiler verdi.

Tıbbi Farmakoloji ve Fitoterapi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Iraz Konu hakkında bilgiler verdi.

Kalın bağırsak (kolon ve rektum) kanserleri erkek ve kadınlarda yaygın kanser türlerinden biridir. Vakaların % 90’ı elli yaş üstü kişilerde görülmektedir. Ancak tanı konulduğunda kolorektal kanserler çoğunlukla ileri evrelerdedir. Son yıllarda, elli yaş öncesi genç ve orta yaş grubunda kalın bağırsak ve rektum kanseri tanısı artmış durumdadır. 1990’lı yıllara göre elli yaş öncesi kolorektal kanser teşhisi %50’den daha fazla artmış durumdadır. Kalın bağırsak kanserinin erken yaşlarda görülme sıklığındaki bu artış nedeniyle otoriteler kalın bağırsak kanseri taramalarının kırklı yaşlarda başlanmasını önermektedirler.

Amerikan Kanser Derneği, tarafından yapılan araştırmalar 55 yaşın altındaki kişilere geç evre kolon kanseri tanısı konma olasılığının yaşlı erişkinlerden % 58 daha fazla olduğunu ve bu genç yaşta ve ileri evre kanser olan bireylerin tedavisini daha zor olduğunu göstermektedir.

Kalın bağırsak kanserleri niçin daha erken yaşlarda görülmeye başlandı?

Kalın bağırsak ve rektum kanserlerinde genetik yatkınlığın yanında özellikle beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı, hareketliliğin azalması önemli faktörlerdir. Bunun yanında, obesite, bağırsak mikrobiyatasındaki değişiklikler, çevresel toksinler, sanayileşmeye bağlı iş ortamında belirli kimyasallara uzun süreli maruziyet gibi nedenlerde kalın bağırsak kanserinin daha erken yaşlarda görülmesini artırıyor olabilir. Ancak bazı erken yaş kalın bağırsak kanserli hastalarda hiç bir risk faktörü tespit edilememektedir. Her şeye rağmen beslenme alışkanlıkları ve çevresel etkilerin erken başlayan kalın bağırsak ve rektum kanserlerinde de en önemli risk faktörü olarak görülmektedir. Gençlerde kolorektal kanser oranlarındaki artışın, obezitedeki artışa paralel olması ilginçtir.

Etkin tedavi yöntemleri geliştirilebilmesi için kanser gelişiminin altındaki biyolojik mekanizmaların anlaşılması gerekmektedir.

Kanserlerle birlikte, toplumda otoimmün hastalıklarda da belirgin artış olduğu ve otoimmün hastalıkların da artık daha erken yaşlarda ortaya çıktığı bilinmektedir. Otoimmün hastalıkların sık bilinen örnekleri: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı, Haşimato tiroiditi, diyabet, romatoid artrit, ankilozan spondilit, multipl skleroz, skleroderma gibi hastalıklardadır. Otoimmün hastalıklar kronik inflamasyonlu hastalıklardır. Kanserin başlangıcında ve/veya sürecinde kronik inflamasyon önemli bir faktördür. Ve kanserde bağışıklık sistemin yetersizliği de sıkça vurgulanan bir konudur.

Kalın bağırsak ve rektum kanserlerinin erken tanısı için kolonoskopi temel muayene yöntemi haline gelmiştir. Özellikle ailesinde kolon kanserli bireyler olan kişilerin 40 yaşından sonra kolonoskopik muayenesi önemlidir. Bağırsaklardaki polipler, yaralar ve iltihabi değişikliklerin takip edilmesi son derece önemlidir. Gerektiğinde genetik araştırmaların da yapılması faydalı olacaktır.

Fitoterapi kalın bağırsak kanserlerinde nasıl fayda oluşturur?

İlginç bir şekilde daha genç hastalar yaşlı hastalardan çok daha sağlıklı oldukları ve eşlik eden başka sağlık sorunları olmadığı için daha fazla radyasyon tedavisi, daha fazla kemoterapi ve tekrarlayan ameliyatlar gibi daha cesur ve agresif tedaviler alma eğilimindeler. Ancak bütün bu cesur yaklaşımlar mutlaka daha uzun hayatta kalma anlamına gelmemektedir. Bu nedenle, çok daha az riskli fitoterapi gibi tamamlayıcı tıp uygulamaları tedavide büyük önem kazanmaktadır.

Bilim insanları, beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak insanların bağırsaklarında yaşayan faydalı ve zararlı bakterilerin (bağırsak mikrobiyatası) farklı olması durumunda gençlerde gen ekspresyonlarının değişebileceğini ve tümörlerin bağışıklık sistemine karşı direncinin artıracağını düşünmektedirler.

İnsan bedeni ve bedendeki her bir hücre sağlıklı yaşam için sahip olduğu denge halini devam ettirmesi gerekmektedir. Özellikle hücredeki denge halinin devam ettirilebilmesi için hücreye gerekli besin maddelerinin yeterince alınması ve zararlı maddelerin (toksinlerin) de önce hücreden sonra tüm vücuttan uzaklaştırılması gerekmektedir. Hücre düzeyinde dengenin devamı için fonksiyonel gıdalarla beslenme son derece önemlidir. Fonksiyonel gıdalar aynı zamanda dışardan vücuda giren veya vücutta oluşan toksik maddelerin uzaklaştırılması için de gereklidir.

Genç yaşlı ayırt etmeksizin, bazı fitoterapik ürünler bağışıklık sistemini takviye ederken, bazı bitkiler içindeki aktif maddeler direkt hücre içine girerek kanser hücrelerindeki apopitotik ölümü tetikleyebilmektedirler. Bu nedenle, klasik kanser tedavilerine ek olarak veya tek başına uygulanan uyun fitoterapi destek tedavileri kalın bağırsak kanserlerinde de sürpriz sonuçlar oluşturabilmektedir. Bir çok vakada fitoterapi destekleri kemoterapi gibi klasik kanser tedavilerinin yan etkilerini azaltabilmektedirler.

Kanser hastalarında tedavi seçeneğinin karar vericisi hastanın kendisidir. Kanser hastalarında fitoterapi desteği hemen her hastada uygulanabilir. Eğitimli bir hekimle uygulanması durumunda fitoterapinin yan etki ihtimali “yok” denecek kadar azadır. Bu nedenle, fitoterapi her kanser hastasının kanser şüphesi ortaya konması durumundan itibaren rahatlıkla kullanabileceği bir destek tedavisi yöntemidir.

Bakmadan Geçme