Çocuklarımızı sanal tuzaklardan koruyalım

Çocuklarımızı sanal tuzaklardan koruyalım'

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreter Yardımcısı Fatih Çetinkaya, koronavirüs salgını nedeniyle eve kapanan çocuklar için bilgisayar, cep telefonları, internet, televizyon ve dijital platformların büyük bir tehlikeye dönüştüğünü açıkladı. Çetinkaya, birlikte güçlü ve büyük Türkiye'yi yaşatacak olan çocuklarımız ve gençlerimizin fiziki ve ruhsal sağlığını korumanın önceliğimiz olması gerektiğini bildirerek "Korona salgını nedeniyle bugünlerde tamamen eve kapattığımız çocuklarımızın elinin altında kolayla ulaşabildiği tablet ya da telefonlardan internete girerek, başta sosyal medya siteleri olmak üzere neler izlediğinin  iyi takip edilmesi ve kontrol altında tutulması şarttır" dedi. 
Türk çocuklarının doğası gereği hareketli, cesaretli ve heyecanlı olduğuna dikkat çeken MHP Genel Sekreter Yardımcısı Çetinkaya, çocukların eğitimi ve yönlendirilmesinde anne ve babalara büyük görevler düştüğüne söyledi.

ÇOCUK, İYİ TAKİP EDİLMELİ

MHP Genel Sekreter Yardımcısı Çetinkaya, yaptığı yazılı açıklamada, şunları söyledi:
"Bilgisayarlar, cep telefonları, internet, televizyon ve dijital platformlar
hayatımızı kuşatmış durumda. Nerede isek, orada yanımızda. Görüntü ve sesler, göz ve kulaklarımızla sürekli iletişim halinde.
Toplum bireylerinin düşünce, tavır ve eylemleri bu sanal sarmalın etkisinde bütün şiddetiyle değişiyor ve dönüşüyor. Başta kendimiz olmak üzere tüm dünya, çocuklardan gençlere ve yaşlısına, kadından erkeğe tüm insanlığın genetik kodları, özü, bu vasıtalarla saldırıya uğruyor.
Araştırma sonuçlarının güncellenen verilerinde tüm dünyada alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, cinayetler, sapkınlık ve kumar gibi bütün insanlığı tehdit eden her kötülük maalesef artış gösteriyor. 
Bu hastalıklı ve suç teşkil eden davranış ve eylemler, bazı reklam, dizi ve sinema filmleri ile veya internet üzerinden dijital platformlar vasıtasıyla özellikle çocuklar ve gençlerin iç dünyasına duyu organlarından adeta enjekte ediliyor.
Küreselleşen dünyanın tehlikeli bir silahı haline dönüşen bilişim ağı ve dijital teknoloji, aynı zamanda insanlığın adeta gıdası, geleceği. Bunlardan uzak kalmak, karşı durmak da mümkün gözükmüyor. Ancak disipline edilebilir ve sistemli kullanma ile faydalarından istifade edilebilir koca bir gerçek olarak artık hepimizin önünde duruyor. 

RTÜK'TEN ÜRKÜTEN RAPOR

Korona salgını öncesi, geçtiğimiz aylarda Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yayınlanan “Çocukların yeni medya kullanım alışkanlıkları ve siber zorbalık” araştırmasının sonuçlarını hepimizin ama özellikle ebeveynlerin dikkatle incelemesi gerekiyor. 
Özellikle 26 ilde 5,6,7 ve 8’inci sınıf öğrencileriyle gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları hayli dikkat çekiyor.
Buna göre; öğrencilerin %63,3’ü cep telefonuna sahip ve bu telefonların %90,7’si internete bağlanabilir özelliği olan akıllı cihazlar.
Ortaokul öğrencilerinin internet kullanımında ise,
%48,6’sı her gün,
%17,8’i neredeyse haftanın her günü,
%23,8’i haftada birkaç gün, sadece %4,9’u ayda birkaç gün internet kullanıldıklarını söylüyor.
Yani çocuklarımız interneti neredeyse her gün kullanıyor.
Burası çok önemli; öğrencilerin yaklaşık %49’u ekran başında geçirdiği zaman ile, diğer aktivitelere ayırdığı zaman arasında bir denge kurulabildiğini belirtirken, %51’i bu konuda kararsız kaldığını ya da dengeyi kuramadığını belirtiyor. Buna mukabil öğrencilerin %21’i ekran başında geçirdiği zamanı kontrol edemediğini ifade ediyor.
Ortaokul öğrencilerinin televizyon izleme verileri ise, %95,2 olduğu, bunu sırasıyla, %51,5 dizi filmler, %41 ile filmler, %28 oranıyla canlı spor müsabakaları ya da spor programları olduğu sonucu çıkıyor.
Öğrencilerin günlük ortalama ders çalışma süresi 1 saat 30 dakika olarak ortaya çıkarken,
1 saat 26 dakika cep telefonu kullanımı,
1 saat 29 dakika televizyon izleme,
2 saat 13 dakika internet kullanımı,
1 saat 16 dakika dijital ortamda oyun oynama süresi ile yani tam 6 saat 24 dakika ekran karşısında oldukları gözüküyor.
Çocukları tehdit eden siber zorbalığa gelince, işte burada asla göz ardı edilmemesi gereken sonuçlar var.
- Öğrencilerin %59,6’sının internete bağlandığında tek başına olduğu,
- Çevrimiçiyken hoşlanmadıkları kişi veya içerikle yani siber zorbalıkla karşılaşma oranı %44,2.
- Her 4 öğrenciden 1’inin internette hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında bunu hiç kimseyle paylaşmaması,
- Erkeklerin kızlara göre hem daha fazla siber zorbalığa maruz kaldığı hem de daha fazla siber zorba oldukları sonucu ortaya çıkıyor.

İNTERNETTE ÖLÜM GRUPLARI

Koronavirüs salgını nedeniyle çocuklarımızın evde kapalı kaldığı ve internet kullanımının çok daha fazla arttığı bir dönemde, çocuk ölümlerini araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu''nun raporu, çocuk intiharlarına ilişkin çarpıcı sonuçlar içerirken, yukarıda dikkat çektiğimiz RTÜK raporunun sonuçlarının etkisinin vehametini nasıl gösterdiğini bugünlerde daha iyi ortaya koyuyor. 
İnternette çocukları intihara sürükleyen "Ölüm grupları" kurulduğuna dikkat çekilen Komisyon raporu, çocukların bilgisayar oyunları başta olmak üzere sosyal medya uygulamaları aracılığıyla ölüm grupları kurduğunun tespitine yer veriyor.
İntihar eden 114 çocuğa yönelik incelemeye göre, intihar nedenileri arasında kendini beğenmeme, cinsel kimlik arayışı, madde kullanımı, bağımlılık, geçmişte yaşanmış travmatik olaylar, fiziksel ve ruhsal bozukluklar, ailenin sosyo ekonomik durumu gibi nedenler ön plana çıkıyor.
Rapora göre, sanal zorbalık da ruhsal bozukluğun bir diğer nedeni. Baskın karakterli çocuklar içe kapanık çocuklara akran zorbalığı uyguluyor. Zorbalığa uğrayan çocuklarda da ruhsal bozukluklar daha fazla görülüyor ve intihara eğilimleri daha yüksek oluyor.

DEĞERLERİMİZ, PANZEHİRİMİZ

Unutulmamalıdır ki; millî  manevi ve kültürel değerlerimiz, geleneklerimiz, karşılaştığımız bu sonuçlar karşısında adeta güçlü bir panzehirdir.
Gözlemlerimiz, araştırma sonuçları ve günümüz olayları hepimize önemli bir mesaj veriyor. Biliyoruz ki, bizim çocuklarımız doğası gereği hareketli cesaretli ve daha heyecanlıdır.
Bu nedenle geleceğimiz ve herşeyimiz olan evlatlarımıza sahip çıkalım.
Türk töresinin en önemli düzeni olan ailede çocuğun önemli hatta hayati bir unsur olduğunu unutmalayım. 
Yarınlarda aile kurarak insan haysiyetini muhafaza edecek olan, neslin devamını sağlayacak, töremizi geleceğe aktaracak, bununla birlikte güçlü ve büyük Türkiye'yi yaşatacak olan çocuklarımız ve gençlerimizin fiziki ve ruhsal sağlığı önceliğimiz olmalıdır. Çünkü Türk toplumunda çocuk aynı zamanda bu değerlerin teminatıdır.
Bakınız, Korkut Ata, Dede Korkut, ne de güzel söylemiş: 
"Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul atadan görmeyince sofra çekmez." 
O zaman ebeveynlere çok iş düşüyor."

Bakmadan Geçme