Yeni bir Anayasa oluşturma meselesinin MHP açısından birkaç boyutu bulunmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın,
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, MHP’nin “Cumhuriyet’in 100. yılında 100 maddelik Yeni Anayasa Önerisi”ne yönelik özellikle zillet cephesinden gelen afaki, şuursuz ve ölçüsüz tepkilere sert tepki gösterdi. Yalçın, ''Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni bir tarihî safhaya geçmesi, Türk demokrasisinin modern ve güncel ihtiyaçlara cevap verecek yeni bir Anayasa ile taçlandırılması gerektiği zaruretini de beraberinde getirmiştir. MHP’nin bu hamlesiyle ilgili hazımsızlığın arkasında, zillet cephesinin açıkta yakalanmış olmasının da payı büyüktür. Kılıçdaroğlu ve İp Müdiresinin HDP ile masaya oturarak ‘ortak anayasa’ görüşmeleri yaptırması; anlaştıkları konuları 2023 seçimleri için ‘ortak mutabakat metni’ haline getirme kararı almışken MHP’nin samimi hamlesi oyunlarını bozmuştur.'' ifadelerini kullandı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın açıklamaları şu şekilde;
''MHP’nin “Cumhuriyet’in 100. yılında 100 maddelik Yeni Anayasa Önerisi”ne yönelik özellikle zillet cephesinden gelen afaki, şuursuz ve ölçüsüz tepkiler, bazı hususların kamuoyuyla paylaşılmasını gerekli kılmıştır.
Yeni bir Anayasa oluşturma meselesinin MHP açısından birkaç boyutu bulunmaktadır.
MHP sadece bir siyasi hareketin temsilcisi değil; Türkiye’nin sosyolojisine, devlet geleneğine ve tarihine çok yönlü katkıda bulunan bir fikir hareketinin de partisidir.
MHP’nin kullandığı siyasi jargon ve mücadele tarzının temelini; ağdalı retorikler, fikrî derinlikten mahrum sathi ve süslü sloganlar değil, milletimizin birkaç bin yıllık kültürel birikiminden beslenen Türk milliyetçiliği ülküsü oluşturur.
O bakımdan MHP’nin tarih ve millet önünde büyük sorumlulukları ve ödevleri vardır.
MHP; milletimizin içtimai, hukuki, idari vb. ihtiyaçlarını dikkate alarak fikir ve proje üretir, sonra da bunu milletimizin hakemliğinde hayata geçirir.
MHP’nin kuruluşundan bu yana Türkiye, Türk siyasetini ve toplumu derinden etkileyen önemli badirelerden geçmiştir.
Türk demokrasisi uğradığı inkıtalara rağmen güç kazanarak yoluna devam etmektedir.
Üzerine oturduğu binlerce yıllık güçlü emperyal kültürün de katkısıyla giderek olgunlaşmakta olan genç Türk Cumhuriyeti, millî devlet sürecinde önemli bir merhaleye ulaşmıştır. Ancak daha gidilecek çok yol, yapılacak çok iş vardır.
Siyasi partilerin görevi, bu süreçte yaşanan sorunları, meydana gelen siyasi tıkanıklık ve çözümsüzlükleri ortadan kaldırmak ve demokrasimize işlerlik kazandırmaktır.
Bu bağlamda MHP; daima çözüm üreten, uzlaşmacı, yapıcı ve sorumlu bir siyaset takip etmiştir.
Kendisi de darbelerden ve vesayet odaklarının müdahalelerinden fazlasıyla zarar görmüş olan partimiz; istikametini asla değiştirmemiş, yolundan sapmamıştır. Türk demokrasisinin önüne çıkan antidemokratik engellerin temizlenmesi için sürdürdüğü kararlı yürüyüşe azim ve sebatla devam etmiştir.
MHP’nin son 20 yıldaki hamlelerine bakınca, ne kadar önemli sorunların çözümüne ne kadar hayati katkıda bulunduğu açıkça görülecektir.
Bunlardan sadece iki örnek, MHP’nin sahip olduğu olaylara yön verme kabiliyet ve birikimini anlatmaya yeterlidir.
Mesela MHP; 2007 Nisan’ında, ülkede demokrasinin önünü tıkamak ve millî iradeyi vesayetle dizginlemek isteyen odakların yarattığı cumhurbaşkanlığı seçimi buhranının, yine millî irade yoluyla aşılmasını sağlamıştır.
MHP’nin getirdiği teklif doğrultusunda, 2007’nin Temmuz ayında erken seçime gidilerek vesayete milletin müdahalesi temin edilmiştir.
Böylelikle hem MHP 5 yıl aradan sonra Meclise girmiş, hem de sözde demokrat mahfillerin ürettiği 367 suni krizini önlenerek Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması sağlanmıştır.
Böylece Türk siyaseti vesayet odaklarının rüzgârına savrulmaktan kurtulmuş, kendi doğal dinamikleri doğrultusunda ve milli irade ekseninden ayrılmadan ilerleme imkânına kavuşmuştur.
MHP’nin yakın geçmişte yaptığı en önemli siyasi hamlelerden biri de 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasından sonra gelmiştir.
Türkiye’yi 15 Temmuz kalkışmasına sürükleyen olaylar, artık yeni bir hükümet modeline geçilmesi ve yönetim anlayışının bir sisteme oturtulması zamanının geldiğini ortaya koymuştur.
Ardından MHP ile Ak Partinin mutabakatıyla hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhuriyet’imizi üçüncü safhaya taşıyan önemli bir adım olmuştur.
Türkiye’yi 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasına götüren kaotik ortamın oluşmasında; demokrasimizi kemiren darbe ve cunta zihniyetinin terk edilmemesi yanında, darbelerin ürünü olan sorunlu Anayasaların da rolü bulunmaktadır.
Bu anlamda, 1961 ve 1982 Anayasaları kaotik Anayasalardır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni bir tarihî safhaya geçmesi, artık giderek güçlenip vesayet odaklarının tasallutundan kurtulan Türk demokrasisinin modern ve güncel ihtiyaçlara cevap verecek yeni bir Anayasa ile taçlandırılması gerektiği zaruretini de beraberinde getirmiştir.
MHP, bu gerçekler ışığında Türkiye’nin güncel ihtiyaçlarını karşılamaya muktedir, gereksiz teferruatlardan arındırılmış ve milletimizin egemenlik haklarını garanti atına alan yeni bir Anayasa’nın hazırlanması için kolları sıvamıştır.
MHP’nin hazırladığı yeni Anayasa önerisinin zillet cephesinde yarattığı şaşkınlık, sadece partimizin bu hamlesinin beklenmedik bir zaman diliminde gelmesiyle açıklanamaz.
MHP’nin bu hamlesiyle ilgili hazımsızlığın arkasında, zillet cephesinin açıkta yakalanmış olmasının da payı büyüktür. Kılıçdaroğlu ve İp Müdiresinin HDP ile masaya oturarak ‘ortak anayasa’ görüşmeleri yaptırması; anlaştıkları konuları 2023 seçimleri için ‘ortak mutabakat metni’ haline getirme kararı almışken MHP’nin samimi hamlesi oyunlarını bozmuştur.
Partimizin yeni Anayasa bağlamındaki çabalarını somutlaştırmasından telaşa kapılan bu şer cephesinin geriye düşmekten kaynaklanan haset ve çekememezliği; derbeder, haksız ve aceleci tepkilerin bir başka sebebidir.
Sol çevrelerin MHP’nin Anayasa çalışmalarına telaş ve şaşkınlık içinde verdiği tepki; aczin, yetersizliğin, lümpenliğin ve çaresizliğin işaretidir. Daha anayasa metni ve maddelerini görmeden tenkit ve aşağılama yarışına giren sözde aydın ve sözde gazeteci müsveddeleri ‘hamakat ehli’ olma yolunda yarış içindedirler.
CHP sözcüleri ve tetikçi gazetecileri başta olmak üzere sol çevrelerin MHP’nin önerisine dönük peşin hükümlü tepkileri, kendi kalesine giren nizami golü hazmedemeyen rakip takım oyuncularının kural hatası uydurup düştükleri pozisyondan kurtulma çabasına da benzemektedir.
Oysa siyasetin VAR odasında doğrudan millet bulunmaktadır ve aziz milletimiz, yüksek basiretiyle MHP’yi ve Cumhur İttifakını tasvip edecektir.
Ayrıca Anayasa yapımı ciddi bir iştir ve bu mesele gündem değiştirme gibi gerekçelerle sulandırılamayacak kadar mühimdir.
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun yüzüncü yılına adım adım yaklaşmaktadır.
Darbe ürünü Anayasaların, bölgesinde ve dünyada giderek yükselen Türkiye’yi taşıyamadığı bir hakikattir.
Zaten son olarak hazırlanan 1982 Anayasa’sı bugüne kadar gerçekleştirilen değişikliklerle yamalı bohçaya dönmüş, sürekli estetik ameliyatlarla neredeyse tanınmaz hâle gelmiştir.
Türkiye’nin modern ve güncel ihtiyaçlara cevap verecek komple bir Anayasa’ya şiddetle ihtiyaç duyduğu bir hakikattir.
Bu çerçevede MHP, üzerine düşen tarihî sorumluluğu yerine getirmiş ve bu alanda sürdürdüğü çalışmaları tamamlayarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ağzından kamuoyuyla paylaşmıştır. Bilahare yeni Anayasa önerimiz aynı gün Sayın Cumhurbaşkanımıza iletilmiştir.
MHP’nin kamuoyuyla paylaştığı yeni Anayasa önerisine şimdiye kadar sadece Cumhur İttifakının ortağı Ak Partiden olumlu tepki gelmiştir. Bu arada Ak Parti’nin de bizim tarafımızca bilinen bir Anayasa taslağı üzerinde çalıştığı duyurulmuştur.
MHP ve Ak Parti ve dışındaki siyasi partiler de oyun bozanlığa yeltenmek ve topu taca atmaya çalışmak yerine yapıcı bir tavır takınmalı, ve yeni Anayasa sürecine katkı sunmalıdırlar.
Yeni Anayasa meselesi sulandırılmak ve peşin hükümlere boğulmak yerine, kamuoyunda büyük bir ciddiyet, aklıselim ve soğukkanlılıkla ele alınıp bilim çevrelerinde tartışılmalıdır.
2023 sonrasında hayata geçecek ve 21. yüzyılda Türkiye’yi taşıyabilecek kâmil bir anayasa metni üzerinde millî mutabakat sağlanmalıdır.
Bu vesileyle Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin “Cumhuriyet’in 100. yılında 100 maddelik Yeni Anayasa Önerisi”ni açıklarken yaptıkları şu değerlendirmeyi tekrarlamakta fayda mülahaza ediyoruz:
“Cumhuriyet’imizin 100. yıldönümünü yeni bir Anayasa’yla taçlandırmak; Millî Mücadele kahramanlarına, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine, milletimizin bizatihi egemenlik haklarıyla Türk tarihinin şerefli anılarına hürmetin ve gelecek nesilleri düşünen sorumluluk bilincinin gereğidir.”
TÜRKGÜN