Veysel Fırat

Dünden Bugüne Tekke Ve Zaviyeler

Veysel Fırat

Çağın şartalarına göre ilk müslüman Türk devletlerinde oluşmaya başlayan tekke ve zaviyeler evrilerek, evrilirken de gelişerek günümüze kadar varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir dememdeki sebebep: 1925 yılında kapatılmalarına, yasaklanmalarına, şeyhlerinin idam edilip, idam edilmeyenlerin de gözetim altına alınmalarına rağmen hala varlıklarını sürdüren tekkelerin olmasıdır. Buna örnek olarak İstanbul’da Kadiri Dergahı, Nurettin Cerrahi Dergahı ve Rufai Dergahı eskiden tekke şimdilerde de dernek adı altında hala faaliyet göstermektedirler.  
    Tekke ve zaviyeleri günümüzdeki halk eğitim merkezlerinin yerine koyarsak her şeyi daha iyi anlarız. Halk eğitim merkezlerinin amaçlarını eskiden tekke ve zaviyeler yapıyordu. Tekke ve zaviyeleri okul, Şeyhleri de öğretmen olarak düşünebiliriz. Tekkeler daha büyük ve daha kapasiteli olarak şehir gibi büyük yerleşim yerlerinde kurulurken, zaviyeler köy ve kasaba gibi daha küçük yerleşim yerlerinde tekkelerden daha az kapasiteli olarak kurulurlardı. Tekke ve zaviyeler şehylerin uygun gördüğü yerlerde kurulur ve kurulduğu bölgede insanların eğitilmsinde ve devletin temsilcisi olarak devletle vatandaş arasında iletişim sağlamasındaki görevi çok önemliidir.
Müslüman devletlerin kuruluş faaliyetlerinde aktif görev alan tekkeler, Türklerin Anadoluya gelip yerleşmesinde ve anadolunun Türkiye olmasında çok büyük görevler yapmışlardır. Psikolojik, pedegojik, sosyal, dinsel ve tıbbi ilimlere kadar geniş bir hizmet sahası olan tekkeler devrin okulu, hastanesi, barınma yeri, edebiyatın hayat bulduğu, fikirlerin geliştiği ve yayıldığı eğitim kurumları olmuşlardır. Devletin politiklarının vatandaşa ulaşması ve benimsetilmesi tekke ve zaviyeler sayesinde gerçekleştiriliyor, devlet-millet bütünlüğü sağlanmış oluyordu. Devlet bu sayede ülkenin en ücra köşesinde bulunan vatandaşına en az ilkokul düzeyinde eğitim aldırırken dinini, ahlaki değerleri ve hayatını idame ederken gerekli olan dünyevi bilgileri de öğretmiş oluyordu. Bunun içindir ki tekke ve zaviyeler devlet tarafından desteklenmiş, vakıflar kurularak tekkelere bağlanmış hatta şeyhlere devlet tarafından maaş bile bağlanmıştır.
    Osmanlı döneminde tekke ve zaviyeler tehlike arz eden yol güzergahlarına özellikle devlet eliyle kuruluyordu. Dağ, geçit ve tehlikeli bölgelerde kurulan tekke ve zaviyeler askeri sevk ve idareyi kolaylaştırırken, yolcular için otel ve lokanta, ticari kervanlar güvenliği için de jandarma karakolu görevi yapmaktaydılar. Zaman zaman ruh ve sinir hastaları için tedavi merkezi gibi görevi de vardı. 
    Yunus Emreler, Taktuk Emreler, Hacı Bektaş Veliler, İbrahim Hakkılar, Mevlanalar benliğimizi ve kimliğimizi kazandığımız manevi önderlerimiz tekkeler de yetişmişler ve sonraları da kendilerinin kurduğu  tekkelerden yetişen binlerce dervişin eğittiği binlerce insan sayesinde Anadolu Türkiye olmuştur. 
Konya milletvekili Refik KORALTAN ve beş arkadaşının önerisiyle meclise sunulup 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanun ileTekke ve Zaviyeler kapatılınca eğitim açısından büyük bir boşluk doğmuş oldu ve yeni kurulan cumhuriyetimiz bu konuda eksik kaldı. Bence tekke ve zaviyelerin dini eğitim verilmesinden duyulasn rahatsızlıktan dolayı 677 sayılı yasa çıkartılmıştır. Kabul edelim ki dönemin kadrosunun dini hassasiyeti yoktu ve toplumun inancını farklı bir inanca evrilmesi yönündeki çalışmaları bu tezimi desteklemektedir.  
Atatürk tekke ve zaviyeleri kapattıktan sonra oluşan boşluğun farkına varmış olacakki tekke ve zaviyelerin çalışma prensibini taklit ederek kendi düşüncelerine hizmet etmek üzere 19 Şubat 1932'de Halkevlerini kurdu. Şehirlerde Halkevleri (Tekke yerine) köy ve kasabalarda da halkodaları (Zaviye yerine) kuruldu. 1950 yılına gelindiğinde halkevlerinin sayısı 478'e, halkodalarının sayısı ise 4322'ye ulaşmıştı.
Tekke ve zaviyelerin verdiği eğitimlerin içinde dini eğitim olmasaydı kapatılacaklarını düşünmüyorum. Atatürk Ansiklopedisinde: ‘’Halkevleri, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte modern, laik, inkılapçı bir ulus devlet oluşturma çabaları kapsamında Atatürk’ün Halkçılık ilkesi doğrultusunda bir yaygın eğitim kurumu olarak kurulmuştur.’’ der. Aynı ansiklopedi, Halkevlerinde ve halkodalarının faaliyetlerinden bahsederken, ‘’Dil ve Edebiyat, Güzel Sanatlar, Temsil, Spor, Sosyal Yardım, Halk Dersaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve Yayın, Köycülük ve Tarih ve Müze kolları şeklinde sınıflandırılmış ve alanlarda eğitim faaliyeti vermişlerdir.’’ der. Dikkat edersek halkevlerinde sadece din eğitim verilmiyor ama tekke ve zaviyeler gibi çalışıyor. Kapatılmalarındaki iyi niyeti aramak lazım.  
 

Yorumlar 1
İsimsiz 31 Mart 2024 17:02

Etik değerleri toplumsal sosyal siyasal kültür kısacası tüm yaşam alanında önemli Dönem hızlı reaksiyonları ile toplumun yaşam dinamikleri etkilendi ancak ders çıkarma ve ortak milli değerleri etik değerlerle birlikteliğinin önemini anlatan değerli yazı

Yazarın Diğer Yazıları