Veysel Fırat

Çoğrafi Milliyetçilik

Veysel Fırat

Her çağa münhasır yaşam tarzı ve hayat felsefi her daim olmuştur. Tarihi çağlardan günümüze kadar değişen paradigmalar, evrile evrile, zamanın şartlarına göre şekillendi ve demokratik toplum, cumhuri yönetim şekli, laik ve ulus devlet anlayışı ile günümüz yaşam felsefesi oluştu. Çağdaş dediğimiz bu yaşam felsefesi bu gün için mükemmel olabilir ve alternatifi olmayabilir ancak bu böyle devam edecek anlamına da gelmez. Ortaçağ dünyasının yaşam felsefesi olan din ve mezhep savaşları, nasıl ki bugün bize komik ve ilkel geliyorsa, gelecekte bir gün, taparcasına sevdiğimiz bu yaşam felsefesi de komik ve ilkel kalacaktır. 
Canlı bir organizma gibi doğup büyüyen ve şartlara göre şekillenen demokratik yaşam felsefemize coğrafi milliyetçiliğin de yerleşmesi gerekmektedir. Coğrafi milliyetçilik Irki milliyetçiliğin önüne geçmelidir. 
Coğrafya bir kaderdir ve aynı coğrafyada yaşayanların kaderleri beraber yazılmıştır. Yaşam standartları, mutlulukları acıları ve sevinçleri birbirini etkilemektedir. Bir bölgede çıkan savaş, o bölgede yaşayan her ülkeyi olumsuz etkilemekte ticaretine, toprağına, iklimine, insan haklarına, demokrasisine, bağımsızlığına, huzuruna, sevincine kadar etki etmektedir.  
Bu durumu Avrupa ülkeleri 1945 yılından sonra milyonlarca can kaybı vermiş olarak öğrendi. Kendi coğrafyalarındaki savaş ve çatışma ortamını bitirmek için Avrupa Birliği’ni kurdular. Avrupa Kıtası’nda sağlamış oldukları barış ve huzur ortamı ilmi gelişmeleri beraberinde getirdi. İlmi gelişmeler zenginliği, zenginlik insan haklarının yaygınlaşmasını ve kurumsallaşmasını sağlayınca Avrupa Birliği sınırları içinde acı ve gözyaşı yerine sevinçlerle mutluluklar paylaşıldı. 
ABD kendi coğrafyasının huzurunu koruyup kollarken, savaşları ve devletlerarası mücadeleyi başka coğrafyalara taşıyor. Savaşlarını farklı ülkelerde farklı milletlerle vekâlet savaşları formatında yapıyor. Ülke olarak savaş halinde olsa bile kendi coğrafyasında ne yıkım oluyor ne de ticareti sekteye uğruyor. 
Doğal çevreye zarar verecek deneyleri başka coğrafyalarda başka coğrafyanın insanları üzerinde yapıyor. Sanayi atıklarını parayla, parayla olmasa zorla, zorla olmazsa da gizlice başka coğrafyalara atarak yaşadığı bölgenin çevre kirliliğine engel oluyor. 
Biz Orta Doğu ülkelerinde coğrafi milliyetçilik gelişmediği gibi coğrafyamızdaki her ülke birbiriyle düşman halinde. Ya birileri bizim düşmanlığımız körüklüyor ya da bizim ayrı ayrı gizli gündemlerimiz var. 
Çocukluğumuzdan beri hep kulağımıza fısıldadılar ‘’Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.’’  diye. Arapların kulağına ‘’Türkler yıllarca sizi sömürdü.’’ diye fısıldayanlar, İranlılara ‘’Sünniler sizi yok edecek Şiiliği yaymalısınız.’’ diye fısıldadı. Yunanlılara ‘’İstanbul sizin, Anadolu sizin, Türkleri oradan atmalısınız.’’ Öğretisi verilirken Ermenilere Doğu Anadolu bölgesine inmelisiniz deniliyor. Rusya Okyanuslara açılmak için her fırsatta İstanbul Boğazı’na göz dikerken, biz Kırım, Batum, Selanik, On İki Ada, İskece, Gümülcine, Musul, Kerkük ve Halep gibi kadim şehirlerimizin peşinde koşuyoruz. İran, Şiilik diye bir dava peşinde devlet politikaları geliştirirken bölgesel huzuru düşünmeyi aklına bile getiremez.
Coğrafyamızda yaşayan ülkelerin aklında bu kadar menfi düşünceler olursa, bu topraklar aklı başında devletlerin savaş alanları olmaktan öteye gitmez. 
Türkiye Arapları ihanetle suçlayıp, Araplara karşı nefret duyguları beslerken, ABD on binlerce km uzaklardan gelip 120 milyar dolarlık ticaret anlaşması yapıp gidiyor. Yunanistan kıta sahanlığını 12 mile çıkartma uğruna bizden 4 milyon dolara alabileceği SİHA’yı İsrail’den 18 milyon dolara alıyor.   
Coğrafyamızın ülkeleri suni düşmanlık ve gereksiz ihtiraslar yüzünden ticaretini binlerce km uzaklardaki ülkelerle yaparak zenginliklerini başka coğrafyalara taşımaktadırlar. Bilimsel ve kültürel paylaşımlarını farklı coğrafyadaki milletlerle yaparak kültürel uyum ve doyuma ulaşılabileceğini sanmaktadırlar. 
Komşumuz Irak ve Suriye’nin onlarca yıl yaşadıkları; bölgemize fakirlik, gözyaşı ve yüz yıl geriye gitmekten başka bir şey vermemiştir. Suriye ve Irak yerle yeksan olunca Ne Türkiye ne Yunanistan ne Mısır ne İran ne de diğer bölge ülkeleri kazanmıştır. Birimiz az birimiz çok ama hepimiz kaybettik. 
Yapmamız gereken birbirimizi düşürmeye çalışıp, gizli emellerimizi gerçekleştirmek olacağına, bölgesel kalkınmayı planlamalıyız. Ticaretimizi öncelikle coğrafyamızdaki ülkelerle yapmalı, tedarik edemezsek farklı bölgelere yönelmeliyiz. Sınırlarımız arasında vizesiz geçiş gerçekleşmeli karşılıklı çıkarlarımızı korumalıyız. Bölgemiz ülkelerinden birine saldırı olduğunda tüm bölge ülkeleri birleşerek izin vermemeliyiz. Milliyetçiliğimizi öncelikle coğrafyamızda göstermeliyiz. 
Coğrafya kaderdir, hepimiz aynı kaderi paylaşıyoruz. Aynı derecede ısınıyor aynı derecede üşüyoruz. Aynı yağmurda ıslanıp aynı kar altında kalıyoruz. Bundan ötesi var mı?  
    Veysel FIRAT
 

Yazarın Diğer Yazıları