Veysel Fırat

Boraltan Köprüsü Katliamı

Veysel Fırat

Boraltan Köprüsü Katliamı: 1945 yılında Türkiye'ye sığınan Türk asıllı Sovyet vatandaşı subay-asker 195 kişinin, savaş hukukuna aykırı bir şekilde Sovyetler Birliği'ne iadesinin ardından;  sınırın karşı tarafında, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek katledilmesi olayına Boraltan Köprüsü Katliamı denilir.
Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı.                                                                                                                                                                                                                                                             Yuğsan Aras suyuyla çıkmaz yüzün karası.
Düşman bekler karşıda önüne kattı beni.                                                                                                                                                                                                                                                       Can alınan çarşıda kardeşim sattı beni.
Döndüm seslendim merhametsiz birine.                                                                                                                                                                                                                                                          Beni siz vursaydınız şu gâvurların yerine.
Boraltan Köprüsü Katliamı Azerbaycan halkının gönlünde o kadar büyük yaralar açmış ki yukarıdaki dizeler acı acı dökülmüş yüreklerden. Azerbaycan halkının gönlünde yaralar açtı da bizlerin yüreklerinde yara açmadı mı sanki? Devletin başındaki korkakların ya da basiretsizlerin aldığı insanlık dışı kararın tarihimizde kara bir leke olarak yer alması başımızı hep eğdirecektir. 
İkinci Dünya Savaşı sırasında, aslen Azerbaycan Türk’ü olan ve Kızıl Ordu’da asker olarak çeşitli yerlerde savaşan ya da zorla savaştırılan askerlerin; savaştan kaçarak Türkiye’ye mülteci olarak sığınmışlardı. Türkiye ise bu askerleri Yozgat’ta kurulan bir kampta barındırmaktaydı. Türkiye,  23 Şubat 1945 yılında Almanya ve Japonya’ya karşı savaş ilan ederek Sovyet lideri Josef Stalin’in gözüne girmeyi amaçlıyordu zannımca. Stalin bunu hemen kullandı ve bize sığınmış olan Azeri Türklerinin Sovyet devletine teslim edilmesini istedi. Türkiye ise mütekabiliyet ilkesi gereği bunun karşılığında Türkiye’den kaçarak Sovyetlere sığınmış olan bir subay, iki er ve solcu yazarları istedi. 
Zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ önderliğindeki bakanlar kurulu durumu değerlendirmiş ve soydaşlarımızın 22 Mayıs 1945 gün ve 3/ 2563 sayılı kararla Stalin canisine teslim edilmesi imza altına alınmıştır.
İlk teslimatta 195 kişinin iade edilmesine karar verildi. İçlerinde 2 tane kadın vardı. Trenle sevk edileceklerdi ve kaçma ihtimallerine karşı, pencereleri tel ya da demir ile kapatılmış vagonlarla Erzurum'a, Erzurum'dan da Kars'a, buradan da Kalkankale sınır kapısına sevk edildiler. Yolda bitkin düşen Azeri Türkleri’nin askerlerimize yalvardığı, bizi siz öldürün, onlara vermeyin dediklerini olayı yaşayan görevli askerler anlatmaktadır. Görevli komutan Ankara’yı arar ve ‘’Bunlar Türk, bir yanlışlık olmasın, vermeyelim, tekrar değerlendirin.’’ diye emir ister. Ancak kesinlikle teslim edin diye emir gelir. 
195 kişi Boraltan Köprüsü’ne yönlendirilerek geçmeleri istenir kimisi gitmek istemez, kimisi takati kalmadığından geçemez. Köprüye adım atanı Sovyet askerleri saçından tutup sürükleyerek karşı tarafa geçirirler. Karşıya geçirilen soydaşlarımıza askerlerimizin gözleri önünde önce türlü işkence ve hakaretler edilir. Sonra da iki kadını ayırırlar ve makineli tüfeklerle taranarak infaz edilirler. 
Mütekabiliyet ilkesi gereği bize teslim edilmesi gereken 1 subay 2 er ve solcu yazarlar, Sovyetler tarafından verilmemiştir. Bunun üzerine diğer mülteciler teslim edilmemiştir.    
Türk tarihinde mültecilerin bu şekilde iade edildiğine rastlanmamıştır. Osmanlı devleti zamanında sığınmacı iadesi yüzünden savaşa girilmiş ama kendine sığınan bir kişiyi bile teslim etmemiştir.  
1850'li yıllarda Macarlar ve Polonyalılar, Rusya'ya karşı ayaklandıklarında Osmanlı Devleti'ne sığınmışlardı. Bunlardan bir tanesi de Lajos Kossuth'tur. Osmanlı  Rusların iade isteğini ret etmiştir. Rus Çarlığı Osmanlı Devleti'ni savaşla tehdit etmiş ancak yine de alamamıştır. Türk tarihinde böyle bir iade belki de ilktir. 
Uluslararası hukukta insan hakları üzerine yapılan, askeri tutuklular ve esirlerle ilgili durumları da kapsayan Cenevre Sözleşmesi'nin henüz imzalanmadığı dönemde uygulanan teamül hukukuna göre "Savaşa dâhil olmayan tarafsız devletlere sığınan savaşan devlet askerlerinin, silahları alınarak gözaltına alınacak, bir kampa yerleştirilerek, barınma ve beslenmeleri sağlanacak, zarar görmeleri engellenecektir. Aynı zamanda o askerlerin gidip diğer ülkeler aleyhine casusluk yapması ve savaşması engellenecektir. Savaş bittiğinde bu askerler isterlerse ülkelerine iade edilir, istemezlerse edilmezler.’’ Genel teamül hukukunda kural bu şekilde olmasına rağmen biz Stalin’den korktuğumuz için gayri insani bir davranışta bulunduk.
Boraltan Köprüsü Katliamı Türk tarihine yakışmıyor ama yaşadık. Belki işgalden korktuk, belki Sovyetlere yalakalık yaptık. Ama sonuçta güçsüz olduğumuz için başkalarının emrine itaat ettik. Nihayetinde tarihimize kara bir leke bıraktık. Tekrarının olmaması için güçlü devlet yolunda her imkanımız seferber etmeliyiz.
 

Yorumlar 1
Ali 24 Kasım 2024 15:55

Ağzına ve yüreğine sağlık müdürüm.

Yazarın Diğer Yazıları