15 Temmuz'dan Ders Çıkarmak
Veysel Fırat
15 Temmuz 2016 Gecesi kendilerini öne atarak canlarını feda eden şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalanlar sabırlar diliyorum. Bu ülke ve bu millet her zaman sizleri şükranla anacaktır.
15 Temmuz Ülkeyi İşgal ve Darbe Girişimi, bazılarımız tarafından o kadar ciddiyetsizlikle değerlendiriliyor ki, bu darbeye teşebbüs edenleri ve destekleyenleri mağdur ilan edip, darbeye karşı duran devlet kadrolarını ve sokaklarda darbecilere hareket alanı bırakmayan sivil vatandaşları aşağılarcasına eleştiriyorlar.
Kendini demokrat, Atatürkçü ve çağdaş olarak ifade eden insanların bile bu girişimi basite indirgemeye çalışması, biraz da demokrasi kültürünün içselleştirmesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Lafta demokrat olup uygulamada darbeye göz kırpmak kendine demokrat olmaktır. Darbe iktidar partisine yapılıyor diye muhalefet partisine oy veren bazı kişilerin darbeyi savunması demek; muhalefet partisi iktidar olunca darbe yapılmayacak demek değildir. Bunun için çağdaş ve iradesine sahip çıkma karakterine sahip her insanın eğmeden bükmeden darbenin karşısında olmalıdır. Milli İrade vazgeçilmezimiz olmalıdır. Darbelerin kim tarafından, kime yapıldığına bakmadan, yapılmış olmasına bakıp karşısında olabilme kültürü çağdaş toplumların özelliklerindendir. Bedel ödeyerek kazandığımız Demokrasi kültürüne ve özgürlüklerimize farklılıklarımızla birlikte sahip çıkmalıyız.
Ne yazık ki bu darbe girişiminin ciddiyeti toplumun bazı kesimleri tarafından idrak edilememiştir. Tiyatro diyenlerinden tutunda kontrollü darbe diyenine kadar; birbirine düştüler diyeninden, kendileri besledi cezasını çeksinler diyenine kadar herkes bu idrak edememenin içindedir.
Bu idrak edememenin içinde olanlar, darbenin başarılı olması durumunda nelerin olabileceğini azıcık düşünselerdi sokakları terk edip evlerine girmezlerdi. Darbenin başarılı olması bir tarafa bastırılması bile saatleri değil de günleri alsaydı: yüz binlerce can kaybı, milyarlarca lira maddi kayıp, yıllarca sürecek toplumsal travma ile ülke onlarca yıl geriye gidecekti. Binlerce kişinin infazı gerçekleşecek, demokratik kazanımlar kaldırılacak, millet köleleştirilecek devletin yönetimi darbeyi planlayan ve finansa eden ülkelerin ellerine teslim edilecekti.
15 TEMMUZ’A BİR GECEDE GELİNMEDİ
15 Temmuz’a nasıl geldiğimize bakmamız ve bundan ders çıkarmamız gerekir. Bu darbe girişimi bir gecede ya da birkaç ayda planlanıp uygulamaya konulmadı. Onlarca yıl çalışılmış, emek harcanmış, zamanın iktidarlarıyla ve mevcut iktidarla hep iyi geçinilmiş ve onlardan destek alınmış bir programın ürünüdür. Onlarca yıllık planlama ve çalışmanın sonucunda Ordu, emniyet, yargı, eğitim, medya, yerel yönetimler, siyaset, diyanet ve yükseköğretim gibi devlete ait her kurumda egemen güç olunmuştur. Öyle ki, 12 Eylül 1980 darbesi oldu zarar görmediler, 28 Şubat 1996 darbesi oldu zarar görmediler. 28 Şubatçılar tasfiye edilirken zarar görmediler; Ak Parti iktidar oldu yine zarar görmediler. Hep beslendiler hep devlet içinde çoğaldılar. Devlet kurumları tek tip insan figürleriyle dolunca darbe de kaçınılmaz oldu. Bir zamanlar kadrolaşmak için kullandıkları iktidarı kanlı bir planla tasfiye etmek istediler. Devlet kendi canavarını kendi yaratıp kurbanı oldu.
Olan oldu da biz ders aldık mı?
Görülen o ki, ders almamışız. 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe girişiminden kurtulan devlet, bir cemaatin, vâkıfın, derneğin, belirli bir fikir etrafında toplanmış her hangi bir STK mensuplarını devlet kadrolarında özellikle toplama politikası gütmemeliydi. Bazı STK’ların, cemaat ya da derneklerin devlet kurumlarında kadrolaşma dedikoduları gündemde olmamalıydı. Bu dedikoduların olması liyakatten uzak atamaların rahatsız edici derecede çoğaldığını gösterir. Darbe geçirmiş bir iktidar döneminde bunların yaşanıyor olması, darbeden ders alınmadığını da gösteriyor.
Liyakatsiz atamalar, tek tip insan modellerinin bir kurumda toplanmasına sebep olmaktadır. Bir kurumda tek tip insan modelinin hâkim olması demek, demokratik ve sivil denetimin ortadan kalması demektir. Otokontrol mekanizmasının yok olması demektir. O kurumda adaletsizliğin, adam kayırmanın, devletin imkânlarını birilerine peşkeş çekmenin yolunun açılması demektir. İleriki aşamaları da iktidarı ele geçirmek için darbe planlayacak güç oluşuyor demektir.
Nihayetinde FETÖ oluşumu da bu şekilde büyüyerek devletin başkentine bomba atabilecek güce kavuşmuştur.
Her şeye rağmen 15 Temmuz İşgal Girişimi sırasında seçkin bir nesle sahip olduğumuzu gördük. Özgürlükçü, sorgulayan, sürü psikolojisine kapılmayan, fikirlerine prangalar vurulmasına müsaade etmeyen, iradesine sahip çıkan ve demokratik toplum düzenini yaşam felsefesi haline getirmiş elit bir nesil. O gece sokaklardakilerin kimi dövmeli, kimi küpeli, kimi cüppeli, kimi başı açık, kimi türbanlı, kimi sağcı, kimi solcu, kimi dinci kimi devrimciydi ama amaçları aynıydı: MİLLİ İRADE. Bu nesil cumhuriyetimize, demokrasimize ve milli irademize çok yakıştı.
Veysel FIRAT