Değerli okurlarım, Bugün 11 Mart 2024
Yeryüzünde yaşayan 2.000.000.000 (iki milyar) müslüman, 11 ayın sultanı olan Ramazan ayına kavuşmanın sevincini, huzurunu ve mutluluğunu yaşıyor...
Bizi bu yılın Ramazan ayına kavuşturan ve bu mutluluğu yaşatan Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
Ramazan ayı, mü’minler için büyük bir krsat ve ganimet ayıdır.
Ramazan ayı, İlahi rahmet ve mağfiretin fevc fevc yeryüzüne indiği, bereketin arttığı, huzur ortamının oluştuğu kudsi bir aydır.
Ramazan ayı, birlik, beraberlik, dayanışma ve yardımlaşma ayıdır.
Ramazan ayı, fakir, yetim, kimsesiz ve yardıma muhtaç insanların daha fazla sevindirildiği mübarek bir aydır.
Ramazan ayı, faziletlerle, iyilik ve güzelliklerle dopdolu olan bereket ayıdır.
Hidayet, nur, feyiz ve şifa kaynağı olan Kur’an-ı Kerim bu ayda nazil olmuş, nefisleri terbiye eden oruç bu ayda farz kılınmıştır. Mübarek Kadir Gecesi bu ayın son on gününün tekleri içindedir.
Bu ayda tutulan oruçların sevabı diğer günlerde veya aylarda tutulan oruçlarla mukayese edilemeyecek kadar çoktur.
Bir yıl boyunca insanı isyana zorlayan, günah işlemeye sevk eden, ibadet, dua ve niyazdan uzaklaştırmaya çalışan nefis, bu ayda yapılan gayret ile terbiye edilir.
Değerli Okurlarım, bu ay, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin
”Ramazan ayı geldiğinde; Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır ve şeytan(lar) zincire vurulur” ( Riyazu’s Salihin, C.2, S.489) buyurduğu müstesna bir aydır.
Cenab-ı Hak, Ramazan ayı ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor:
“(O sayılı günler)Ramazan ayıdır ki, Kur’an onda (Kadir Gecesi’nde Levh-i Mahfuzdan dünya semasına) indirilmiştir. (O Kur’an ki) insanlara mahz-ı hidayettir(yani hidayet kaynağıdır). (Kur’an) doğru yolun, Hak ile Batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir. Öyle ise, içinizden kim o aya erişirse onu (yani orucunu) tutsun. Kim de hasta olur, yahut bir sefer üzerinde bulunursa; o halde, başka günlerde oruç tutamadığı günler sayısınca orucunu tutsun (yani kaza etsin). Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez”(Bakara Suresi, Ayet:184-185)
Müslümanları; manevi kirlerden temizleyen, günah gayyasına düşmekten koruyan, Allah’a ibadet etmenin şuuruna erdiren, ibadet, dua ve niyazların manevi zevkini tattıran oruç, hicretin ikinci yılında ve Medine-i Münevvere’de farz kılınmıştır.
Oruç, fecirden(yani şafaktan) güneş batışına kadar yemeden içmeden ve cinsel arzulardan uzak durmaktır. Bunun için niyet etmek şarttır. Kalben niyet edilebilir. Sahura kalkmak da niyet sayılır. Ancak dil ile söylemek sünnettir.
Oruç, inanarak ve sevabını Allah’tan ümid ederek, içine riya mikrobu karıştırmadan halis bir niyetle ve yalnız Allah rızası için tutulur. Yoksa rejim yapmak, 11 ay boyunca yorulan vücudu ve sindirim sistemini dinlendirmek için oruç tutulmaz. Tutulsa da İslami anlamda oruç sayılmaz!...
Sağlıklı, akıllı ve baliğ (ergen) olan, hasta ve yolcu olmayan, bütün erkek ve kadın müslümanlara, Ramazan ayında bir ay oruç tutmak farzdır.
Hasta olanlar sağlıklarına kavuşunca, yolcu olanlar yolculuktan dönünce, hayız ve nifas halinde bulunan kadınlar da bu hallerinden kurtulup temizlenince tutamadıkları oruçları, kaza ederler. Kazaya kalan oruçlar, birbiri ardınca tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir.
Değerli Okurlarım, oruç, şefkat ve merhamet duygularını geliştirir. Zengin ile fakir arasındaki uçurumları giderir. Sevgi ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirir. Gurur ve kibir gibi nefsi azgınlaştıran manevi hastalıkları tedavi eder.
Oruç, cimriliği giderip yerine cömertliği, maddi hırsları izale edip yerine Allah yolunda harcamayı teşvik eder ve Ramazan günlerinde iftar edecek yiyeceği bulunmayan ihtiyaç sahiplerini sevindirmeyi temin eder.
Oruç, ebedi hayatı hatırlatır. Bu dünyada yaptığımız işlerin bir bir hesabını vereceğimiz ahiret hayatına hazırlanarak ebedi saadet ve mutluluğa kavuşmamızı, Allah’ın rızasına ve Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin şefaatine nail olmamızı, Cennet’e girebilmeye hak kazanmamızı sağlar.
Orucun maddi ve manevi pek çok fayda ve hikmetleri vardır. Yeter ki oruç, Allah rızası için tutulsun.
Değerli Okurlarım, insan vücudu, akıl almaz mükemmel, şaheser bir makinadır. Ancak bazı insanlar inançsızlıklarından kaynaklanan endişelerle perişan ederler. Biz de, yanlış ve aşırı beslenmelerle onu yıpratırız.
İşte oruç, insan bedeni dediğimiz evrenin en harika maddesel temsilcisi olan sağlığımızı baştan sona her türlü yıpranmışlıktan arıtan harika bir reçetedir.
Orucun insan sağlığına etkisi ve faydası, saymakla bitirilmez. Ancak en önemli etkisi karaciğer ve damarlar üzerindedir. Bu etkiler ise, bütün sağlığımızın temel taşlarıdır.
Karaciğer, vücudumuzun dev kompütürlerle çalışan harika kimya laboratuvarıdır.
Bir yandan sindirim için en zor sorun olan yağları sindirir, bir yandan da besinleri depo eder, ihtiyaca göre onları çözer, diğer yandan mikroplara karşı zehirler imal eder. Özellikle kemik iliğinde kan yapan hücreler için temel maddeler hazırlar.
Vitamin ve hormonlar ile kandaki iyot dengesinin bütün işleyişinden karaciğer sorumludur. Karaciğer hücreleri Ramazanın her gününde 6 saat dinlenmiş oluyor. Bu dinlenme sayesinde bir yıl boyunca güçlü çalışma kanı bulmuş olacaktır.
Oruç, karaciğer için gerçek anlamda bir yaz tatilidir.
Gençliğinden beri kesintisiz olarak oruç tutan müslümanlar, kesinlikle karaciğer yorgunluğu ve iflasıyla ilgili rahatsızlık çekmezler.
Orucun damar üzerine etkisi ise, akılalmaz bir tedavi mekanizması niteliğindedir. Damarların en büyük düşmanı, kandaki aşırı besin maddeleri, özellikle de bunların yakılamayan artıklarıdır.
Değerli Okurlarım, günümüzde bütün tıp çevreleri, ihtiyarlığın ve yıpranmışlığın tek sebebi olarak bu olayı göstermektedir.
Damarlarda besin artıklarının birikmesini engelleyen en harika tedbir şüphesiz ORUÇ’tur.
Günümüzde oruç tutmayanları izlediğinizde görürsünüz ki; hemen hepsi belli bir yaştan sonra doktor doktor koşarak karaciğer testi ve damarları tıkayan kolesterol testi peşindedir.
Çoğu zaman, küçük tansiyonlarının yükselmesi nedeniyle sağlıkları ciddi şekilde tehdit altındadır.
Devamlı oruç tutanların damarları ve küçük tansiyonları daima sağlamdır.
Değerli Okuyucularım, oruçlarımızı ibadet niyetiyle tutalım. Mübarek Ramazan gecelerini Kur’an okuyarak, teravih namazı kılarak, ibadet, dua ve niyazla ihya etmeye çalışalım.
Unutmayalım ki; yaratılış gayemiz, “Yaratan’a gerçek anlamda kulluk etmek”tir.
Tarih boyuna ibadetten yüz çevirenler; bela, sıkıntı ve musibetlerden, ruhi bunalımlardan kurtulamamıştır. Ve yaratılış gayelerinden uzaklaştıkları için de asla kurtulamayacaklardır.
Oruçlarımızı Allah rızası için tutalım. Kalplerimizi Kur’an nuruyla aydınlatalım. Ruh sadeliğine ve gönül huzuruna kavuşabilmek için Ramazan gecelerini ibadet, dua ve niyazla ihya etmeye çalışalım.
Çocuklarımıza da oruç tutmalarını öğretelim. Onlara hediyeler vererek oruç tutmaya teşvik edelim.
Yüce Dinimizin bütün ibadetlerinde derin hikmetler gizlidir. Bu hikmetleri kelimelerin dar kalıpları arasına sıkıştırmak mümkün değildir.
Özellikle de oruç, Ramazanın manevi sırrıyla rahatlayan, endişelerden ve ihtiraslardan uzaklaşan insanın horman ve sinir sistemi üzerinde fevkalade düzenleyici etki yapmaktadır.
İşte bunun için avazımın çıktığı kadar seslenmek istiyorum: “Ey insanlar, canınızı kurtarmak istiyorsanız oruç tututun!...
...Ve düştüğünüz çıkmazdan kurtulmak istiyorsanız, mutlaka İslamın kurtuluş gölgesine ve ibadetlerin mutlu kanatları altına koşun!...”
Ramazan ayınız mübarek, dualarınız kabul, ibadetleriniz makbul olsun...