Özge Sever

Sevgi Şerbeti

Özge Sever

Zamanın birinde ıssız bir tepenin başında bir küçük köyde mutlu insanlar yaşarmış.Herkes ve her şeyden o kadar uzak yaşarmış ki bu insanlar kimsenin kimseyle bir derdi olmazmış.

 

Bu köyde yüzlü yaşlarda bir usta yaşarmış, sıcak küçük kulübesinde. Bu usta sevgi şerbeti yapar köylüye dağıtırmış her gün. Bu köyde dertten tasadan eser yokmuş. Bir gün usta hastalanmış, herkes o kadar korkmuş ki sevgi şerbetinin olmayacağından. Bu şerbetin yok olma ihtimali kara bulut gibi dolaşmaya başlamış köyde. Bir gün usta köyden birini yanına çağırmış ve demiş ki ; 'bana akıllı,sessiz bir çırak bul ' son günlerimde ona şerbet yapmayı öğreteyim. Hemen bir çırak bulunmuş ve ustanın huzuruna çıkarılmış. Yaşlı adam almış çırağı karşısına başlamış şerbetini yapmaya. Bak evlat demiş ateşi iyi yakmak birinci adım, öyle her odunu yakarsan olmaz. Közü iyi olacak odun bellidir, yamuk odunu seçmeyeceksin. Ateş yandı mı koy kazanı koy üstüne. Kazanı da öyle önüne gelen kazancıdan alamazsın, güven ateşiyle dövülmüş, dökülmüşünden olacak ki şerbete tat katsın ikinci adım da buydu. Üçüncü adımın her malzeme ayarında olacak bir ölçü sevgi ama en çıkarsız olanından, bir ölçü saygı önce kendine duyulanından, bir ölçü güven, bir ölçü özveri, biraz da gurur onurunu kaybetmeyen insanlar hep olmalı çünkü bu dünyada, azcık da edep koy şerbetin tadını ortaya çıkarsın. Edep hayatın tadıdır demiş ve başlamış karıştırmaya şerbeti, kaynadıkça güzel kokular dağılmış etrafa... Çırak sormuş usta bu kokuyu hangisi verir? diye. Yaşlı usta cevap vermiş ne bir eksik ne bir fazla malzemeler tam ise doğru zamanda yeterli kaynamış ise bu şerbet böyle kokar. Sor demiş sonra anlamadığın ne varsa, öğren ki benden sonra da devam etsin bu şerbetin yapımı. Çırak merakla sormuş bu şerbet olmazsa insanlar hep mutsuz mu olur? Yok demiş yaşlı adam insanlar mutlu olmak için uyanmaz, uyandığına, yaşandığına var olduğuna şükretmezler de hep bir şeylerin arkasına saklanırlar. Anlamış çırak...

 

Günler geçmiş bir gün yaşlı usta hayattan nasibini almış ve yeter demiş, ebediyete yürümüş. Bilirmiş ki sonsuz mutluluk aslında orada.

 

Herkes çıraktan umut bekler olmuş. Şerbeti yapsa da içsek mutlu olsak diye fısıldaşmalar yükselmiş köylülerden. Çırak şerbeti yapmış fakat içen insanlar hiç mutlu olmamış. İkinciyi denemiş yok, üç, dört yine yok... Çırak korkmaya başlamış neyi yanlış yapıyorum da olmuyor diye ama ustası ne söylemişse yapıyormuş ne bir eksik ne bir fazla. Günlerce denemiş uğraşmış yok olmuyor demiş. İnsanlar çırağı suçlar olmuş. Herkes umutsuzlukla bir köşeye çekilmiş mutsuz insanlar haline gelmiş. Çırak bu duruma çok üzülüyormuş ama günler geçmesine rağmen durum hala aynıymış.

 

Bir gece rüyasında ustasını görmüş çırağına gülümseyerek demiş ki; 'üzülme evlat, sende yok hata, şerbette yok içmeyi bilmeyen onlar'. Nasıl yani demiş çırak şaşkınlıkla sen yaptığında içip mutlu oluyorlardı. Bak evlat ben yaptığımda mutlu olmaya, sevgi dolmaya niyetle içerlerdi... İş şerbette değil oğul niyette der usta niyetin neyse kalbinden de yüzünden de o görünür!

 

Çırak uyanır uyanmaz halkı toplamış ve rüyasını anlatmış. İnsanlar geç de olsa hatalarını anlamışlar. Niyetlerine sevgiyi koymuşlar, kalplerini yıkamışlar ve hep sevgi şerbetinden kana kana içmişler ömürlerince.

 

 

Sevginin günü olmaz diye düşünüyorum ama siz yine de bugün sevdiklerinize bir seni seviyorum demeyi eksik etmeyin hayatınızdan. Sevgiyle kalın.

Yazarın Diğer Yazıları