Mir Murat Demir

Sen Ne Yaptın Değil, Ben Ne Yaptım..!

Mir Murat Demir

Toplum olarak çokça yaşadıklarımız, şahit olduklarımız, aslını öğrendiklerimiz var ve önyargılarımızı devreye sokuyoruz. Dilenen birinin yüzbinlerce lirası olduğunu öğrendiğimiz, okuduğumuz çok olmuştur. Hali vakti yerinde olan çok mahalle sakininin herkesten önce yoksullar için dağıtılan erzak yardımı kuyruğuna girdiğini görmüşüzdür. Evet, bilinç seviyemiz ve etik insan olma gayretimiz yeterli seviyede değil. Bu tezatlıklar da paradokslar da üzücüdür ki bizim ülkemizde var ve yaşanıyor. Ne yapalım, insani yanımızı izne çıkartıp vicdanımıza süresiz izin mi verelim? Hayır, insanlığımıza devam etmek, doğru, güzel, iyi olan çokça hareketin, organizenin, faaliyetin içinde olmaya, yanında durmaya devam edeceğiz. Başkası kendisini olumsuzluğa belemişse, yanlış ve hatalardan sarmal bir hayatı tercih etmişse, belki gücümüz ve sözümüz doğruyu görmesine yeterli değil, kendimizi önce kendimiz dinleyeceğiz. Görüp, dinleyip, okuyup ne harika diye düşündüklerimden iki önemli aktarım var, değerlendirme, irdeleme, karar verme elbette her insanın kendi hür iradesinde.
..
İstanbul da bir kız öğrenci yurdu önü!
Baba kızını yurda bırakıyor,
kız babasına: “baba bari 10 TL versen diyor”
Baba: “kızım vallahi yok” diyor.
Kız boynu bükük yurda girerken konuşmayı duyan bir esnaf babaya 100 TL uzatıyor ve çabuk diyor kızı geri çağır
Arka cebimde kalmış, al bu parayı de diyor. 
Adamın gözleri dolu dolu, önce yok diyor ama sonra alıyor parayı ve kızını çağırıp veriyor parayı; 
Kız mutlu yurda giriyor. 
Olaya şahit olan başka bir esnaf (lokantacı) yurdun danışmasına girip yurda son giren kızı çağırın diyor
Kız geliyor. 
Kıza “kızım ne zaman acıkırsan gel yemeğin benden, ne zaman harçlıksız kalırsan gel harçlığın bende” diyor. Kız peki amca sağol deyip gidiyor. 
Hemen akabinde, esnaf yolda gördüğü başka bir arkadaşına ortak tanıdıkları yakındaki bir yardım kuruluşunun yetkilisine nasıl ulaşabiliriz diye soruyor ve olayı anlatıyor. 
Bu sefer o kızı çağırtıyor. 
Kıza diyor ki şu şu evrakları çıkart, sana 10 ay boyunca ayda 500 TL, o sırada gözleri kızın ayakkabılarına takılıyor. 
Eski, yıpranmış. Diyor ki şimdi şu 500 TL yi al ihtiyaçların vardır senin.
Siz diyor kız hangi vakıfsınız. 
Kızım diyor arkadaş, biz kimseye bağlı değiliz, 
Allah rızası İçin bütün bunlar. Ama diyor tek bir şartım var mezun olup maaş almaya başladığın zaman sende köyünden bir ihtiyaç sahibine aldığın burs kadar burs vereceksin. Kız diyor ki
+Bunu nasıl kontrol edeceksiniz? 
Onu senin vicdanın kontrol edecek diyor! 
Ve ayrılıyor. 
Diyor ki yarım saat sonra kızı caddede gördüm, elinde bir ayakkabı poşeti, yüzünde koskocaman bir gülümseme; o mutlu ben mutlu!
İyi ki bu ülkenin güzel ve merhametli insanları var. Zaten Allah bu milletin, mazlum ve ihtiyaç sahiplerine gösterdiği merhamete karşılık bir sürü belayı başımızdan def etmedi mi? 
Allah iyilik yapan veya iyiliğe kapı aralayan kullarından eylesin; iyilerle karşılaştırsın. 
..
Bu metin de sosyal medyada rağbet gören, çokça paylaşılan yazı;
Sizinle bugünler de dikkatimi çeken bir konuyu paylaşmak istedim. Marketlerde üniversiteli gençlerimizi yemek alışverişi yaparken görüyorum. Ellerinde 1 soğan 1 paket makarna 1 paket hazır çorba hemen fark edersiniz. Zaten grup halinde oluyorlar 3 veya 4 gencecik çocuklar, olurda rast gelirseniz imkânı olanlarınız kasada onların almış olduklarını da ödesin. İnanın yüzlerinde oluşan mutluluk paha biçilemez onlar mutlu siz mutlu çıkıyorsunuz marketten. Bir farkındalık oluşturmak için paylaştım bazen dikkat edemiyoruz etrafımızda olanlara ama bu gençler varlar ve iyilik bulaşıcıdır hepiniz sevgiyle kalın.
..
Unutmayalım ki, milletlerin daimiliği ve mutlu bir yaşam içinde olmaları ahlaklı olmaları ve paylaşımcı olmalarıyla doğru orantılıdır. Son yıllarca menfi bir yaklaşım hali hâsıl oldu, sen ne yaptın diye başlayan. Benim yazmaya çalıştığım ve çokça insanın anlatımları ile vakıf olduğunuz bu yardımlaşma, dayanışma hikâyelerinin anekdotlarının bazısı kurgu bazısı uyarlama da olabilir, ne çıkar. Farkında olmak, dikkat uyandırmak, meseleyi kendi içindeki gereklilik ve sonucundaki mutluluk, tebessümlü haliyle görüp izlemek değil mi, ötesi laf-ı güzaf.
Mir Murat Demir

Yazarın Diğer Yazıları