NASIL ANLARSAN ÖYLE!
Mir Murat Demir
Enerjin azalıp yüksek motivasyonun da sürekli sana eşlik edemiyor, terk ediyorsa, susarsın, suskun zamanlarında olur. Suskunluk söyleyecek sözün olmadığından değildir, enerjin azalmış ya da bitmiş moralinde pek iyi değildir. Gitmek eylemi kalmamı gerektirecek sebep olmadığındandır, kalmaya yüzüm olmadığından değil. Tuhaf olan her duruşuma da her hareketime de kulp takma eğiliminizde, sizlere yaranmak adına bir girişimim yok, olamaz da, kulp takmadan, farklı sebep ve gerekçeler üretmeden gerçek ve doğru olanı isabetlice düşünün ve konuşun yeter. İnsandır, anbean değişimler içerisinde olur, moralliyken, iyiyken, neşeliyken dahi an olur canı sıkılır, konuşacak, tartışacak hele hele doğru ve gerçekleri bilse dahi haykırıp ispatlayacak enerjiyi kendisinde bulamayabilir.
İnsanlar üzerinde iyi ve doğru intibalar bırakamaz isek yazdığım gibi insanlar bizimle bir arada olmak istemezler ya da bir şekilde bir arada isek de konuşmayı tercih etmezler. İnsan olarak yalnız kalmak ve sessiz kalmak hali sizi korkutuyorsa birlikte olduğunuz insanların yanında nasıl naif ve zarif, dürüst davranıp sohbetlerin müdahili oluyorsanız, sohbet bitiminde de gıybet etmeden ve gıybet edilmesine de müsaade etmeden yaşayın, sonraki günlerde değişimi kendiniz görüp hayret edeceksiniz.
Hiç ama hiç kimsenin sonsuz enerjisi, bitmek tükenmek bilmeyen neşesi, berbat durumlarda dahi sergileyebileceği bir sabrı yoktur. İnsanlar nasıl iyi ve güzel olan şeyleri birbirlerini tetikleyerek artırıp keyfine birlikte varıyorlarsa, yanlış, kötü, berbat olan şeyleri de insanlar var ederler ve yine insanlar artırırlar. Bir kişinin varlığı sonrası, arkasından bilip bilmeden çokça yerme girişimi var ise bu sohbetin müdahilleri bir süre sonra sohbetlerinde kendileri gibi yanardöner, ikiyüzlü, gıybet sever, seviyesiz insanlarla baş başa kalırlar. Seviye edinmiş, duruş sahibi, meziyetleri ve hasletleri olan ama bir o kadar da tevazu sahibi bireyler bu yeterliliği olmayan insanlarla ne konuşma gereği duyarlar ne de aynı ortamda bulunma gereği.
Başlangıçlarda ve ilklerde her insanda bir nebze enerji vardır ve hatalı ve yanlış olduğun konularda ikaz edilir, uyarı alırsın. Süreç devam ettiğinde hatalı ve yanlış olan kişi uyarılardan nasiplenmemiş payını almamışsa, artık ısrarla uyarı ve ikaz beklentisine girmesin, uyarı yapan, ikaz eden, izah eden kişi ya da kişiler “nasıl anlarsan öyle” düşüncesinde birleşmişlerdir.
“İnsan ne yaparsa kendi yapar, ne yaparsa kendisine yapar” söz dizimi dönem dönem dile getirmesek de aklımızdan geçen, kabul edip benimsediklerimizdendir. Doğaldır ki sevdiklerimiz, sevenlerimiz nezdinde toleransımız daha yüksektir. Yüksek tolerans hali dahi yanılgıya düşürmemeli bizleri, daha hoşgörülü ve yüksek toleransla dinleyici olmaya devam etseler dahi kopuşları ve cezalandırmaları ağır ve keskin ve aniden olabilir. Hepimiz, her birimiz tüm konuşma, hal ve hareketlerimizden sorumluyuz, tepki göstermek kadar tepkisiz kalmamızın da sorumluluğu kendimize aittir. İnsanlar için seviyeli tanımı yapılır ya hani, seviyeli insan seviyeli bulmadığı söz, sohbet ve diyaloglarda olmaz, kimseye “nasıl anlarsan öyle” deme lüksünü dahi yaşatmaz.
Hayatı ve insan ilişkilerini, diyaloglarını temeli olan büyükçe ve çok katlı bir bina gibi düşünmek isabetli olur, temelinde tüm gerekli olan düşünülmemiş ve eklenmemişse, onuncu, yirminci katından sonrasına revizyonla akıllı ev haline getirmeniz mümkün değildir. Bütün ve tekil bağı başlangıç yeriyle direkt alakalıdır, bütünden tekile de, tekilden bütüne de gidilip anlatmak, anlamak mümkündür, yeter ki taraflardan biri “Nasıl Anlarsan Öyle” tükenmişliğine, usanmışlığına ulaşmamış olsun.
Mir Murat Demir