Sorumsuz insan olmanın temelleri ailede atılmaktadır.
İnsanların psikolojik dengesini koruyan birincil etmen karar verme özgürlüğüdür . İkincisi ise aidiyet duygusudur. Bu yazımda bu iki unsur üzerinde durmak istiyorum. Çocuk yetiştirirken sorumluluk sahibi, başarılı, iç huzuru olan bireyler yetiştirmek istiyorsanız çocuklarınıza yaşına göre karar verme özgürlükleri vermelisiniz.
Unutmayın ki hayat dediğimiz şey aslında verdiğimiz kararların bizi götürdüğü yerdir. Eğer bir çocuk çocukluğundan itibaren karar veremiyorsa; hep başkaları onun adına karar alıyor, o da sadece bu kararlara uymak zorunda kalıyorsa; belli bir süre sonra geleceği düşünmemeye, gayret göstermeye, sorumluluk almamaya başlayacaktır. Başkaları çocuklar adına karar almaya başlıyor ve çocuklar bu kararlara uymaya başlıyorsa, burada önemli bir tehlikenin altını çizmemiz gerekiyor. Bu tehlike çocuklarımızın artık özgür bireyler olarak olamama durumudur. Çocuklarımıza özgürlüğünü kazandırma ve özgür düşünmelerini sağlama, geleceklerini kurabilme yeteneğini kazandırabilmek için sorumluluk kavramıyla hareket etmelerini ortaya koymamız gerekiyor. Karar veremeyen çocuklar sorumluluk almamaya itilir. Sorumluluk bir insanın toplumsal hayata adapte olabilmesinin de en temel unsurlarından biridir. Zira, bizler bu toplum içinde yaşayan bireyler olarak birbirimize karşı sorumluluklarımızı ortaya koymakla mecburuz. Her birey, komşularına, çalıştığı işyerlerindeki arkadaşlarına, sokaktaki vatandaşlara karşı bu sorumluluk zinciriyle yaklaşmalı ve toplumsal barışı ortaya koyacak bir yaşam boyutu ortaya çıkmalıdır.
Toplumsal yaşamın gereklerini yerine getirebilecek tüm unsurlar, bizi biz yapan değerler olarak karşımıza çıkıyor. Unutmamalıyız ki, toplum olarak birlikte yaşama, birlikte olabilme noktasında bu değerler silsileleri yüzyıllar boyunca süzülmüş ve karşımıza gelmiştir. Bu toplum içinde yaşayan her bireyin yüzyılları aşmış gelmiş bu değerleri özümsemesi ve kendini bu değerlere adapte etmesi bahsettiğimiz sorumluluğun en birincil öznesidir. Toplumsal değerler, birbirimize karşı sorumlu olduğumuz davranış biçimleri aynı zamanda çocuklarımıza da aynen aktarmamız, nesilden nesile ulaştırılması gereken değerlerdir.
Her ailenin, her anne babanın bu değerleri çocuklarına aktarırken, nasıl sorumluluk alacaklarını, toplumsal değerlerle kuşanacağını öğretmesi gerekir. Bunu yaparken de anne babanın çocuklarını özgür bireyler olarak yetiştirmesinin de çok önemli olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. İfade ettiğimiz gibi bizler çocuklarımız adına karar verirken, onların özgür bireyler olabilme yeteneğini de geliştirecek bir formu da ortaya koymalıyız. Buradaki kırmızı çizgimiz, çocuklarımıza özgür düşünebilme yeteneğini kazandırmak ve sorumluluk alabilmeyi sağlayabilmek olmalı. Karar alabilmek ve karar verme duygusu bir insan için çok önemlidir. Bir insan kendisi adına karar veremiyor ve hep bir başkasının kararını uygulamak zorunda kalıyorsa; bir müddet sonra kendisine olan saygısını kaybetmeye başlar. Öz değer duygusu düşmeye başlar. Başkalarının kendisi hakkındaki kararlarını uygulayarak yaşayan insanlarda karamsarlık ve depresyon başlar. Onun içindir ki emir komuta zinciri içinde çalışan mesleklerde depresyon ve agresiflik daha fazla görülmektedir.
Aile hayatlarında ve evliliklerde de bu konuya çok dikkat edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Sürekli şekilde sizi kontrol altında tutan, giydiğiniz elbiseye bile karışan, sabahleyin işe giderken, “Hayır o elbiseyi değil bunu giyeceksin” diyerek sizi özgürlüğünüzden kısıtlayan bir eşin sizin karar verme mekanizmalarınızda yaptığı olumsuz etkiyi çok iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Buna ancak ve ancak “Bir başkasının tercihini yaşamak” denir. Sürekli başkalarının tercihini yaşamak zorunda kalan insanlar, yaptıkları işlerde de başarısız olmaya mahkumdur. Çünkü, tek başına karar alma yeteneklerini kaybetmişler, başka birilerinin direktiflerini uygulamaya da mahkum olmuşlardır. Sorumlu olmak, sorunlu olmamaktan geçer. Bunu sağlayabilmek için de özgür ve kendi kararlarını alabilen nesilleri kurgulayabilecek bir mekanizmalar zincirini ortaya koymalıyız. Unutmamalıyız ki, özgür ve kendi kararlarını alan bireyler, çocuklarımız hayatlarının geri kalanında da hiç kimseye bağlı kalmadan başarılı olabilecekler ve nitelikli bir toplumsal yapıya katkılarını sunmuş olacaklardır.