Yerel yönetimlerin sosyal politika sistemi içerisindeki ağırlığı ülkenin siyasal, kültürel ve tarihi birikimine bağlı olarak farklılık göstermekte ve bu durum ülke mevzuatına yansımaktadır. Yerel yönetimlerin sosyal politika uygulamaları sosyal belediyecilik kapsamına girmekte ve sosyal belediyeler, sosyal devletin yereldeki temsilcileri olmaktadırlar. Sosyal belediyecilik, sosyal politika, sosyal devletin varlığı dünyada ve Türkiye’de küreselleşme ve yerelleşme eğilimiyle yerel yönetimlerin, yerel yönetimler içerisinde sosyal belediyeciliğin önemini artırmıştır klasik belediyecilik anlayışının yerini modern, daha güçlü, sosyal boyutu ön planda tutan, hizmette yerellik ilkesine sahip, sosyal sorumluluk bilinci olan ve sosyal belediyeciliği sadece sosyal yardımdan ibaret görmeyen, beraberinde sosyo-kültürel hizmet anlayışını ön plana çıkartan bir anlayış benimsediği görülmektedir.
Yaşadığımız yüzyılda yerel yönetim birimlerinden biri olan belediyeler yol, su, kanalizasyon, park, temizlik gibi klasik kentsel altyapı ve teknik hizmetler dışında sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitsel bir dizi yeni alanda yükümlülük ve sorumlulukları yerine getirmektedirler. Artık bu yüzyılın çağdaş belediyecilik anlayışında “yerel sürdürülebilir kalkınma”, “sosyal belediyecilik”, “kentlilik bilincinin oluşturulması” gibi kavram, söylem ve politikalar bulunmaktadır. Türkiye’de de artan hızlı şehir nüfusu ve beraberinde ortaya çıkan işsizlik, yoksulluk vb. sosyal sorunlar belediyelerin sosyal politika alanında önemlerini artırmıştır. Merkezi yönetimin sosyal yardım ve sosyal hizmet alanındaki yetersizliği de belediyeleri bu alanda aktif olmaya zorlamaktadır.
Yalçın Akdoğan,“Sosyal belediyecilik, yerel yönetime sosyal alanlarda planlama ve düzenleme işlevi yükleyen, bu çerçevede kamu harcamalarını konut, sağlık, eğitim ve çevrenin korunması alanlarını kapsayacak şekilde sosyal amaca kanalize eden; işsiz ve kimsesizlere yardım yapılması, sosyal dayanışma ve entegrasyonun tesis edilmesi ile sosyo-kültürel faaliyet ve çalışmaların gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan altyapı yatırımlarının yapılması için bilinçli politikalar üretmesini öngören; bireyler ve toplumsal kesimler arasında zayıflayan sosyal güvenlik ve adalet mevhumunu güçlendirmeye yönelik olarak yerel yönetimlere sosyalleştirme ve sosyal kontrol işlevleri yükleyen bir modeldir”şeklinde tanımlamış ve kabul edilmiştir.
“Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” sosyal belediyecilik, sosyal devlet kavramının yereldeki tamamlayıcısıdır.
Türkiye’de belediyeler, kendi sınırları içerisinde yaşayan birey, aile ve toplulukların üç ayrı kaynaktan gelen sorunları ile yakından ilgilenmek durumundadır. Bunlar, temelde toplumsal sistemin işleyişinden ve yapısından kaynaklanan ve özellikle büyük şehirlerde acil müdahaleyi gerektirecek boyutlara ulaşan yoksulluk, işsizlik, dilencilik, suçluluk vb. sorunlar; belediyelerin kendi hizmet alanları içinde meydana gelen afetlerden dolayı zarar gören birey ve ailelerin karşılaştıkları sorunlar ve insanın doğasından gelen ve çevresel koşulların da etkisiyle somutlaşan çocuk, yaşlı ve engellilerin karşılaştıkları sorunlardır.