Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı “PISA”, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’nin üç yıllık aralarla düzenlemekte olduğu ve 15 yaş grubu öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirildiği, üç yılda bir uygulanan bir tarama araştırmasıdır.
Zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubu öğrencilerin, kendilerine uygulanan öğretim programlarında yer alan;matematik, fen bilimleri ve okuma becerileri,salt ezber bilgi düzey tespiti değil, kazandıkları (kazandırılması gereken) bu bilgi ve becerileri, içinde yaşadıkları toplumda karşılaştıkları gerçek ortamlarla ilişkilendirme ve olası sorunları çözümlemede kullanabilme yeteneğini ölçmeyi amaçlamaktadır.
Bu amaca yönelik olarak, öğrencilere çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu ve kapalı uçlu olmak üzere farklı türleri içeren toplam 100 soru yöneltilmektedir.
PISA 2003 sonuçlarına göre;
Türk öğrenciler matematik okuryazarlığında 423, fen bilimleri okuryazarlığında 434, okuma becerisi alanında ise 441 ortalama puan alarak otuz OECD ülkesi arasında yirmi dokuzuncu sırada yer almıştı… (OECD, 2004).
2016 yılı basına da yansıyan ve tartışılan veriler irdelendiğinde;
OECD ülkelerinde eğitim gören öğrencilerin yüzde 7.7'si bilim konusunda testte en yüksek sonuçları aldı. Singapur'da 4 öğrenciden 1'i, Tayvan, Japonya, Finlandiya'da 7 öğrenciden 1'i de bu seviyede.
20 ülkede ise öğrencilerin sadece yüzde 1'inden azı en yüksek notları aldı. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye'de bu oran yüzde 0,3 seviyesinde.
Finlandiya, kız öğrencilerin bilimde erkek öğrencilerden daha başarılı olduğu tek ülke.
OECD ülkelerinde erkek öğrencilerin yüzde 25'i, kız öğrencilerin yüzde 24'ü ileride bilim ile ilgili bir işte çalışmak istediğini söylüyor.
Kız öğrencilerin çoğu sağlık sektöründe çalışmak istediğini belirtirken, erkek öğrencilerin çoğu ise bilişim ve iletişim teknolojilerin ya da mühendislik alanında çalışmak istiyor.
Matematik:
Singapur, Hong Kong (Çin), Makao (Çin) ve Tayvan matematik konusunda başı çekiyor. Japonya'daki öğrencilerin performansı ise OECD ülkeleri arasında en iyisi.
Türkiye'deki öğrencilerin matematik testindeki başarı ortalaması OECD ülkeleri ortalamasının altında.
Türkiye'nin başarı seviyesi Birleşik Arap Krallığı, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Arnavutluk ile benzerlik gösteriyor.
Okuma:
Singapur, Hong Kong (Çin), Kanada ve Finlandiya okumada en iyi performansı gösteren yerler oldu.
İrlanda, Estonya, Güney Kore, Japonya ve Norveç de OECD ortalamasının üzerinde kalırken, 41 ülke OECD ortalamasının altında kaldı.
OECD ülkeleri arasında Kanada ve Finlandiya başı çekiyor, Türkiye ve Meksika ise en sonda yer alıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı uluslararası eğitim ölçeği PISA'ya alternatif bir sınav (ABİDE) yaptı. 38 bin 8. sınıf öğrencisine 51 soru soruldu. 100 öğrenciden 26.4'ü matematikte, 17.9'u da fende en alt düzeyde çıktı. ABİDE araştırmasında elde edilen bulguların genel olarak Türkiye'nin katıldığı uluslararası durum belirleme çalışmaları PISA ve TIMSS sonuçlarıyla örtüştüğü görülüyor...
Vatan gazetesinde yer alan habere göre; ABİDE 2016 geçtiğimiz yıl nisan ve mayıs ayında 81 il 495 ilçe 1299 okuldan 38 bin 8. sınıf öğrencisinin katılımıyla yapıldı. Araştırmada matematik, fen bilimleri, sosyal bilgiler ve Türkçe'den 51 soru öğrencilere soruldu.
Türkçe dersinde öğrencilerin yüzde 3.6'sının düzeyi temel altı, yüzde 22.4'ünün temel, yüzde 44.6'sının orta, yüzde 23'ünün orta üstü ve sadece yüzde 6.4'ünün ileri düzeyde olduğu belirlendi.
Matematik testinde ise öğrencilerin 26.4'ünün düzeyi temel altı, yüzde 33.6'sının temel, yüzde 28.7'sinin orta, yüzde 8.2'sinin orta üstü ve sadece yüzde 3.1'inin ileri düzeyde olduğu belirlendi.
Fen ve teknoloji dersinde öğrencilerin 17.9'unun düzeyi temel altı, yüzde 34.4'ünün temel, yüzde 33.3'ünün orta, yüzde 10.3'ünün orta üstü ve sadece yüzde 4.1'inin ileri düzeyde olduğu belirlendi.
Sosyal bilgiler testinde ise öğrencilerin 6.3'ünün düzeyi temel altı, yüzde 25.7'sinin temel, yüzde 40.9'unun orta, yüzde 16.8'inin orta üstü ve yüzde 10.3'ünün ileri düzeyde olduğu belirlendi.(1)
Eğitimdeki mevcut durumumuz PİSA veya ABİDE verileri merkezinde değerlendirildiğinde;
Bu sonuç kaçınılmazlık mıdır?
Bizim başarısız olmamız kader midir?
Nefsimizde aşağılık duygusu uyandıracak daha rijitsorular çoğaltılabilir…
Bu benzeri sorulara verilecek tek cevap “HAYIR”.
Cevabın hayır olması, sorunlar yok demek değil… Hayır demek, yaşadığımız sorunları bitirmeyeceği gibi, sonucu da değiştirmeyecektir.
Bu sebeplerle alakalı yapılan akademik çalışmaların ve bu çalışmalarda getirilen önerilerin masaya yatırılarak, öz değerlendirme, akran değerlendirme verilerine dayalıSWAT (GZFT) uygulanması, bu verilere dönük, işin ehline verilmesi kriterinden başlamak kaydı ile yeni bir sayfa açılmalıdır.
Bu süreçte;
Sadece PISA da değil, çocuklarımızın hayata hazır olmaları, hayatta başarılı olmaları için, ön şart, iyi bir öğretmenle başlamalı, öğretmen yetiştirme programı ele alınmalıdır.
Bu süreçte de ilk şart, öğretmen aday seçiminden, yetiştirme süreci ele alınmalıdır.
Seçme sınavı sonrasında mülakat da yapılmalı, süreçte göreve dönük, formalite ders algısından uzak, mesleki hassasiyetlerin kazandırılması yönünde iyi bir eğitim süreci hayata geçirilmelidir.
Elbette seçme sınavında öğrencilerin bilgiyi araştırma, eleştirisel açıdan düşünüp yorumlama, ilgili ve ilgisiz bilgiyi ayırt etme, kendi fikrini oluşturma, savunma ve sentez yapma yetenekleri ölçülmelidir.
Mülakat aşamasında ise; öğretmen adayının karakteristik, öğrenme ve geliştirme kapasitesi bakımından programa ve eğitim alanına uygunluğuna bakılmalıdır.
Son aşamada adaylardan örnek bir ders anlatması veya grup tartışmasını yönetmesi istenerek onların sosyal yönü, konuşma, sunum ve yönetim yetenekleri ölçülür. Bu aşamaların sonunda öğretmenlik için müracaat edenlerin yaklaşık %10 u öğretmen yetiştirme programına kabul edilmemesi süreçte verimliliği sağlayacak önemli bir değişken olacaktır.
Başarı için, öğretmen yetiştirme amacına dönük verilen eğitim sürecinde; teorik dersler ile öğretmenlik uygulamaları arasındaki denge kurulmalı, öğretmenadaylarının etkili öğretim teknikleri konusunda iyi bir şekilde kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıdır.
Uygulamalar için her öğretmen yetiştiren kurum kendi uygulama okuluna sahip kılınacak bir yapılanmaya da gidilebilir.
Böylece okul deneyimleri için, öğrencilerin doğru modelle tanışmaları, bu süreci kazanmaları sağlanabilir.
Uygulama öğretmeni ile üniversitedeki görevli hocanın staj süresince beraber çalışması ve yapılan her dersten sonra okul içinde özel olarak ayrılmış mekanlarda bir araya gelerek dersle ilgili gözlemlerini paylaşmaları, sürece sağlanacak katma değer artımı ıskalanmamalıdır.
Bu sayede; sınıf veya okullarındaki problemleri tespit, probleme yönelik farklı çözüm yolları geliştirme ve yapılan uygulamanın etkisini analizine dayalı değerlendirme kabiliyeti kazandırırken, uygulama yapılan okul öğretmenlerine de sürece dönük kendilerini geliştirme fırsatı sağlayacaktır.
….
Metin AKGÜN
Maarif Müfettişi
Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkanı