Editörün Seçtikleri

BİR TERCİH MESELESİ

Editörün Seçtikleri


İyi bir iş, bol kazanç, müreffeh bir hayat herkesin hayalini süsler. Gösterişli bir ev, son model bir araba ve marka kıyafetler de bu hayalin cabasıdır. Hele çocuklar da kendileri için harcanan binlerce liranın hakkını vererek seçkin bir lise ya da üniversiteye girebildilerse, dokunmayın keyfine yalan dünyanın. Artık yeni bir prestij alanı oluşur ve çocukların okulları üzerinden genellikle riya kokan bir sohbet mevzuu açılır: “Senin oğlan kaç puan aldı? Ah yazık! Bir yere giremedi mi?”
Zavallı çocuklar!.. Maalesef toplumun büyük bir kesimi için parayla sahip olunabilecek herhangi bir maldan hatta ahırdaki inekten daha kıymetli olmayan ciğerparelerimiz… Her şeyin en iyisine sahip olmayı isteriz de çocuklarımızın daha saygın, daha ahlaklı bir birey olması için ne hikmetse pek yetersiz kalırız.
Bunu idrak edebilmek için allâme-i cihan olmaya gerek yoktur. Üzerinde okul formasıyla internet kafelerde bilgisayar oyunlarına gömülen çocukları, izbe köşelerde ve hatta parklarda uygunsuz davranışlar sergilemekte bir sakınca görmeyen gençleri, geç saatlerde sokaklarda bağıra çağıra, küfür ede ede birbiriyle konuşan(!) grupları görmek yeterlidir.
Akl-ı selim olan, birazcık vicdanı bulunan herkes bu görüntülerden rahatsız olur. Bazen kendi çocuğunun nerede ve nasıl zaman geçirdiğini sorgulamayan anne babaların da başkalarının bu aymazlığından şikâyet ettiğine ibretle şahit oluruz. Güler misin, ağlar mısın kabilinden bir durumdur bu. Kendi acziyetini hatırladığında ise bahanesi her zaman hazırdır bu insanların: “Gücüm yetmiyor! Ne yapayım?” E buyurun cenaze namazına! Özür kabahatten büyük değil mi?
Bu bir genetik durum mudur bilmem ama yetişkinlerin ortak hatalarının en önemlisi, çocukları için model kişilik olamamalarıdır. Bastırılmış istekler, ulaşılamamış hedefler sanki onlara vazifeymiş gibi hep çocuklardan istenir. Sınav salonlarında sinir krizi geçiren, hayatının baharında canına kıyan can parelerimiz acaba hep kendi hataları yüzünden mi bu çıkmazlara giriyorlar? Başarılı olamamalarının hesabını vermek zorunda kalacakları ebeveynin hiç suçu yok mu?
Güya çalışmamız, kazancımız, her şeyimiz çocuklarımız içindir ama pratikte bunun gerçekleşmediğini, önem sıralamasında çocuklarımızın ikinci, üçüncü veya sonuncu sırada geldiğini görürüz. Onlarla iletişim sorunları yaşadığımızı bir türlü kabullenmeyiz. Yeteneği olmadığı halde herhangi bir konuda onlardan başarı bekler ve sonuçta büyük bir fiyaskoyla karşılaşırız. Babasından korkan, annesinin ağlamasından çekinen çocuklar iç dünyalarını hep kendince oluşturdukları sosyal çevrelerine açarlar. Eğer açılıp duygularını paylaştıkları kişiler iyi insanlarsa ne âlâ! Ama yok değillerse, pimi çekilmiş bir bombanın sokaklara salıverildiğinin resmidir bu.
Çocuk, yaşadığı herhangi bir sorunu, ulaştığı bir başarıyı öncelikle onlarla paylaşabilecek kadar ailesine güven duymalıdır. Çatık kaşlı, eli sopalı, zehir dilli anne baba olmak yerine müşfik, sevecen, çözüm üreten, dinleyen, anlayan, yol gösteren anne baba olmak en doğrusudur.
Eğitim sadece kitaba, deftere, teste boğulmuş bir süreç değildir; beşikten mezara kadar devamlılık arz eden sosyal bir bütünlüktür. Eğitimin ailede başladığını, okulda geliştiğini ve toplumda olgunlaştığını unutmamak gerekir.
Biyolojik anne babalık, ceplere doldurulan bol harçlık ya da her yanlışlarında onları aşağılayıcı tavırlarla cezalandırmak, “Demokles’in kılıcı” gibi tepelerinde peyda olmak “Anne-Baba” olmak için yeterli değildir.
Aileyi ilgilendiren menfi veya müspet bir durum hakkında onların da düşüncelerini almalıyız. Çocukça olsa da bazen fikirler, sorumluluk ve aitlik duygularını geliştirmek için sonuna kadar dinlemeli ve desteklerinden dolayı teşekkür etmeliyiz. Kendi isteklerimizin yanı sıra onların isteklerinin de bir hak olduğunu göz ardı etmemeli ve asla ama asla onları başkalarıyla kıyaslamamalıyız. Yüce Yaratıcı’nın her insana ayrı bir yetenek ve farklı bir bakış açısı verdiğini hiçbir zaman unutmamalıyız.
Hülâsa, tercih bizim efendim! Evladımızı kazanmak veya kaybetmek bizim elimizde. 
Kendi görev ve sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde, çocuklarımızın güzele ve doğruya yöneldiğini görmek hiç zor değildir. 
Başarı mı? O zaten kendiliğinden gelecektir.
Kalbî muhabbetle…
Faruk KORKMAZ

Yazarın Diğer Yazıları