Vücut hareketi, insan yaşamının temel bir bileşenidir. Günlük aktivitelerde, bir insanın çevre ile etkileşiminde yaptıklarının çoğu, hareketin oluşumu ile ilişkilidir.
Propriosepsiyon nedir sorusu çok araştırılmaktadır. Beyin ile kaslar arasında bir sinir çemberi vardır; bir sinir, beyinden gelen etkiyi kasa iletir, diğeri kasın durumunu beyne verir.
Propriosepsiyon, mekanoreseptörlerin vücut hareketleri yoluyla eşik değerinde uyarılmasını gerektirir.
Bu anlayışta propriosepsiyon, bir bireyin mekanoreseptörlerden gelen duyusal sinyalleri entegre ederek vücut bölgelerinin pozisyonlarını ve uzaydaki hareketlerini belirleme yeteneği olarak tanımlanabilir. Spesifik olmak gerekirse, propriyosepsiyon, üç boyutlu uzayda vücut pozisyonu ve hareketlerinin algılanmasıdır ve genel proprioseptif performans, hem mevcut proprioseptif bilginin hem de bir bireyin proprioseptif yeteneğinin kalitesiyle belirlenir.
İnsan propriyosepsiyonu üç ana duyuyu oluşturur: kinestezi, eklem pozisyonu hissi ve nöromüsküler kontrol.
Kinestezi, bir eklemin (veya bir uzvun) hareketini algılama yeteneğini oluşturur. Eklem pozisyonu hissi, kinesteziden ayrı bir kavramdır. Her ikisi de kas iğciklerinin hareketinden etkilense de, ikisinin merkezi olarak işlenmesi ve yorumlanması ayrıdır. Konum duygusu bunun yerine kas komutundan ve kas kondisyonundan etkilenir. Propriosepsiyon antrenesinde eklem pozisyonu hissi, belirli bir eklem açısını doğru bir şekilde artırma yeteneği olarak tanımlanır. Bu, pasif veya aktif olarak, görsel ipuçlarıyla veya kör olarak yapılabilir. Pasif eklem pozisyon hissi, antrenörün veya terapistin bileğini hareket ettirmesi ve kişinin hedef konuma ulaşıldığında sinyal vermesidir. Aktif eklem pozisyon hissi, kişinin bileğini aktif olarak önceden belirlenmiş hedef pozisyona hareket ettirmesidir.
Propriosepsiyon, vücudun çeşitli mekanoreseptörlerden, nosiseptörlerden ve kas ileticilerinden gelen girdileri tanımladığı ve elde edilen bilgileri hareket, kuvvet ve eklem pozisyonunun algılanması için gerekli olan motor programlamaya daha da entegre ettiği motor kontrol ve koordinasyon sürecinin ayrılmaz bir bileşenidir. Ayrıca aşırı eklem hareketlerinden kaçınarak kas-iskelet sistemi ve nöromüsküler yaralanmaları önlemek için önemli profilaktik (yani meydana gelmeden önleme) özelliğe sahiptir.
Bir eklemin proprioseptif fonksiyona sahip olması için belirli anatomik ve fizyolojik kriterlerin karşılanması gerekir. Kısacası, eklem basıncına, hareketine ve hızına tepki veren eklem bağlarında ve eklem kapsülünde mekanoreseptörler mevcut olması gerekir.
Günlük aktiviteler, egzersiz ve spordaki fonksiyonel hareketleri gerçekleştirmek için, çeşitli mekanoreseptörlerden proprioseptif bilgiler, merkezi işlem için kullanılabilir. Bu nedenle, proprioseptif bilgi toplamak için kullanılan ana dönüştürücüler kas iğcikleri olarak görülmesine rağmen, karmaşık bir dizi farklı kaynak kullanılır.
Bazı Mekanoreseptörlerden bahsetmek gereklidir. Bunlardan ilki;
Ruffini Cisimciği
Yavaş adapte olan, eklem hareketi sırasında sürekli reaktif olan düşük eşikli bir reseptör olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ek olarak, bu cisimciklerin eksenel yüklemeye ve gerilme zorlamasına tepki verdiği bulunmuştur. Direk basınçtan ziyade eklem pozisyonu ve rotasyonunun sinyalizasyonundaki önemlidir. Bu özelliklerin, eklem çevresindeki kasların sertliğinin düzenlenmesinde önemli olduğuna inanılmaktadır.
El bileğinde çok sayıdadır.
Eklem kapsülü, bağlar ve menüsküslerdeki daha yüzeysel Ruffini cisimleri, yavaş adapte olan mekanoreseptörlerdir. Bu, statik eklem pozisyonunun, eklem içi basıncın ve muhtemelen genlik ve hız açısından eklem hareketinin saptanmasına izin verir.
Bir diğer mekanoreseptör;
Pacini cisimciği
Pacini cisimciği, uzaktan bile meydana gelen mekanik bozuklukları algılayabilen, hızlı adapte olan, eklem hızlanmasına / yavaşlamasına duyarlı yüksek eşikli bir reseptör olmasıyla Ruffini cisimciğinden farklıdır. Ruffini cisimciğinin aksine, sıkıştırma kuvvetlerine duyarlıdır ancak gerilme kuvvetlerine duyarlı değildir. Bu özellikler, Pacini casimciğini, muhtemelen zararlı ani eklem hareketleri sırasında eklem tedirginliklerini ve sinyalleri algılamak için ideal kılar. Bu nedenle, Pacini cisimciğinin lateral ayak bileği bağlarında bulunan en bol reseptör olması mantıklı görünmektedir. Burada işlevleri, sıklıkla distorsiyona ve yaralanmaya maruz kalan bir ligament sistemindeki potansiyel olarak zarar veren eklem bozukluklarının hızlı sinyalizasyonu için idealdir. Ancak el bileğinde, Pacini cisimciği sadece ara sıra tespit edilmiştir, bu da bu işlevlerin el bileği nöromüsküler stabilizesinde küçük bir öneme sahip olduğunu düşündürmektedir.
Pacini cisimciği, eklem bağ dokularında daha fazladırlar ve hızdaki değişikliklere, yani hızlanma ve yavaşlamaya duyarlıdır.
Çalışmalara genel olarak bakıldığında ayak bileğinde sayıca Pacinian korpüskülleri, diz ekleminde ise Ruffini cisimciklerinin daha fazla bulunduğu görülmektedir.
Başka bir mekanoreseptör
Golgi cisimciği
Bağlarda bulunan sinir ucu, Ruffini cisimciği ile aynı aileye ait olan bir reseptördür. Hatta aynı reseptörün varyasyonları oldukları öne sürülmüştür. Bu reseptör, eklem hareketinin nihai açıları sırasında ligamentteki gerilme gerginliğini izlemede önemli olduğu için bağlar rasyonel görünür.
Golgi cisimciği, çapraz ve kollateral bağlarda ve menüsküslerde de bulunur. Kaslara yönelik efferent komutlar propriyosepsiyonda özellikle kuvvet ve pozisyon hissinde rol oynar.
Günlük aktivitelerdeki çoğu vücut hareketi otomatik olmasına rağmen, bir topu kontrol etmek için ayağı kullanmak, buz pateninde çeşitli kol hareketleri yapmak veya Tai Chi yapmak gibi spor ve egzersizdeki karmaşık becerileri öğrenmek için bilinçli dikkat gereklidir. Hareket becerilerini öğrenmek, propriyoseptif bilgileri uygun şekilde işleyerek yeni hareket modelleri geliştirmek anlamına gelir. Yeni sinir programları geliştirilir, tekrarlanarak rafine edilir ve beynin daha temel bölgelerine, daha az çabayla uygulandıkları ve çok daha hızlı aktarıldıkları yere gönderilir.
Bugüne kadar, propriyoseptif kontrolün altında yatan periferik ve merkezi mekanizmalar hala belirsizdir. Egzersiz ve sporda, egzersiz ile ilişkili propriyoseptif iyileşmenin periferal adaptasyonun mu yoksa nöral plastisitenin mi yoksa her ikisinin mi sonucu olduğu bilinmemektedir. Bununla birlikte, propriyosepsiyonun önemi, spor yaralanmalarını önleme ve rehabilitasyonda, sportif performans ve yeteneklerin belirlenmesinde görülmektedir.
Özetle, propriyosepsiyon eklem pozisyonunu, eklem hareketini ve kuvvet özelliğini algılamaya, üretmeye, tahmin etmeye ve simüle etmeye hizmet eden bir duyusal girdiler topluluğuna dayanmaktadır. Bu topluluk düzenlemesinde önemli ölçüde özgüllük ve hassasiyet vardır.