Yalnızlığımın Tarifsiz Suskunluğu

Suskunluğun şehrindeyim bugünlerde. Terk edilmiş sokaklar, kerpiç duvarlar gibi sessiz bulutlar kadar sakin bir o kadarda değişken, nedeni belirsiz bir burukluk var yüreğimde hissizim adeta. Neden niçin diye sorgularken kendimi, yargılamıyorum. Düşüncele

Suskunluğun şehrindeyim bugünlerde. Terk edilmiş sokaklar, kerpiç duvarlar gibi sessiz bulutlar kadar sakin bir o kadarda değişken, nedeni belirsiz bir burukluk var yüreğimde hissizim adeta. Neden niçin diye sorgularken kendimi, yargılamıyorum. Düşüncelerimi; acabalar sarıyor… Acaba diyorum neydi beni bu hale getiren? Adını koyduğum yada koyduğumu zannettiğim düşünceler mi? Özlem, aşk, sevgi vs… yoksa yalnızlık mı...? Hangi duygu yüklendi yüreğime beni bu kadar düşüncelere iten. Neyin sancısı içimdeki, hangi soruya cevap yüreğimi talan eden beynimi bu kadar yoran. Gözlerim dalarken uzaklara kafamda ki sorulara yanıt ararken neyin iç çekişi bu, uzaklara dalıp giden gözlerim umut bekçiliği yaparken akan bir damla yaş neye hasret böyle neyin ya da kimin nöbetini tutuyor kendince gizli gizli. Yok, mu bu soruların cevabı? Aklımdan ve yüreğimden geçen buysa vardır mutlaka alt yapısı. Kendime sorduğum sorulara cevap ararken belki de içinde yoğruluyorum cevapların. Peki, bende ki ne o zaman hasret saran bedenimi düşüncelere beynimi tek bir kalıp haline dönüştüren sorunun cevabı? Sahi nerden aklıma geldi. İçimde ki gömülü hazineyi çıkartıp o tılsımı bedenime sarmak, bu kadar büyülü mü o tılsım, dua gibi sarmış dört bir yanımı. Yalnızlık mı? Yüreğimde ki özneler yüklemsiz. Yüklem olmadan nasıl bir cümle kurabilirim. Ümit Yaşar Oğuzcan İstanbul yalnızlığı demiş ama ben Malatya yalnızlığı diyorum ve; farzet ki bir bataklığa düşmüşsün kader seni bir yere doğru çekmekte. sen istediğin kadar kaç bu yalnızlıktan yalnızlık sana gelmekte. o yalnızlıktır günlerin getirdiği o hüzündür kalan bu günden yarına. boşuna çırpınmaların, yakarmaların ne ellerine hükmün geçer, ne ayaklarına. yaşamak bir kör dövüşüdür amansız milyonlar bir seldir bu şehirde akıp gider. bu yerde insanlar bin yıldan beri yalnız yaşadılar, yalnız öldüler. bu şehirde bir pastır yalnızlık bir zincirde yüzyılların bıraktığı. yum gözlerini daha iyi göreceksin seni çepeçevre saran bu yalnızlığı. ve bir gün her şeye sen de alışacaksın dilin varmayacak yalnızım demeye. unut artık bildiğin bütün şarkıları yalnız yaşa ve hazırlan yalnız ölmeye. Yorgun düşmüş bir beden sorular sormaktan aciz düşmüş bir beyin, alacağı cevaplardan emin olan ürkek bir yürek. Yalnızlığa mı dönüşüyor bu kısır döngü. Kendi kabuğuna mı çekiyor beni yalpalayarak. Beni en iyi ben bilirim ama bu sefer bildiğim gibi değilim… Devamını okuyun: Yalnızlığımın Tarifsiz Suskunluğu http://www.malatyasonhavadis.com/yalnizligimin-tarifsiz-suskunlugu-makale,1082.html#ixzz4HoE5OE4Q Follow us: @medya_ilisuluk on Twitter | 553757924639125 on Facebook

Bakmadan Geçme