Ucuz Ürün Kalitesiz midir?
İster gıda ister mobilya, ister beyaz eşya, isterse de kozmetik ürünlerinde olsun, geçmişten günümüze gelen bir algıdır bu aslında. Ucuz ürün kalitesiz, pahalı ürün ise kalitelidir düşüncesi…
Bu konuda görüşlerini almak istediğimiz ülkemizin kaliteli kozmetik markası Arleva Kozmetik A.Ş. Genel Müdürü Halil Kuru, kozmetik sektörü ile ilgili çok detaylı bilgileri bizlerle paylaştı.
Ucuz Ürün Almayın !
Ucuz mu? Uygun mu? sorusu ile sözlerine başlayan Kuru “Bir defa ben ucuz kelimesini hiç sevmiyorum. Ucuz kelimesi bana itici geliyor. Bizler de ucuz ürün satmıyoruz. Ancak Uygun Fiyatlı ürün satıyoruz. Tüketicinin de bu iki ayırımı iyi yapması gerekir. Tüketicimizin her ürünün detaylı maliyetini bilmesi mümkün değildir ama piyasadaki muadil ürünlerin son kullanıcı satış fiyatlarının karşılaştırmasını yapabilir. Şöyle ki; bir ürün var piyasada araştırdınız ve 70 TL ile 100 TL aralığında fiyat farklılıklarına ulaştınız. Ancak birisi piyasaya aynı ürünle 30-40 TL fiyat etiketiyle çıkmış. Bence bu üründen uzak durulması gerekir. İşte bu ürün ucuz üründür. Ya ürünün kendisinde ya da satış sonrasında, servis ağında bir sıkıntı var demektir. Son kullanma tarihi geçmiş ya da yaklaşmış olabilir. Ürün bozulmuş, deforme olmuş ya da defolu olabilir. Ancak 70 TL’ye aldığınızda ise Uygun bir fiyata aldınız demektir.” diyerek önemli uyarılarda bulundu.
Kozmetik Sektörü Daha Riskli !
Kozmetik sektörü ve ürünleri ile ilgili görüşlerini sorduğumuz Genel Müdür “Bakın, kozmetik sektörü ve kozmetik ürünleri çok ilginç bir sektördür. Kontrolleri Sağlık Bakanlığı tarafından yapılır, tıpkı ilaçlarda olduğu gibi her ürünün Ürün Takip Sistemine kayıt edilmesi, üretimden son kullanıcıya gidinceye kadar takip edilmesi gerekir. ÜTS sistemine kayıt esnasında ürünün içerik bilgileri, etiketi, üzerinde yazan ibareler ve sloganlar yani ürünle ilgili hemen hemen her şey bakanlığa bildirilmek zorundadır. Ayrıca ürünün laboratuvar testleri, güvenli olup olmadığı, herhangi bir iddiası var ise bunun da laboratuvar testlerini yaptırmak zorundasınız. En basit örneği 50 faktör yani yüksek korumalı güneş koruyucu krem üretiyorsunuz ancak bu ürünün içeriğinin 50 faktör olup olmadığını laboratuvar testleriyle kanıtlamanız ve Ürün Bilgi Dosyasına ilave etmeniz gerekir. Tüm bunlar ise başlı başına bir masraf kalemleridir ve üretim maliyetleri açısından önemli bir yeri vardır. Yasal bir zorunluluk olan bu işlemleri yapmaz iseniz ürününüzü pazara sokamazsınız. Eğer sokarsanız çok ciddi yaptırımlarla karşılaşırsınız. Bu sebeple işini düzgün yapan ve marka değerini yükseltme gayreti içerisinde olan her firma bu işlemleri yapmak zorundadır.” dedi.
Kozmetikçiler Eczacı Çalıştırmak Zorunda
Sağlık Bakanlığı’nın denetimlerinin de sıklıkla yapıldığını belirten Kuru “Bakanlığın bu konuda çok ciddi denetimleri var. Bildirimini yapıp pazarda satışa sunduğunuz her ürünü detaylı bir şekilde inceliyorlar ve ona göre onaylıyorlar. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Hatta biz Kozmetik şirketlerinin bünyesinde Sorumlu Teknik Eleman olarak eczacı ya da en az 2 yıl kozmetik sektöründe çalışmış kimyacı bulundurma ve bordrosunda çalıştırma zorunluluğu da bulunmaktadır. Gördüğünüz gibi ürünü ürettikten sonra ertesi gün satışa başlayamıyorsunuz. Yasal birçok zorunluluğu ve yükümlüğü yerine getirdikten sonra, gerekli testleri ve bildirimleri yaptıktan sonra ürününüzü satabiliyorsunuz.” diyerek işin mutfak kısmında ciddi bir çalışmanın olduğunu vurguladı.
Ucuz Ürün = Ucuz Hammadde Demektir
Ürün içeriği ve kullanılacak hammaddelerin seçiminin de son derece önemli olduğunu söyleyen Kuru “Buraya kadar anlattıklarımda ürün içeriğine değinemedim bile. Çünkü; üretim işin en kolay tarafıdır. Eğer ki bir ürünün önceden çalışılmış ARGE’si varsa, insan sağlığına önem veren, etik üretim değerlerine ve en önemlisi müşterilerinize saygılı bir anlayışınız varsa asla ucuz hammadde kullanamazsınız. Olması gereken miktardaki hammaddeleri ucuza değil, uyguna alırsınız. Ucuz değil, uygun üretim yaparak UYGUN FİYATLI ÜRÜN olarak pazara arz edersiniz.” dedi.
Markasına Yatırım Yapan Firma Merdivenaltı Ürün Çıkartmaz
Bakanlığın sıkı denetimlerine rağmen halen merdiven altı üretim yapan firmaların olduğunu ve piyasada satışının yapıldığını söylediğimiz Halil Kuru’dan bunu nasıl başarabiliyorlar diye sorduk. Halil Kuru “Eğer ki bir iş adamının ya da esnafın markası yoksa, marka bilinci yoksa, markanın önemi yok, ben yeter ki ürünümü satayım düşüncesi varsa yani gözünü para hırsı bürümüş ise bunu yapmak epey kolaylaşıyor. Merdiven altı dediğiniz yerlerde bu ürünleri kulaktan dolma bilgilerle üretiyorlar. Hiçbir ARGE çalışması olmadan, laboratuvar testlerini yaptırmadan çorba pişirir gibi kremleri yapıyorlar. Ardından ambalaj ve etiket tasarlayıp A markasıyla satışa sunuyorlar. Bakanlığa giden birkaç şikayetten sonra yetkililer pazardan bu ürünleri temin edip araştırmaya giriyorlar. Etiketinin ve ambalajının üzerinde yazan adrese gelip bakıyorlar ki, böyle bir firma yok, üretim tesisi yok, her şey hayali… Yani üreticiye ulaşamıyorlar. Üreticiye ulaşınca da para cezası, ürünün piyasadan toplatılması ve bakanlık web sitesinden markanın ifşası yapılıyor. Bu defa aynı üretici başka bir markayla, ya da başka bir şirket açarak aynı işi tekrar yapıyor.
Zaten bu tür ürünleri kozmetik shoplarda, mağazalarda, bir network marketing firmasında yani markasına yatırım yapan yerlerde bulamazsınız. Bu tür ürünler de kıyıda köşede satılır ve her defasında farklı farklı markalarla karşınıza çıkar. İşte bu ürün ucuz üründür. Ucuz üründen uzak durmalısınız. ” diyerek önemli uyarılarda bulundu.