Özellikle Trump'un başkan seçilmesinden sonra gelişmekte olan ülkelerin paraları hızla değer kaybetmeye başladı. Türk Lirası da bu para birimlerinin başında geliyor.
Sayın Başbakanın "Dolardan bize ne? İster dolar, ister boşalır" gibi bir cümle kurması ise, Ekonomiden biraz anlayanları dahi kaygılandırmaya yetecek bir cümle.
Zira, reel sektörün 210 milyar dolarlık borcu, dolardaki her 1 kuruşluk artışa paralel olarak yükseliyor. Üstelik Türkiye, 1 dolarlık ihracat İçin 60 Cent'lik ithalat yapmak durumunda kalan bir ülke ve dolar yükseldikçe hem maliyetler artış gösteriyor, hem de borçlar.
Peki, dünyada durum ne? Amerika, Trump'la birlikte ekonomide altın çağını yaşamaya hazırlanırken, AB'de sarsıntılar devam ediyor ve petrol ürecisi ülkeler kötü bir kabus görmeye devam ediyorlar. Suudi Arabistan şu ana kadar 250 milyar dolarlık yatırımı askıya almış durumda. Rusya, hem petrol fiyatlarındaki düşüş, hem Kırım'ı işgali sonrası karşı karşıya kaldığı ekonomik yaptırımlar yüzünden ekonomik yürüyüşünü çok zor bir zeminde sürdürüyor. Ortaasya'daki Türk Devletleri de iktisadi olarak dar bir boğaza girmiş durumdalar. Azerbaycan ekonomisi, petrol fiyatlarının düşmesine büyük sallantılarla yanıt verirken, Türkmenistan geçtiğimiz günlerde ülkede büyük projeler yürüten inşaat firmalarına yapması gereken ödemeleri erteleme yoluna gitti.
Sonuç olarak; Batı'ya rest çekip Rusya ile yakınlaşan ülkemizin Rusya'dan herhangi bir iktisadi çıkarı şu an İçin bulunmuyor. Uzun yıllardır üretimi unutarak sıcak paraya dayandırdığımız ekonomik sistemi besleyen ülkeler ise şu an kendi sistemleriyle başa çıkamaz durumdalar.
Türkiye'nin yapması gereken çok basit:
Ülkemiz kazandığından çok harcayan, ürettiğinden çok tüketen; yabancılaşarak büyüyüp, borçlanarak nefes alan mevcut modelden biran önce kurtulup katma değer üreten bir ekonomik sistemi kurmaya başlamalı.
Yüksek teknoloji ürünleri Türk ihracatının yalnızca yüzde 3'ünü oluşturuyor ve bu tablo Türkiye'yi ekonomik sarsıntılar karşısında çok zayıf kılmakta. Ülkemiz Ar-Ge çalışmalarına yönelmeli, eğitime önem vermeli ve Türkiye'de ortak bir ekonomik akıl yaratılmalı.
Sanayi Devrimini ıskalayan iktisadımızın durumu ortadayken, sanayi ötesi devrimi (teknolojik devrim) es geçtiğimizde neler olacağını düşünmek bile istemiyorum.
Evet, dolar bir süre daha yükselecek, Türk ekonomisi yakın gelecekte gerçekten zor günler geçirecek ancak bir ekonomik akıl yaratmaz ve katma değer üreten ekonominin peşinde koşmazsak bu zor günler ülkemiz için kalıcı hale gelebilir.