- Haberler
- Kültür-Sanat
- Su altı yaşamını belgeleyen 'Derin Akıntı' sergisi açılıyor
Su altı yaşamını belgeleyen 'Derin Akıntı' sergisi açılıyor
TARİHSEL konumu sebebi ile özel bir öneme sahip olan Heybeliada Ruhban Okulu, su altı yaşamından yola çıkan 'Derin Akıntı' sergisine ev sahipliği yapacak.
Marmara Denizi’ndeki su altı yaşamından yola çıkan Alper Aydın, Hera Büyüktaşcıyan ve Sibel Horada’nın eserleri, Heybeliada Ruhban Okulu’nda Özge İnal’ın danışmanlığında düzenlenen ‘Derin Akıntı’ (Deep Current) sergisinde buluşacak. Adalar Denizle Yaşam ve Spor Kulübü Derneği tarafından düzenlenen sergide, mekana özgü yerleştirmeler ve dernek bünyesinde gerçekleştirilen çalışmalara dair Serco Ekşiyan ve Ferhan Coşkun’un su altı fotoğraf ve videolarından oluşan belgeler de yer alacak.
Tarihsel konumu sebebi ile özel bir öneme sahip olan okulun eski sınıflarında ve bahçesinde sergilenecek çalışmalar, 25 Ağustos – 22 Eylül tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.
HAYALET AĞLAR BAHÇEDE KONUMLANIYOR
Alper Aydın, tüm dünyada olduğu gibi Adalar bölgesi denizinin derinlerinde de canlı popülasyonuna ve mercan resiflerine ağır zararlar veren, avlanma sırasında kayalara takıldığı için denizde bırakılan ve dipte pasif avlanmaya devam eden hayalet ağları materyal olarak kullanıyor ve okulun bahçesine ‘İstenmeyen Misafir’ isimli heykelini yerleştiriyor.
İnsanın denizdeki bir balıktan ya da gökyüzündeki bir kuştan farkı olmadığını tüm üretiminde ifade eden Aydın, deniz tabanından çıkartılmış ağları, insanları yutmak üzere olan devasa bir dalga formuna sokarak, denizin içindeki bir balık sürüsünün yaşadığı duyguyu sergi mekanına taşıyor. Zahmetli süreçlerle tespit edilip çıkarılana kadar ekosisteme oldukça zarar veren hayalet ağlar, dev bir dalga formunda, Ruhban Okulu’nun ana giriş kapısı önünde konumlanıyor.
BATIKLARIN HATIRLATICISI: KILÇIK
Hera Büyüktaşcıyan, ‘Kılçık III ve IV’ başlıklı iki yerleştirmesinde zamanın ağlarına takılıp yitip giden, diplerde her geçen gün üzerine eklenen hafıza parçacıklarıyla kemikleşen geçmişin hayaletlerinin fısıltılarını gün yüzüne çıkarıyor. Kılçık, kimi zaman vahşi dalgalarla ait olduğu kıyılardan koparılıp uzaklara savrulanlar, kimi zaman tarihin ağırlığını biriktirmiş bedenleri ve nesneleri artık yüzeyinde taşıyamayan suların dibine çökenler ve zamanın ördüğü sonsuz ağlara ayakları dolanıp takılan ancak halen nefes alan batıkların hatırlatıcısı niteliğinde.
‘Kılçık III’ başlıklı kinetik heykel, kimsenin duyamadığı ve derinliklerde var olanların, zamanlar ötesi titreşimlerini yayarak, belleğin sonsuz varlığına işaret ediyor. Birbirine çarpan her ayak, sonsuz bir çınlama ile var olduğu mekanın taşıdığı ruhla birleşir ve bir batıktan, su yüzeyine çıkarak kendini hatırlatan bir varlığa dönüşür.
‘Kılçık IV’ ise, yapının belleğinin derinliklerinde yatanlara işaret ediyor. Sıraların üzerinde uzanan her bir ‘kılçık’, izleyiciyi tarihle yitip giden düşüncelere, kara parçalarına ya da kolektif belleğe dair parçacıkları birer batık keşfeder gibi bularak sorgulamaya davet ediyor.
‘EKOSİSTEM İNŞACILARI’ MERCANLAR
Sibel Horada ise Ruhban Okulu’nun kullanılamayan sınıflardan birinde, göç halindeki bir mercan popülasyonunun bireylerini ağırlıyor. Yassıada ve Sivriada’da süregelen yoğun inşaat faaliyetinden etkilenerek tehlike altına giren sarı mercanlar, ADYSK’nın, Doç. Dr. Nur Eda Topçu bilimsel danışmanlığında yürüttüğü ADAMER projesi kapsamında Neandros Adası’na taşınıyor. ‘Ekosistem inşacıları’ olarak tanımlanan mercanlar, pek çok farklı canlıya habitat oluşturarak, çevrelerindeki biyolojik çeşitliliği arttıran canlılar olarak biliniyor. Karasal kökenli çökelti nedeniyle yetiştikleri kayalarda yaşayamaz hale gelen mercanların kitlesel ölümleri, su altı yaşamının iyice kısırlaşması anlamına geliyor. Neandros Adası’na taşınan mercanların göçünü görünür kılmayı hedefleyen sanatçı, ‘Göç Dalgası’ adlı yerleştirmesinde bu mercanların bir kısmını izleyiciyle Heybeliada Ruhban Okulu’nda, farklı bir derinlikte buluşturuyor.