'Mutlu oksijen yetmezliği' akciğer esnekliğinden kaynaklanabilir
'Mutlu oksijen yetmezliği' akciğer esnekliğinden kaynaklanabilir
Hastalarda görülen 'mutlu oksijen yetmezliği' tüm dünyada sağlık çalışanlarını da şaşırtıyor. Bu belirtiye sahip hastalar, kandaki oksijen doygunluk seviyeleri kötü olmasına rağmen, sağlıklı görünüyor. Durumu, hekimlerin merakla izlediğini ve bazı varsayımlarla açıklamaya çalıştığını belirten Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Özge Köner, "Olayın temelinde, akciğerin esnekliğini koruması ve hasta akciğere giden kan miktarının azaltılamaması olabilir" dedi.
Amerika'da uzmanlar koronavirüs hastalarının bazılarında kandaki oksijen doygunluk seviyesinin kötü olmasına rağmen hastaların sağlıklı göründüğünü açıkladı. 'Mutlu oksijen yetmezliği' adı verilen bu durum tıp dünyasını da şaşırttı. Kandaki oksijen düzeyinin beyin, kalp, karaciğer, böbrek gibi tüm organların sağlıklı çalışabilmesi adına hayati öneme sahip olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Özge Köner, koronavirüs hastalarında ilk takiplerden birinin kandaki oksijen değerine bakılması olduğunu söyledi. Bazı koronavirüs hastalarının kandaki oksijen doygunluk seviyeleri kötü olmasına rağmen sağlıklı göründüklerini anlatan Prof. Dr. Özge Köner, 'mutlu oksijen yetmezliği' adı verilen bu durum hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
"DAHA ÖNCE KARŞILAŞILMAYAN BİR TABLO"
Bu kişilerin oksijen seviyelerinin düşük olduğunu, ancak solunum sıkıntısı çekmediklerini paylaşan Prof. Dr. Özge Köner, "Mutlu oksijen yetmezliği, bizleri de çok şaşırttı. Çünkü bu durum, daha önce hiçbirimizin alışık olmadığı bir tablo. Biz bu kadar düşük oksijen değerleriyle karşımıza çıkan hastaları genellikle hemen solunum cihazına bağlarız. Çünkü hastaların soluk almaları güçtür. Ancak, mutlu oksijen yetmezliği durumunda hastalarımız muayene olmaya ayakta geliyor. Oksijen değerlerine baktığımızdaysa, çok düşük olduğunu görüyoruz, buna rağmen bu hastaların genel durumu iyi olabiliyor. Bu tablonun tedavisinde öncelikle yüksek oksijen veriliyor. Ancak her hasta oksijeni ile mutlu olmayabiliyor. Bazı hastalarda bu tablo karşımıza daha ağır biçimde de çıkabiliyor. O zaman da solunum cihazı aracılığıyla solunum desteği gerekebiliyor" diye konuştu.
OKSİJEN DEĞERLERİ NASIL OLMALI?
Oksijenin vücudun tüm hayati fonksiyonlarını sağlayan bir gaz olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özge Köner, şunları söyledi:
"Sağlıklı yaşayabilmek, hayati organların canlılığını sürdürebilmesi için oksijenin vücudumuzda belli bir oranın üzerinde olması gerekiyor. Bu oran sağlıklı bir kişide yüzde 95'in üzerinde olmalı. Ancak özellikle akciğeri ilgilendiren bazı hastalıklarda bu oran 95'in hatta 90'ın altına düşüyor. Koronavirüs de bu hastalıklardan biri. Koronavirüsle birlikte bu hastalığın farklı bir yönünü de tanıdık. Aslında vücudun solunum zorluğu gelişmeden tolere edebildiği alt oksijen seviyesinin çok daha düşük olabildiğini gördük bu hastalıkla birlikte. Bunun durumun adı ise ‘mutlu oksijen yetersizliği’, başka bir deyişle sessiz oksijen yetersizliği. Aslında biz hastamızda bu durumu gözlemlediğimizde çok da mutlu olmuyoruz. Ancak diğer hastalıklardan bir parça farklı olarak burada hastalar ayakta, oturarak sağlıklı bir görünümle karşımıza çıkıyor. Oksijen değerini ölçtüğümüzdeyse, normalin çok altında yüzde 80-85 ve hatta daha düşük olduğunu görüyoruz. Koronavirüsün hastalar üzerinde böyle bir etkisi var. Oksijen düzeyi yüzde 95'in çok altında olmasına rağmen hastalarımız bu oksijen değeriyle mutlu, konforlu gibi görünüyor. Hastada herhangi bir solunum sıkıntısı gözlenmiyor. Aslında bu çok ilginç bir durum."
MUTLU OKSİJEN YETMEZLİĞİ NEDEN GÖRÜLÜYOR?
Bu durumun tüm hastalarda gözlenmediğini anlatan Prof. Dr. Köner, nedenlerin araştırıldığını belirtti. Köner, "Tabi tüm hastalarımızda durum böyle değil. Çünkü altta yatan ek hastalıkların varlığında, söz konusu hastalığa ait nedenlerle gelişen ciddi solunum sıkıntısı ve eforu da görebiliyoruz. Ancak böyle ek bir problemi olmayan hastaların mutlu oksijen tablosunu biz koronavirüs vakalarıyla birlikte gözlemiş olduk. Bu durum, hastaları takip eden hekimlerin merakla izlediği ve açıklamaya çalıştığı bir tablo. Ama olayın temelinde, akciğerlerin esnekliğini korumasına rağmen, hasta akciğer bölgesine giden kanın azaltılamaması olduğu düşünülüyor. Bu sebeple hasta alana giden kanın yeterli oksijen alamaması ve oradan da bizim tekrar sistemik dolaşımımıza oksijensiz kan olarak karışması. Bu durumu yaşayan hastalarda akciğerin esnekliği diğer zatürre olgularına göre çok daha farklı, akciğer korunuyor, esnek kalıyor. Gaz alışverişini sağlayan akciğer içindeki hava dolu keseciklerin içi su dolmuyor. Dolayısıyla onların da esnekliği devam ediyor, hasta rahat soluyor. Hasta bu nedenle daha rahat soluk alıp verebiliyor, ama bu soluma hareketi yeterli oksijenlenmeyi sağlayamıyor. Bu hastalarda görülen aslında böyle bir kan dolaşımı değişikliği" değerlendirmesinde bulundu.
KANDAKİ OKSİJEN SEVİYESİ NASIL DÜZENLENİYOR?
Bu durumun akciğerin diğer enfeksiyonlarında olmasa da karbonmonoksit zehirlenmelerinde de görülebildiğini ifade eden Prof. Dr. Köner, hastalara uyguladıkları tedavi hakkında ise şu detayları paylaştı:
"Oksijen ölçümü iki şekilde gerçekleşiyor. Birincisi, parmağa takılan flaster/mandal aracılığıyla bir monitörden yüzde şeklinde bu değeri görmek, diğeri ise atardamardan alınan kandan oksijen ölçümü yapmak. Kandaki oksijen düzeyine bu ölçümlere göre karar veriyoruz. Eğer hastanın durumu konforlu görünüyorsa, öncelikle maske ile yüksek oksijen uyguluyoruz, eğer maske ile verdiğimiz oksijen yeterli değilse o zaman hastamıza daha yüksek konsantrasyonda oksijen sunuyoruz. Bunu sağlayan yöntemlerin başında yüksek akımlı nazal oksijen geliyor. Eğer bu uygulamalarla solunum desteği sağlama hedefine ulaşamıyorsak, havayoluna bir tüp yerleştirerek hastamızı solunum destek cihazına bağlamamız gerekiyor."