Mutlu Kadın Huzurlu Türkiye
Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları olarak 'Mutlu Kadın Huzurlu Türkiye' sloganıyla başlattığımız çalışmalarda bugüne kadar kadınlarımızın hayatına dokunacak her olumlu gelişme için çaba göstermeyi zahmet değil rahmet bilerek hareket ettik.
Nevin TAŞLIÇAY / MHP Kadın Kolları Genel Koordinatörü, Ankara Milletvekili
Pınar Gültekin…
Gülümseyen fotoğrafıyla, kalbimizi kanata kanata hafızalarımıza kazımak zorunda kaldığımız gencecik bir kadın; insan hakları içinde değer sırası bakımından ilk ve temel olan yaşama hakkı elinden alınmış bir kadın.
Son yıllarda ne yazık ki ülke gündemimizin ana başlıklarından biri haline gelen, günden güne artan farkındalıkla birlikte daha fazlasına şahit olmaya başladığımız kadına şiddet-kadın cinayetleri, toplumsal açıdan psikotravmatik etkiler yaratan bir niteliğe bürünmüş durumdadır.
Taciz, tecavüz, şiddet, cinayet…
Anmaktan dahi nefret ettiğimiz eylemler, büyük bir mesele olarak karşımızdadır ve acıdır ki duygusal reaksiyonlarla ortaya koyulan fikirlerin aksine bu meselenin çözümüne yönelik keşfedilmiş sihirli bir reçete bulunmamaktadır. Kadına şiddet, tarih boyunca şu veya bu şekilde insanoğlunun dışa vurduğu şiddetin alt başlıklarından yalnızca bir tanesidir ve günümüze dair konuşmak gerekirse bizler için çözüme kavuşturulma önceliği noktasında en önemlisidir.
Bu uğurda ortaya koyduğumuz mücadele süreci ve ülkece yaşamakta olduğumuz acı tecrübeler göstermiştir ki kadına şiddet konusu yaşamın her alanına etki eden ve yaşamın her alanından etkilenen bir yapıdadır. Yanlışlarda hepimizin eksiklikleri, doğruya ulaşmak noktasında hepimizin sorumlulukları vardır.
Bu sorumluluk hissiyle ifade etmek istiyoruz ki, kadın konusunu; bu konu üzerinde otorite olma iddiası taşıyan, kendisinden başkasına söz hakkı tanımayan ve bu konu üzerinden gündemde yer edinebilmek dahil çeşitli şekillerde kendilerine fayda devşirmeye çalışan, ezoterik topluluk hissiyle hareket eden hiçbir gruba bırakılamayacak kıymette ve hassasiyette görüyoruz.
Binlerce yıllık tarihsel geleneğimizin, kadim gelenekler doğrultusunda şekillenen sosyal yaşantımızın, tarihe denk yaşlarda biriken maneviyatımızın hiçbir safhasında kadına şiddetin yerinin olmadığının idrakindeyiz ve bu idrakle kadınlara yönelik olumsuz haberlerin oluşturduğu her gündem sonrası bahsi geçen değerlerimize yönelik maksatlı saldırıların kadınlarımıza ve insanlığa hiçbir katkı sunmayacağını düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde hayatını sürdüren her kadının; yaşam hakkının dokunulmazlığının kutsiyetine inanıyor; yaşamını huzur ve güven içerisinde, psikolojik sağlığı dahil vücut bütünlüğünü korumak için tedbirler düşünmeye ihtiyaç duymadan, özgürce sürdürebilmeleri için çaba göstermeyi kendimize vazife biliyoruz.
Bu doğrultuda; kadınlarımızın ticari taksilere binerken güvenlik tedbiri olarak yakınlarına taksi plakasının fotoğrafını çekip göndermek zorunda hissetmeyecekleri,
Şehir içi ulaşım hizmeti veren dolmuşlarda tek başına kaldıklarında arkadaşlarına veya ailelerine konumlarını takip etme imkanı sunacak gönderilerde bulunmanın telaşına düşmeyecekleri,
Günün veya gecenin herhangi bir saatinde herhangi bir yerde tek başlarına yürürken; başlarına kötü bir şey gelme olasılığının korkusuyla telefonla konuşuyormuş ya da birazdan herhangi bir yakınına ulaşacakmış gibi görünme ihtiyacı duymayacakları,
Hanelerine herhangi bir yemek-ürün sipariş ettiklerinde kapıyı her defasında yinelenen bir korkuyla açmayacakları,
Kısacası yaşamlarını özgürce, huzurlu bir şekilde devam ettirebilecekleri bir Türkiye’ye ulaşmak yalnızca yasal düzenlemeler yoluyla siyaset organının yerine getirmesi gereken bir ödev değil, milletimizi meydana getiren bütün vatandaşlarımızın sahiplenmesi gereken büyük ödevimizdir. Dile getirdiğimiz örneklerde amacımız herhangi bir meslek dalı veya topluluğa suç atfetmek, itibarını zedelemek değil; yalnızca kadınlarımızın yaşadığı korkunun yaşamın her alanına nasıl sirayet ettiğini ve korkunun kadınlarımızın hayatını kuşatıcı gücünün ne boyutlara vardığını gösterebilmektir.
Bu hususta yediden yetmişe herkesin şahsi olarak “şiddet karşıtlığının gerçekliğini” sorgulamasının vicdani bir mecburiyet olduğu inancını taşıyoruz. Her vatandaşımızın, yolda özgürce yürüyemeyen her kadının vebalini üstünde hissetmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yaşadığımız sorunlar artık hepimizin başına gelebilecek haldeyken, çözümü de “herkes”ten geçiyor.
Kadına şiddeti tartışırken konuyu herhangi bir siyasi partiye, eğitimli-eğitimsiz ayrımıyla herhangi bir kesime, herhangi bir sosyo-ekonomik sınıfa veya meslek grubuna mâl etmekten kaçınmamız gerekiyor. Çünkü yapılan her ayrımın, kadına şiddetin çözümü konusunda fayda sağlamamakla birlikte; ayrıştırmalar sonucunda oluşacak nefret duygularının şiddetin başka çeşitlerine sebebiyet verebileceğinin farkına varılması gerekiyor.
Sorunların çözümünün belirli bir alana yönelik fikri, siyasi veya yasal dokunuşlardan değil, herkesin eğitiminden geçtiğinin farkına varmamız gerekiyor.
Can kayıplarının ve canı yakılanların acısını, can evimizde hissederek söylüyoruz; Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları olarak “Mutlu Kadın Huzurlu Türkiye” sloganıyla başlattığımız çalışmalarda bugüne kadar kadınlarımızın hayatına dokunacak her olumlu gelişme için çaba göstermeyi zahmet değil rahmet bilerek hareket ettik. “Türkiye’nin Kadınları Türkiye’nin Yarınları” şiarıyla devam ettiğimiz bu yolda, insanı mukaddes bilen bir medeniyetin devamcıları olarak; kadınlarımızı ve yarınlarımızı şiddetin karanlığında boğulmaya mahkum etmeyeceğiz. İnancımızla her yeni günde önce kendi fethimizi gerçekleştirerek bu uğurda gayret göstermeye devam edeceğiz. Umutsuz değiliz, yılgınlık göstermeyeceğiz.
Kaynak: ucuncusayfahaber.com