MTÜ'den Yaşlılara Saygı Haftası Uluslararası Çalıştay'ı
Yaşlılara Saygı Haftası sebebi ile Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) bünyesinde Uluslararası Covid-19 Sonrası Yaşlılık ve Yaşlanma Süreçlerini Toplumsal ve Bireysel Değerlendirmesi Çalıştay'ı gerçekleştirildi
Yaşlılara Saygı Haftası sebebi ile Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) bünyesinde Uluslararası Covid-19 Sonrası Yaşlılık ve Yaşlanma Süreçlerini Toplumsal ve Bireysel Değerlendirmesi Çalıştay’ı gerçekleştirildi. Uluslararası çalıştay programı Japonya Avusturya İngiltere ve bir çok ülkeden akademisyen, iş adamı ve öğrenci katılımları ile gerçekleştirildi.
Programa MTÜ Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç, Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail TUFAN, Ability Care Net. Ltd.Ceo’su Hiroyasu Itoh, Umit Tirol Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bernd Seerberger, Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İkuko Murakami, West London Üniversitesi Prof. Dr. Hafiz Khan, Malatya Turgut Özal Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Neşe Karakaş, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muammer Tuna, Anadolu Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Emre Birinci, Muğla Sıtkı Koçan Üniversitesi Öğr. Gör. Cemil Yavuz, Muş Alparslan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Efe, Gelişim üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Öğr. Gör. Fatma Sıla Ayan, Muş Alparslan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü Arş. Gör. Deniz Pamuk, Süleyman Demirel Üniversitesi Öğr. Gör. Faruk Yaşar Gürdal ve bir çok ülkeden konuk ve öğrencinin katılımlarıyla gerçekleştirildi.
“Bizlere Örnek Davranışları ile Yol Gösteren Büyüklerimizin Yanlarında Olmak Görevimizdir.”
Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nin vatanı için, çalışan, üreten bilinçli gençler yetiştirmek misyonu ile kurulmuş genç ve dinamik bir üniversite olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, “Geçmişi bugüne taşıyan, bizlere örnek davranışları ile yol gösteren, yaşamlarının büyük bölümünde çalışarak, topluma ve insanlığa yararlı hizmetlerde bulunan yaşlılarımızın, yanlarında destekçileri olmak bizim görevimizdir. Mevlana Celalettin-i Rumi’nin “Hamdım, Piştim, Yandım” sözünden de anladığımız gibi bugünlere kavuşmamızda sınırsız katkıları olan yaşlılarımıza her türlü desteği vermeli, duygu, düşünce ve deneyimleriyle toplumumuzun vazgeçilmez değerleri olduklarını anımsatarak onlara hak ettikleri ilgiyi ve saygıyı göstermeliyiz.” dedi.
“Temeli Sevgi ve Saygıya Dayanan Nitelikli İnsanlardan Oluşan Bir Toplum Temel Hedefimizdir.”
Covid_19 salgının yaşlıların yaşamını büyük oranda etkilediğini ve alınan önlemlerin etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Karabulut, “Hayatımızın her alanında da etkisini görmeye devam ediyoruz. Covid_19 dünyada eğitim, ekonomik, eğitim, sağlık, tarım, turizm ve gıda sektörleri başta olmak üzere tüm sektörleri etkiledi. Bugünle gelecek arasında kurulacak köprünün yapı taşlarını oluşturan, toplumsal, kültürel, etik değerlerimizi gelecek kuşaklara aktarmamızı sağlayan yaşlılarımız bu süreçte en çok etkilenenler oldu. Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanımız Sn. Fahrettin Koca’nın bu süreçte almış oldukları tedbirler ile bu süreç en iyi şekilde yönetildi. Aile bağı hayatımız için çok önemli ne mutlu ki büklerimizin baş tacı edildiği, aile bağının güçlü olduğu sevgi atmosferinde yaşanılan bir toplumun mensubuyuz. Temeli sevgi ve saygıya dayanan nitelikli insanlardan oluşan bir toplum temel hedefimizdir. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp uygulamalarına toplumun farklı kesimlerinin erişebilmesi, bu uygulamaların kanıta dayalı olarak sağlık sistemine entegre edilmesi, uygulayıcıların ve uygulamaların standardize edilmesi önem arz etmektedir. Biz de üniversitemizin hedef ve vizyonunu doğrultusunda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezimiz ile bunu sağlamaya yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” şeklinde konuştu.
“Bizim Kültürümüzde Yaşlanmak, Başlanmaktır.”
Rektör Prof. Dr. Karabulut, TÜİK 2019 verilerine göre yaşlı nüfus artışına değinerek, Malatya’da yaşlı nüfusun (65+ yaş nüfus) toplam nüfus içerisindeki oranı %10,2 olduğunu, Türkiye ortalamasının %9,1 olduğu düşünülürse Malatya’daki yüzde 10,2’lik yaşlı nüfus oranı Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirtti. Karabulut, “Bilindiği gibi yaşlılık ile birlikte kronik seyirli hastalıkların görülme oranı artmaktadır. Üniversitemizin öncelikli hedefi şehrimizle, bölgemizle ve yaşadığımız toplumla bütünleşmek, topluma her anlamda hizmet etmektir.” ifadelerini kullanarak, “Bizim kültürümüzde yaşlanmak, başlanmaktır. Bu nedenle yaşlıların elini öper, başımıza koyarız. Çünkü onlara saygı bizim geleneklerimizde en önemli yerlerdedir. Malatya Turgut Özal Üniversitemiz de bu anlamda büyüklerine saygılı ve bilinçli bireyler yetiştirmek çabası içerisindedir.” şeklinde konuştu.
“Ülkemizde 10 Kişiden Birisi Yaşlı ve Bu Yaşlanma Hızla İlerliyor.”
Programda açılış konuşması yapan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç, “18-24 Mart Yaşlılar haftası münasebetiyle yapılan bu etkinlikleri önemsiyoruz. Birçok üniversitemiz, birçok sivil toplum kuruluşu etkinlikler yapmakta. Bugün pandemi öncesi, pandemi dönemi ve pandemi sonrası yaşlılıkla ilgili, yaşlanan toplum gerçeği ile ilgili yapacaklarımızı çalıştayda ele almış olacağız. Ülkeler yaşlanıyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 10 kişiden birisi yaşlı ve bu yaşlanma hızla ilerliyor. Fransa’nın ve birçok batı ülkesinin 120 yılda eriştiği yaşlanma sürecine, ülkemiz hızlı yaşlanma ile 30 yılda erişebilir. Bu da bizim bütün paydaşlarımızla çok daha hızlı hareket etmemiz gerektiğini gösterir. Yerel yönetimler, merkezi hükümetler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları gibi kısaca toplumun bütün kesimlerinin toplumun hızlı yaşlanması ile ilgili yapacaklarını bir strateji içerisinde ele alması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Yaşlanmak Aslında Bir Birey İçin En Mutlu Dönemdir.”
Genel Müdür Koç, “Vizyon belgemizin 2030 hedefleri var. Üçer yıllık eylem planları ile bunu hayata geçireceğiz. Burada yaşlılık ekonomisinden, aktif sağlıklı yaşlanmaya, kurumsal bakım, evde bakım, gündüz bakım hizmetleri gibi sosyal hizmetlerde bütünleşik bakım modeli anlayışı ile süreçlerin tümüne baktık ve bu eylem planlarını tüm kamu kuruluşlarının, üniversitelerin, yerel yönetimlerin kısaca bütün paydaşların iş birliği ile hayata geçireceğiz. Yaşlanmak aslında bir birey için en mutlu dönemdir. Bugün de ülkemizde doğuşta beklenen yaşam süresinin 80’lere vardığını biliyoruz.
Bu ülkenin gelişmişliği açısında çok önemli bir göstergedir.” şeklinde konuştu.
Orhan Koç, “Bugün Japonya’nın, Almanya’nın yaşadığı gerçeği biz 20 sene sonra yaşamaya başlayacağız. Uzun dönem bakım sigortası gündemimizde, uzun dönem bakım güvencesi gündemimizde. Bu konuda ne yapabiliriz nasıl bir metodoloji izleyebiliriz bunları hep çalışıyoruz. Bizim şöyle bir avantajımız var. 8 milyon yaşlımızın sadece 27 bini uzun dönem bakımda. Yaşlılarımızın tümü ailelerinin yanında bakılıyor, çevresiyle mutlu bir şekilde yaşamını idame ediyor. Onun için biz bütünleşik bakım modelinde evde bakımı, evde sosyal hizmeti çok önemsiyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Açılış konuşması sonrasında Hiroshi NAKAJİMA, Taichi Exercise (Tazelenme Hareketleri) sergiledi.
Almanca Konuşan Ülkelerde Covıd-19 Pandemisi Salgını Sonrasında Yaşlıların Desteklenmesi İçin Gelecekte Karşılaşılabilecek Riskler konusunda konuşma yapan Prof. Dr. Bernd Seerberger şu şekilde konuştu, “2020 Hemşire Bakımı Raporu’na göre yaşlılar pandeminin en kırılgan ve en zarar gören gruplarından birisidir. Pandemi boyunca sevdiklerinin kaybı, yalnızlık, travma sonrası stres bozukluğu, günlük yaşam aktiviteleri ile ilgili ihtiyaçlarının karşılanması gibi konularda önemli sorunlar yaşayan yaşlılarımızın konumu önemli bir müdahale alanı olarak karşımıza çıktı. Özellikle hemşire sayısının eksikliği, hemşirelerin çoğunun verdiği emek ve iş yükleri ile çalışma şartlarının uymaması, istifa oranları gibi zorluklar bu süreci çok daha zor hale getirdi. Bu açıdan sağlık çalışanlarına yönelik düzenleme ve uygulamaların yapılması ve bakıma gerontolojik odağın entegre edilmesi gerekmektedir.”
Pandemi Koşullarında Yaşlıların Toplumsal Dayanışması konusuna değinen Prof. Dr. Muammer Tuna, “Pandemi sonucunda oluşan sokağa çıkma kısıtlaması, yaşlıların sosyal ve psikolojik yaşamları üzerinde derin izler bırakma riski taşımaktadır. Sokağa çıkma kısıtlamasından dolayı yaşlılar adeta bir yalnızlık, terk edilmişlik, kapatılmışlık duygusu içine girmişlerdir. Bu noktada yaşlıların sosyal ve psikolojik olarak desteklenmesi ve bir dayanışmanın ortaya konması gereği ortaya çıkmıştır.” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Emre Birinci, “Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tanımlamasına göre, bir hastalığın pandemi olabilmesi için genel ifadelerle üç kriter aranmaktadır. Bunlar, yeni bir virüs veya mutasyona uğramış bir etken olması, insanlara kolayca geçebilmesi, insandan insana kolay ve sürekli bir şekilde bulaşması olarak sayılabilir. Yaşanan salgın hastalık ve onun gerektirdiği önlemler bu sorunun daha da artarak görünür hale gelmesine yol açmıştır. Artan yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunu sürecin uzamasına da bağlı olarak depresyon, anksiyete, obezite gibi psikolojik ve fiziksel sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Sosyal hizmet, uygulamaya dayalı bir meslek olarak toplumsal değişimi ve gelişmeyi, sosyal uyumu, insanların güçlendirilmesini ve özgürleşmesini destekleyen akademik bir disiplindir.”
“Türkiye’de Gerontolojinin Önemi Ve Tarihsel Gelişimi Tarihi Gelişmelere Sahne Olmuştur.”
Öğr. Gör. Faruk Yaşar Gürdal, “Dünyanın en hızlı yaşlanan ikinci ülkesi olan Türkiye’de Gerontolojinin önemi ve tarihsel gelişimi tarihi gelişmelere sahne olmuştur. Bu değişimler hem akademik hem de uygulamalı alanda ülkemizin kısa sürede gelişmesi ve pandemi gibi bir sınavı yaşlılar adına başarılı bir şekilde verebilmesini sağlamıştır. Pandemi döneminde gerontoloji eğitimi online sisteme adapte olmanın yanında mezunlarına ve öğrencilerine kriz yönetimi yeteneği de kazandırmıştır. Dünyadaki ve Türkiye’de sahada olan gerontologlar yeni bir meslek olmaları ve sahada az sayıda uzman olmasına rağmen önemli farklar yaratmıştır ve yaratmaktadır.”