Milliyetçilik Ve Kalkınma

Türkiye'nin kalkınması bir takım iktisadi planlar ve stratejilerin ötesinde, öncellikle milli temele oturması gereken sosyal bir meseledir. Doğu'da Japonlar, Batı'da ise Almanlar kalkınmalarında milli duyguların önce çıktığı önemli iki örnektir. Örneğin

Türkiye'nin kalkınması bir takım iktisadi planlar ve stratejilerin ötesinde, öncellikle milli temele oturması gereken sosyal bir meseledir. Doğu'da Japonlar, Batı'da ise Almanlar kalkınmalarında milli duyguların önce çıktığı önemli iki örnektir. Örneğin Japon kalkınma politikaların temelinde, ne tasarruf ne üretim ne de bir takım rakamlar ve formüller vardır. Japon kalkınması tamamen milliyetçi duygularla ortaya çıkan ve iktisadi politikaların, milliyetçilik temelinde uygulandığı çok başarılı bir örnektir. Türkiye'nin de kalkınmış bir ülke olması için öncellikle milliyetçi olması gerekmekte, şüphesiz milliyetçi olabilmek için de her şeyden önce Türklük üzerinde milli birliğini sağlaması önem taşımaktadır. Millileşmeden, evrenselleşmeye hevesli mevcut yönetim anlayışı ve AKP'nin Türkiye'nin son 12 yılına damga vuran gayri milli politikaları bir Türk Kalkınmasını bugün için imkânsız kılmaktadır. Kalkınma çok geniş bir kavram olmakla beraber, sanılanın veya kullanıldığının aksine yalnız iktisadi gelişmişlik değildir. Bir ülke de kişi başına düşen gelirin artması, o ülkede kitap okuma oranlarını da arttırıyorsa o ülke için kalkınmadan bahsedilebilir. Yine kalkınmış sayılabilmek için; gelir dağılımında ki adalet, en fakir ile en zengin arasında ki gelir dağılım farkının minimum seviyede olması, sağlık ve eğitim politikalarının kusursuz yürütülmesi gibi faktörler önem kazanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin AKP yönetiminde kalkınmasının çok zor hatta imkânsız olduğu aşikârdır. Bu iktidar döneminde, eğitim sistemimiz çökmüş, günü birlik politikalar, yapısal reformlara tercih edilmiş ve en zenginle en fakir arasında bir uçurum ortaya çıkmıştır. Bizzat Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ikilisi tarafından yönetilen gayri milli politikalar sonucu ülkemiz Ortadoğu bataklığına saplanmış, Türkiye Ortadoğu'nun kanla kaplanan ufkundan sıyrılıp Türk Dünyası'na yönelmesi gerekirken tam aksine Türk kavramıyla beraber, Türk Dünyası'na da sırtını dönmüştür. Bir ülkeye hizmet etmek, o ülkeyi sevmekle başlar. Bu sevgide o ülkenin tarihine bağlılık, geleceğine inanç barınmalıdır. O ülkenin kanunlarına saygı, insanlarına muhabbet duymak bu sevginin ilk koşuludur. İşte Türkiye'nin, bugün içerisinde bulunduğu ekonomik kör düğümün yegâne sebebi, 12 yıldır ülkemizi yöneten iktidarın Türk'e karşı sevgisizliği ve bundan doğan ilgisizliktir. Bir ülke için kaygılanmadan, bir ülkenin geleceği için endişelenmeden, o ülkeye ne kadar hizmet edilebilir? İşte bu sebeple Türkiye'de son 12 yıldır, AKP eliyle hukuk ve demokrasi rafa kaldırılmış, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku uygulanmaya başlanmış, hal böyle olunca da Türk Ekonomisi her geçen gün gerilemiş ve bugün büyük bir krizin eşiğine gelmiştir. Ülkemizde milyonlarca insan açlık sınırının dahi altında yaşam savaşı vermekte, yüz binlerce anne pazar yerleri dağıldıktan sonra, pazarcılardan arta kalanları toplayarak çocuklarını doyurmaya çalışmakta, yoksulluk ve çaresizlik Anadolu'yu kasıp kavurmaktadır. Bütün bu feryatlara kulaklarını tıkamış havuzcularla, Türkiye'nin gelişemeyeceği çok açıktır. Vatandaş çöplerden topladığı kıyafetlerle çoluk çocuğunu giydirmeye çalışırken, kendi geleceklerinin derdine düşmüş bir avuç AKP'linin Türkiye'ye verebilecekleri hiçbir şey yoktur. Borçlarını ödeyemeyip, canına kıyan insanların ülkesi haline gelmiş Türkiye; yüz milyon dolarlar harcayarak kendisine saraylar yaptırıp, uçaklar alan, vatandaşın halinden bihaber Recep Tayyip Erdoğan ve onun emanetçisi Ahmet Davutoğlu'nun şahsi arzularının ve menfaatlerinin elinde bir oyuncak olmayı hak etmemektedir. Türkiye'nin milli politikalarla, milliyetçiler tarafından yönetilmesinin zamanı geldi de geçiyor. Bugün yaşadığımız dünyada, iktisadi anlamda keşfedilecek bir şey kalmadı. Her şey ortada, her şey gayet açık. İhtiyacımız olan tek şey, yapılması gerekenlerin yapılması ve atılması gereken adımları atabilmek için milliyetçi politikaların izlenmesi. Bir hastanın iyileşmek için bir takım ilaçlara ihtiyaç duyması gibi, ülkemizde milliyetçi bir iktidara ihtiyaç duyuyor ve Türk Milliyetçileri, her anlamda bu iktidar için hazırlar.

Bakmadan Geçme