MHP son sözünü söyledi!

Anayasa paketi ile ilgili yapılan tartışmalara MHP ilk kez bukadar net yanıtlar verdi. 1- CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ Bir defa parlamenter sistemin sona erdiğini iddia etmek hem teorik olarak hem de pratik anlamda doğru değil. Tam tersine parlament

Anayasa paketi ile ilgili yapılan tartışmalara MHP ilk kez bukadar net yanıtlar verdi. 1- CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ Bir defa parlamenter sistemin sona erdiğini iddia etmek hem teorik olarak hem de pratik anlamda doğru değil. Tam tersine parlamenter sistem yerli yerinde duruyor. Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı makamı yetki, sorumluluk ve görev alanı itibariyle güçlendirilerek hükümet etme sisteminin rotası yeni baştan çizilmiştir. Nitekim TBMM’de kabul edilen Anayasa Değişikliğiyle İlgili Kanun’un ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ şeklinde tanımı isabetli ve yerinde olacaktır. Kaldı ki doğrusu da budur. Başkanlık sistemi tanımı ve yakıştırmaları ise zorlama yorumlardır. İlkesel olarak parlamenter sistemden yana olduğumuzu defalarca dile getirdik. Sayın Genel Başkanımızın bu konuda çok sayıda değerlendirme ve beyanatı vardır. Ancak Türkiye bilhassa 15 Temmuz hain FETÖ darbe teşebbüsünden sonra başka bir kulvardadır. Siyasetin parametreleri, bileşenleri, vasıta ve varmak istediği yerler az veya çok değişmiştir. Toplumsal talep ve beklentiler bir yanda, devlet ve millet hayatına birinci derecede etki eden iç ve dış olumsuzluklar diğer yanda bizlere sorumluluk yüklemiştir. Türkiye ateş çemberine alınmışken devlet fiili durumla gidemezdi. Hukuki meşruiyeti tartışılan, Anayasa’ya uydu uymadı sorgulamalarının yapıldığı bir yönetim yapısıyla karşımızdaki badireler de aşılamazdı. Bu maksatla Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli tarihi bir adım atmış, devleti hukuki yörüngeye çekmiş, milli uzlaşma ruhunu daha da canlandırarak Türkiye düşmanlarının heveslerini kursaklarında bırakmıştır. Yenikapı ruhu diridir. İnanıyoruz ki Türkiye’nin elini kolunu bağlayan zincirleri bu ruh kıracaktır. Partimizin mezkûr değişikliğe neden rıza gösterdiği sorusu yerine, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal gerçeklerini görmek, bilhassa 15 Temmuz sonrası bambaşka bir kisveye bürünen, alarm zilleri çalan, hatta yeni bir kaos, kriz ve darbe alarmı veren belirtileri yorumlamak, bunların üzerine düşmek gerekir. 2- KUVVETLER AYRILIĞI DAHA BELİRGİNLEŞTİ Böyle bir eleştiriye katiyen katılmıyoruz. Tam tersine kuvvetler ayrımı daha da netleşmekte, erkler arasındaki hatlar belirginleşmekte, bu kapsamdaki karışıklık ve kargaşa düzeltilmektedir. Yasama yetkisi, yani kanun yapma hakkı, TBMM’dedir. Yürütme Cumhurbaşkanı’ndadır. Yargı ise Türk mahkemeleri eliyle yürütülmektedir. Kriz ve kaos ittifakı Anayasa değişikliğini kötülemek, karartmak ve karalamak için her çirkinliğe tevessül etmektedir. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, kuvvetler ayrımı eskiye nazaran çok daha belirginleşmiş, kendi alanında da daha güçlenmiştir. 3- KARARNAME İDDİASI HEZEYAN DOLU Bir asılsız iddia da budur. Kanun yapma tekeli TBMM’nindir. Anayasa’nın 87’nci maddesinde yaptığımız düzenleme çok açıktır. Kanun koyan, değiştiren ve kaldıran; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşen ve kabul eden, para basılmasına ve savaş ilanına karar veren, milletlerarası antlaşmaları onaylayan Gazi Meclisimizin devre dışı bırakılacağı nasıl söylenebilir? Bu yalan ve uydurmanın neresini onaralım, neresinden tutalım? Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi kararnamelerle tek başına yöneteceği iddiası da hezeyan doludur. 104’üncü maddeye göre Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkarabilecek. Temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi hak ve ödevler alanında kararname düzenleyemeyecek. Hepsinden önemlisi de şudur: Kanunda açıkça düzenlenmiş konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamayacaktır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanacaktır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı cari iş ve işlemlere yönelik yani yürütmeye ilişkin kararname çıkarabilecektir. Bu kadar açık ve somut Anayasa kuralı ortada dururken, ülkenin cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yönetileceğini ve TBMM’nin devre dışı bırakılacağını iddia etmek korkunç bir çarpıtmadır. Bu çarpıtmanın faillerinin tedavisi bize göre gerçekten yoktur. 4- GENSORUNUN KALKMASI MAKUL Hayır daraltılmıyor. Anayasa’nın 98’inci maddesinde yaptığımız değişiklikte yalnızca gensoru bulunmuyor. Diğer denetim mekanizmaları, yani Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve yazılı soru önergesi yerli yerinde durmaktadır. Gensorunun söz konusu Anayasa maddesi dışında kalmasının kendi içinde, hükümet etme mantığı çerçevesinde anlamlı, kabul edilir ve makul sebepleri de vardır. 5- YENİ MODELDE GENSORUYA İHTİYAÇ YOK Bir noktaya dikkat etmemiz lazım; öncelikle bakanları başkan değil cumhurbaşkanı belirliyor. Bir önceki soruya verdiğim cevapta kısmen değindiğim gibi, bunun kendi içinde makul sebepleri vardır. Bunlardan en dikkat çekeni sorunuzun içindedir. Evet, yeni hükümet modelinde gensoruya çok fazla ihtiyaç yoktur, hatta gerek yoktur. Cumhurbaşkanına kendi bakanlarını belirleme yetkisi verilen bir modelde, evvelki sistem üzerinden denetleme mekanizması kurulması mantıken doğru değil. 6- İHTİMALLER ÜZERİNDEN YORUM YANLIŞ OLUR Bu sorular hep bir varsayıma dayalıdır. Bugünden böyle ihtimaller üzerinden yorumlar yapmak bizi yanlışa, yanlış değerlendirmelere sevk edecektir. Henüz referandum bile olmadan yürütme ve yasamanın tekelleşme riskini gündeme getirmek hatalı bir bakıştır. Hiç kimse merak buyurmasın, yasama, yürütme ve yargı arasında uyum, aralarında ayrım ve sınır yaptığımız Anayasa değişikliğiyle daha derinleşecek, gerçek manasına kavuşacaktır. 7- YARGI BAĞIMSIZLIĞININ GÜVENCESİ MİLLİ İRADE Güvence millet iradesidir. Güvence milli uzlaşma bilincidir. Güvence demokrasinin erdem ve emniyet duvarlarıdır. Biz dikta yönetiminin kapılarını aralamıyor, tek adam sisteminin temellerini atmıyoruz; bilakis Türkiye’yi yeniden iddialı hâle getirmek, devlet ve millet uyumunu Cumhuriyet’in emanetleriyle pekiştirmek için mücadele ediyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin düne göre daha güvenli, daha huzurlu, daha istikrar ve hukuka bağlı olacağını şimdiden söylememiz mümkün. Güzel günler bizi bekliyor. 8- KARŞILIKLI FESİHLE TIKANIKLIK AŞILIR İlgili maddede yer alan hükümler karşılıklı fesih yetkisini düzenlemektedir. Böylelikle sistem tıkanıklıklarının önüne geçme imkânı sağlanmış ve denge kontrol mekanizması oluşturulmuştur. Bu hüküm ile yasama ve yürütme organı arasında bir denge kurulmak istenmiştir. Ne yasama organı olan TBMM ne de yürütmenin başında olan cumhurbaşkanı yalnızca diğerinin seçiminin yenilenmesine karar veremeyecektir. Seçim yenileme kararını alan organ, kendi seçimlerinin de yenilenmesine karar vermiş olacaktır. Bu düzenleme, özellikle, cumhurbaşkanının yasama organı ile uyumsuz olması gerekçesine bağlı olarak, yasama organının seçimlerinin yenilenmesine karar verebilmesinin önüne getirilmiş bir denge unsurudur. Zira bu yolla yürütme kuvvetini elinde bulunduran cumhurbaşkanının tek yanlı fesih yetkisine sahip olması engellenmiştir. Sorunuz ise bir varsayım. 10 yıl sonrasının varsayımını mevcut durum üzerinden yapmak, tüm muhalefeti yok saymakla birlikte millet iradesini de kabul etmemek anlamına gelebilir. Zamanı gelince ne olacağını hepimiz göreceğiz. 9- OHAL YETKİSİ SINIRSIZ KULLANILAMAZ Görülüyor ki sorularınız hep en olumsuz durumlar üzerinden hazırlanmış. Kararname çıkarma yetkisinin cumhurbaşkanı tarafından sınırsız kullanılacağı sadece bir varsayım. Yeni sistemde şartlar gerekli kıldığında OHAL ve kararnamelerin uzatılabilmesi mümkün. Bu, yetkinin sınırsız kullanılacağı anlamına gelmez. Mevcut şartlarda da zaten gerekli görüldüğünde OHAL ve kararnameler uzatılabiliyor. Kaldı ki temel hak ve hürriyetler hususundaki uluslararası yükümlülüklerimiz yerli yerinde durmaktadır. 10- HER SEÇİMİN KENDİ DİNAMİĞİ VAR Şuna cumhurbaşkanlığı seçimi diyelim. Cumhurbaşkanlığı seçiminin TBMM aritmetiğine göre yönlendirileceğini varsaymak, bir faraziyeden ibaret olur. Her seçimin kendi dinamikleri vardır. Yeni hükümet modeline göre yapılacak seçimler de kendi dinamiklerini oluşturacaktır. Mesela cumhurbaşkanı seçiminde partiden çok, kişiye dönük oy kullanılacak, milletvekili seçimlerinde ise doğrudan partiye oy verilecektir. Cumhurbaşkanının seçimi ikinci tura kalsa bile sonucu adaylar üzerinden ilerleyen oy tercihi belirleyecektir. Cumhurbaşkanı ile TBMM’deki çoğunluk grubunun ayrı partilerden olması durumunda yine sistem işleyecektir. Yasama ve yürütme erklerinin görev sınırları yeni sistemde kalın hatlarla çizildiği için her erk kendi fonksiyonunu icraya devam edecektir. Oy aritmetiğinden doğacak farklılık, sınırları belli olan görev ve yetkilerin kullanımında tıkanıklığa yol açmayacak, sistem kendi dengelerini oluşturacaktır. Kanaatimce bir uyum sorunu yaşanmayacaktır. Hürriyet

Bakmadan Geçme