MEB, Doğa Koleji`ndeki Hak Gaspına Yönelik Adım Atmalıdır!
MEB, Doğa Koleji`Ndeki Hak Gaspına Yönelik Adım Atmalıdır!
Devlet tarafından her yurttaşa parasız ve adil şekilde verilmesi gereken eğitim hizmetinin piyasaya açılması garabeti, tarikatların karanlık girişkenliğiyle buluşmuş ve ülkemizdeki eğitim sistemini daha da beter bir hale getirmiştir.
Gelinen noktanın ne olduğunu, en son Doğa Koleji'nde yaşananlar göstermiştir. Eğitimle zerre ilgisi bulunmayan bir inşaat patronunun özel eğitim sektörüne girmesinin bir sonucu olarak, zincirleme mağduriyetler yaşanmaktadır.
Bilindiği üzere bir yılı aşkın süredir ekonomik sıkıntılar içinde olan ve satılması planlanan Doğa Koleji’nde öğretmenler 3 aydır maaşını alamamaktadır. Birçok kez ders boykotu yapan öğretmenlere veliler de destek vermiş, Ataşehir Doğa Koleji Genel Merkezi önünde hem öğretmenlerin hem öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için eylemler, basın açıklamaları düzenlenmiştir. Eylemler sırasında atılan "Eğitim ticaret değil kamu hizmetidir", "Nerede bu devlet?", "Özel okullarda emek sömürülüyor", "Teşvik ettiniz, teşvik olduk MEB nerede?" sloganları, gelinen noktayı özetlemiştir.
Bir zamanlar "eğitim devi" diye reklamı yapılan okulda üniversite sınavına hazırlanan yüzlerce öğrencinin ne olacağı, öğretmenlerin maaşlarını nasıl ve ne zaman alacağı, işlerine devam edip edemeyecekleri büyük bir muamma olmaya devam etmektedir.
Gelinen noktayı, özel eğitim garabetini doğru tahlil etmeden değerlendirmek eksik olacaktır. Durum şudur:
Özel eğitim kurumlarındaki kar baskısı, öğretmenleri de çiğnemektedir. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un "sıkı denetim" sözüne rağmen, özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlerin payına sigortasız, mobbinge maruz kalarak çalışma ve sendikasızlaştırılma düşmüştür.
Ekmeğin aslanın ağzında değil midesinde; liyakatın ise çok eski zamanlarda kaldığı şu günlerde, özel eğitim kurumları, öğretmenleri adeta modern zamanın köleleri saymaktadır.
Bu kurumlardaki birçok öğretmene, öğretmenlik haricinde kayıt, danışma ve tanıtım personellerinin yapacağı işler yaptırılmakta, mesai kavramı öğretmen yorgunluktan bitap düşünceye dek esnetilmektedir.
Fazla mesai, hak talebi, yargıya başvuru gibi mekanizmaların işlemediği bu kurumlar, iktidardan aldığı güçle öğretmenliğin itibarını hiçe saymaktadır.
Bilinmelidir ki bu alçak mekanizma sadece öğretmenlerin sorunu değildir. Çocuğunu emin ellere teslime etmek isteyen, onun için güzel bir gelecek uman her veli, o çocuğun özündeki hamuru yoğuracak olan öğretmenin koşullarına dair de bilgi sahibi olmalıdır.
Esaret altında iyi bir üretim olsaydı, dünyanın en iyi fabrikaları hapishaneler olurdu. Bir veli, çocuğunun aklına, geleceğine yoldaş olan bir öğretmenin, en başta çocuğunun geleceği için, sömürülmesine karşı çıkmalıdır.
Doğa Koleji'nde velilerin çocuğunu okula yazdıran değil, inşaat şirketinden hisse alan insanlarmış gibi muamele görmesi, öğrencilerin yaşadığı mağduriyet, eğitimcilerin itildiği çaresizlik bir kez daha eğitimin neden bir kamu hizmeti olarak kalması gerektiğini göstermiştir.
Doğa Koleji'nde yaşanan sürece Milli Eğitim Bakanlığı derhal müdahil olmalı ve mağduriyetleri gidermelidir. Özel okulların Milli Eğitim Bakanlığı'nca yürütülen yönetmelik hükümlerince yönetilmek zorunda olduğunu, yaşanılan mağduriyetler konusunda MEB'in de tam sorumlu olduğunu vurguluyoruz.
Eğitim-İş olarak, sürecin takipçisi olmaya devam edeceğimizi ve hakkını arayan öğretmenlerimizin yanında olduğumuzu vurguluyoruz.
Hatem DENKTAŞ
Eğitim İş Malatya Şube Başkanı