Malatyalının Depremle İmtihanı
Prof. Dr. Mustafa TALAS Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
Bugün 08.08.2023. Asırların felaketinin feci vurduğu kentlerin en başta gelenlerinden biri olan Malatya’nın deprem ile imtihanının başlamasının üzerinden altı ayı aşan bir zaman geçmiş oldu.
Varolan olgulara baktığımızda, takvimler 08.08.2028’i gösterdiğinde bile bitmemiş olan devasa sorunların varlığı kabul edilmelidir. Öyle ki, insanlar, yalın ayak başı kabak kışta ve karda ortada kalmış olduklarına mı yansın, göçük altında bıraktıkları binlerce canlarına mı yansın, hayat devam ettiği için yeniden başına yıkılan eve ihtiyaçları olduğu için ağır hasarlı evlerinde kalmak durumunda olmalarına mı yansın, kapatıp gittikleri evlerini geri döndükten sonra aynı şekilde bulamadıklarına mı yansın, esnaf olarak trilyonluk servetlerini kaybettikten sonra yeniden düzen kuramadığına mı yansın, çadır-konteyner-kalıcı konut zincirinde halkanın dışında kaldığına mı yansın bilemiyor.
Daha da kötüsü, insanlar, bir sorun ilettiğinde, sorununu anlayacak ve dinleyecek bürokratik zinciri bulamadığını söylemeye bile cesaret edemez hale gelmiş durumdadır. Söylediğinde kendini karşıt cepheden gösterecek güçlü ama etkisini başka yerlerde kullanan insanların varlığı belini bükmektedir.
Sözgelimi ERTV Genel Yayın Yönetmeni Burak Altun’un canlı yayındayken, bir yıkım şirketi elemanına İş Güvenliği Belgesinin olup olmadığını sorması üzerine, adeta bağıra çağıra saldırdığına tanık olmam çok kötü bir deneyim oldu. Ayrıca sulama yapmayanları söylemesi sebebiyle yayın ekibi yaklaşınca yıkımı durduran, sulama yapmıyor musunuz dediğinde su sırasının çok olduğunu söyleyen ve hatta bazılarının da Burak Bey’e başka işin mi yok diye sözlü şiddet uyguladığını televizyondan izleme bahtsızlığım da oldu. Ben seyretmeye bahtsızlık dediğime göre, kimbilir Burak Altun Bey neler düşünmüştür? Elinde basın gibi bir kuvvet olmasına rağmen buna maruz kalan bir insanın karşısında, elinde hiç imkanı olmayan insanın hak aramasını hiç beklemiyorum tabii.
Sorulan soru çok basit: Sulama için ihale yönetmeliğinde ayrıca ücretini alan bir yıkım firması neden sulama yapmadan yıkım yapıp da vatandaşı toz bulutuna mahkum eder?
Bunlar meselenin bir boyutu. Bir başka boyutu da gelecek senenin seçim yılı olması münasebetiyle, adaylar arası savaşın Malatya insanına yaraması gerekirken, Malatyalı aralarında tost gibi kalmaktadır. Nasıl mı? Belediyeyi parti anlamında ele geçirmek isteyenler, ihale anlamında belediye imkanınlarına göz diken menfaat şebekeleri, kadro anlamında ele geçirmek isteyen ve çoğu ayrımcılık hastalığına yakalanmış partizanlar, makamlarını bu yılda kaybetmiş olup gelecek yılda umut olmaya çalışan siyasal aktörler, belediyede Başkandan önce belediyeye girmiş olan belediye bürokrasisi gibi unsurlar vs. hepsi Büyükşehir Belediyesine egemen olmak için Başkan Selahattin Gürkan’ı itibarsızlaştırma çabası içerisine girişmişlerdir. İşin gerçek tarafı da bu kişilerin hiçbirinin birinci önceliği hiçbir zaman Malatya olmamıştır. Deprem gibi devasa sorunlara çözüm getirmek için cansiperane çalışan başkan olmanın ötesinde, deprem olmamış gibi, milyarlık büyük projelerini bir bir hayata geçiren başkanı itibarsız kılmaktan başka bir yolla yıkamayacaklarını gören menfaat şebekeleri ağız birliği yapmışçasına, Malatyadaki aksaklıkların adresi olarak Gürkan’ı göstermek çabası içerisinde olmaktadırlar.
Dikkat çekici bir şekilde Belediye Başkanının samimi bir müslümanın görevini yerine getirmesi diye anlatmaya çalıştığı bir televizyon sunucusunun iğrenç davranışını reklam yapar gibi onun ağzıyla yayan pek çok partili tanıyorum. Daha anlatmak istediğini anlatamadan yayının kesilerek provakasyona malzeme edilmesi basit bir sunucu hadisesi olamaz. Bunda Gürkan’lı belediyeye giremeyen bazı örgütlerin parmağı olduğu kanaatini taşımaktayım.
Belediye dışında alanlar da vatandaşın deprem ile imtihan edildiği alanlar olarak kayda geçmektedir. İlk başta ölü sayısına bakılarak Malatya’ya az hasarlı muamelesi yapan kurumlar kamu vicdanını o gün için incitmiştir. Bunun yanı sıra, bazı kurumların da bazı istatistikleri sağlıklı araştıramamış oldukları ayrı bir gerçeklik olarak durmaktadır. Söz gelimi kaç kişi şehri gerçekten terketti, kaç kişi dönmemek üzere terk etti, kaç kişi dönmek üzere terketti, bu hiç doğru tespit edilemedi? Girişi kente olmayan ilin başka bölgelerine başka güzergahlardan gelip direk kayısı bahçesine giren vatandaşları nasıl tespit edebilirsiniz? Burası biraz karışık. Bir de gelenlerden kredi kartı kullanmayanlar yok mudur? Köyündeki suyu abone sistemine dahil olmayanlar yok mudur?
Asıl bu hususta önemli olan soru ve sorun şudur: Malatya nüfusuna kayıtlı olmayan ve adresi de Malatya olmayan iş kollarına mensup nizam dışı yerleşen esnaf var mıdır? Varsa sayıları ne kadardır? Yine varsa bu kayıtlı olmayanlara konteyner iş yeri verilmiş midir? Sözgelimi işi ve müşterisi Sivas Cadddesi’nde olan bir esnafın geçici iş yeri Tecde’de kurayla belirlenirken, Sivas Caddesi’nde onun yerine geçen başka diyardan gelen insan var mıdır? Varsa hak kaybına uğrayan esnafın durumunun düzeltilmesi için bir şeyler yapılacak mıdır? Zaten her şeyini kaybetmiş insana iyilik yaparken de ilave mali külfetler getirecek bir düzenleme ne işe yarayacaktır? Bu durum, Malatya’yı insanların daha fazla terketmesine neden olmaz mı?
Malatyalının depremle imtihanının en ağır olanlarından biri de hırsızlık olaylarıdır. Bu konu pek çok vatandaşta mal kaybına neden olmuştur. İnsanlar kendi evlerine polis kontrolü olmadan giremez iken, korunaklı sitelere nakliyat şirketleri evi olmayanın evinden nasıl mal indirebiliyor? Bitişik nizam binalarda ağır hasarlıdan geçip, sağlam evin duvarını delip nasıl hırsızlayabiliyor? Gündüz ve gecede bu nasıl olabiliyor? Personel yetmiyorsa, takviye yoluna neden gidilemiyor? Hırsızlık şebekelerinin Malatya menşeyli insanlar değil de başka yerlerden olması ne ile izah edilebilir? Bir kısım insanlar haksız kazanç elde ediyorken, bir kısım insanlar da bu durumdan mali çöküş yaşamaktadır. En kötü bir ev döşenmesi milyonlara varıyor iken, insanlar yeniden evini nasıl kuracak? Bu duurm da önemli şehirden kaçış gerekçelerinden olarak kayda girmektedir.
Malatyalının depremle imtihanının bir başlığını da yerinden dönüşüm bilmecesi oluşturmaktadır. Bu konu için çok uğraşılmış olunmasına rağmen, Malatya açısından, iki önemli başlıkta sıkıntı oluşturmaktadır. Biri Malatya’nın çarşıda dönüştürülecek alanın çok küçük kalması meselesi, diğeri ise yerinde dönüşümde onlarca evini kaybedenlerin evlerini nasıl yaptıracakları meselesi. Çarşı çok geniş alana yayılmış iken, bu alanın sadece yüzde yirmisine tekabül etmesi çok yerinde bir karar olmamıştır. Akpınar Semtinin bile üçte ikisi çarşı dışı sayılmıştır. Fuzuli, Emeksiz, Niyazi Mısri, İnönü Caddesi, Sivas Caddesi, Cezmi Kartay, Mücelli Caddesi ve bunların aralarına düşen sokaklar çarşıyı oluşturan alanlardır. Bu kapsamda sadece Vilayet ile Çevreyolu arasındaki çarşının merkezin merkezi konumundaki bir adası dikkate alınmıştır. Bu alanın daha kapsamlı bakış açısına ve Malatya’yı tanıyan ve bilen kılavuzlara ihtiyacı olduğu açıktır. Bir de onlarca evini kaybedenlerin evlerini nasıl yaptıracakları çok ciddi bir sorundur. Çarşı dışındaki alanlarda yerinden dönüşümle yapılacak yerlerin de TOKİ marifetiyle yaptırılması kurtuluş olacaktır. Diğer türlü o alanlar uzun yıllar boş kalmaya mahkum olacaktır.
Yerinden dönüşüm gibi yerinden ayrıştırma da ciddi sorunlar arasındadır. İnsanların yasağa rağmen, yasağı ve yasaları tanımaz bir biçimde su ve kanalizasyon ve diğer altyapıları tahrip eden bu yerinde ayrıştırma sorunu bel büken vaziyettedir. Hem sağlık açısından sıkıntı yaratıyor, hem de devletin sahip olduğu altyapı şebekelerini tahrip ediyor. Bu kadar sorun var iken, insanların sağlıklı içme suyuna kavuşamaması bile bu sebeple olmaktadır.
Bir önemli başlık da kiracı konumunda olan depremzedelerin durumudur. Deprem vukubulduğunda kiracı olanların mali anlamda daha güçsüz oldukları için rezerv alanda hak sahipliği için çeşitli kolaylıklar sağlanması konusunda desteklenmesi gerekmektedir. Devletin bu başlıkta doğacak mali yükü kaldıracak gücü vardır. Konteyner yapımı durmuş olan yerlerde kiracalırdan ağır hasarda kanun dışı olarak kalan insanları yerleştirmeyi amaçlayan bir yapım olmalıdır. Madem ki insanlar bir yıl daha konteynerlerde kış geçirecek, o zaman ağır hasarlılarda kalmalarına göz yummak yerine onlara konteyner imkanı sunmak en doğrusu olacaktır.
Bir önemli sorun da konteyner iş yerlerinin zarara uğramış olan esanfların beklentilerine uygun yer ve tarzda yapılmamış olmasıdır. Yol kenarına yapılanların toplu tuvalet alanlarının düşünülmemiş olması çok ciddi sorundur. Üstelik bu esnaflar arasında kadınlar da bulunmaktadır. Esnafın alışık olmadığı yerlere yerleştirilmeye zorlanması da anlamsız bir yaklaşımdır. Onlara daha uygun seçenekleri sunmak en doğrusu olacaktır.
Malatyalının depremle imtihanını zorlaştıran insan kaynaklı nedenler mevcuttur. Bu nedenler, işlerin pek çoğunu içinden çıkılmaz hale sokmaktadır. Zaten dünyası başına yıkılmış olan insanları ekstra yükümlülüklerle yaşam mücadelesini zorlayacak tutum içerisine girmek doğru değildir. Vatandaş sağduyulu olduğu ve devletine bağlı olduğu için sesi çıkmıyorsa, bu, sorunlarının çözülmesinden dolayı değildir. Sağlıklı bakış açılarıyla kapsamlı sorun çözümü şart olmaktadır.
Prof. Dr. Mustafa TALAS
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi