- Haberler
- Kültür-Sanat
- İmam Gazali'nin Metruk Mezarı
İmam Gazali'nin Metruk Mezarı
İmam Gazali'nin Metruk Mezarı Müslüman Halkların Yönetimlerinin Kültürel Sermayeyle İlişkisini Deşifre Ediyor.
İmam Gazali’nin Metruk Mezarı Müslüman Halkların Yönetimlerinin Kültürel Sermayeyle İlişkisini Deşifre Ediyor.
16-24 Haziran 2024 tarihlerindeki kuzey ve kuzeydoğu İran gezimizde yolumuz Horasan şehirlerinden Tus’a düşünce İmam Gazali’yi ziyaret etmek istemiştik. Zira tarih boyunca yetiştirmiş olduğu birçok ilim insanıyla bilinen Tus’ta ziyaret edilecek yerlerin başında İmam Gazali’nin mezarı gelmekteydi.
İmam Gazali, İran’ın Tus şehrinde medfundur. 1058 yılında Tus’ta dünyaya gelen İmam Gazali’nin gerçek ismi Muhammed bin Muhammed bin Ahmed el-Gazzali et-Tusi, künyesi ise Ebu Hamid’dir. İmam Gazali 1111 yıllında doğduğu yer olan Tus’ta vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir.
İmam Gazali’nin Hayatı
İmam Gazali, Selçuklulardan günümüze yaklaşık 1000 yıldır düşünce tarihindeki en önemli ve en etkili fakihlerden, müderrislerden, mutasavvıflardan, mantıkçılardan ve kimine göre ise filozoflardan birisi olarak kabul edilmektedir. Yaşadığı dönemde onu yüzyılın müceddidi olarak nitelendirenler de olmuştur. İmam Gazali’nin çalışmaları çağdaşları tarafından büyük bir önem ve övgüyle karşılanmış; kendisine dinin delili anlamına gelen Hüccetülislam unvanı verilmiştir. Onun bir diğer lakabı da Zeynüddin yani dinin ziyneti (dinin süsü) olmuştur.
Kınık Türkmenlerinin Horasan, Maveraünnehir, İran, Irak, Hicaz, Afganistan, Belucistan, Suriye, Anadolu, Azerbaycan ve Kafkasya bölgelerinde kurmuş oldukları Büyük Selçuklu Devleti döneminde yaşamış olan İmam Gazali, yaşadığı devirden günümüze kadar yetişmiş en ünlü âlimlerinden biridir. Aynı zamanda İmam Gazali’nin Büyük Selçuklu Devleti’nin fikri alandaki yol göstericilerinden olduğunu da söyleyebiliriz. Celalüddevle Melikşah’ın emriyle Hace-i Bozorg Nizamülmülk’ün kurmuş olduğu Nizamiye Medreselerinin müfredatlarını hazırlayan, öğretim kadrolarını oluşturan, devlete kadı ve bürokrat yetiştirenlerin belki de en önemlisi İmam Gazali’dir.
İmam Gazali, itikadi düşünce olarak Ebu Hasan Eşari’yi, ameli görüş olarak İmam Şafi’yi, tasavvufta ise haceganın büyükleri Ebu Ali Farmedi ve Yusuf Hemedani’yi takip etmiştir.
İmam Gazali, Tus ve Cürcan’da başlamış olduğu eğitimine Nişabur’da devam etmiştir. Hocası, İmam-ı Harameyn lakaplı Abdülmelik Cüveyni 1085 yılında vefat edince Gazali, Nişabur’dan Büyük Selçuklu Devleti’nin başkenti İsfahan’a gitmiştir. Devlet erkânının da takip ettiği ilim meclislerinde verdiği cevaplarla diğer bilginlerden üstünlüğünü kanıtlamıştır. Nizamülmülk tarafından 1091 yılında Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nin baş müderrisliğine tayin edilmiştir.
Devrin ilim ve irfan merkezi olan Bağdat’ta Selçuklular tarafından 1067 yılında kurulan ve dünyanın ilk üniversitelerinden kabul edilen Nizamiye Medresesi’nde verdiği dersler, yazdığı eserler, özellikle de yetiştirdiği öğrencileriyle kısa sürede ünlenmiş ve saygınlık kazanmıştır. Bu bilinirlikten rahatsız olan İmam Gazali Bağdat’ı terk ederek devrin diğer önemli ilim merkezlerinden Şam’ı, Kudüs’ü, Hicaz’ı ziyaret etmiş, buralardaki medreselerde âlimlerle görüşmüş, kütüphanelerde ilmi araştırmalar yapmış, şaheserler kaleme almıştır. Bu dönemde tasavvufa yoğunlaşan İmam Gazali uzun yıllar süren ziyaretlerin sonunda Nizamülmülk’ün oğlu, Sultan Sencer’in veziri Fahrülmülk başta olmak üzere devletin ileri gelenlerinin ricası üzerine memleketi olan Horasan’a geri dönmüştür ve Nişabur ile Tus’ta vefatına kadar talebe okutmaya devam etmiştir. Yüzlerce eser yazmasına rağmen kendisi de ilim öğrenmeye devam etmiştir. Bir rivayette hadis ilminde kendini eksik gördüğü için vefat ettiğinde elinde İmam Buhari’nin kitabının olduğu aktarılmaktadır.
Büyük Selçuklu Devleti’nin Fikri Yol Göstericisi
Büyük Selçuklu Devleti’nin kuzey ve doğusunda yükselen ve devletin bütünlüğünü tehdit eden Şia İsmailiğine dayalı Hasan Sabbah önderliğindeki Batınilik akımıyla fikri mücadelede İmam Gazali en ön safta yer almıştır. Alamut Kalesi’ni merkez edinen haşhaşilerin Batıni fikirlerine “karşı tezin” geliştirilmesinde İmam Gazali’nin kalemi bir makine gibi işlemiştir.
Şöyle ki; İmam Gazali’nin risale ve reddiyeleri ile birlikte 500 civarında kitap yazdığı bilinmektedir. Günümüzde Mısırlı bir araştırmacı Gazali’nin 457 adet kitap yazdığını belirtmektedir. Buna karşın günümüze kadar ulaşan eserlerinin sayısının 70–90 arasında olduğu farklı kaynaklarda aktarılmaktadır. 4000 sayfalık İhyau Ulumiddin örneğinde olduğu gibi bazı eserleriyse oldukça hacimlidir.
İmam Gazali, felsefe ile olan ilişkisinde hem eleştirel bir bakış açısı geliştirmiş hem de felsefi yöntemleri kullanarak düşünceyi derinleştirmiştir. Onun eserleri, İslam dünyasında felsefe ve kelam arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendirmiş ve felsefi tartışmaların gelişmesine katkıda bulunmuştur. Gazali’nin etkisi, hem doğu hem de batı dünyasında uzun süreli olmuştur ve bugün hala birçok düşünür ve akademisyen tarafından incelenmektedir. Onun felsefeye getirdiği eleştiriler, Batı’da felsefi tartışmaların gelişmesine ışık tutmuştur.
Fikir dünyasında yeri çok büyük olan İmam Gazali Orta Çağ’da Avrupa’da Elgazal diye isimlendirilmiş; İbn Rüşd, Rene Descartes, Fahruddin Razi, Thomas Aquinas, David Hume gibi birçok düşünürü de doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemiştir. Gazali’nin Büyük Selçukluların ardılı olarak kurulan Osmanlı dâhil Türk devletlerinin fikri yapılarında önemli bir yeri vardır. Bunda Gazali’nin yazmış olduğu eserleri kadar Amul, Bağdat, Basra, Belh, Herat, İsfahan, Musul ve Nişabur kentlerinde açılan Nizamiye Medreselerinin organizasyonel yapısının ve müfredatlarının örnek alınması da etkili olmuştur. Zira Nizamiye Medreseleri Sultan Melikşah’ın fermanı ile Nizamülmülk tarafından kurulmuş ve eğitim sistemleri ile öğretim kadroları İmam Gazali’nin de içinde yer aldığı âlimler tarafından oluşturulmuştur.
Tus’ta İmam Gazali’ye Ait Olduğu İddia Edilen İki Mezar Var
İmam Gazali 1111 yıllında Tus’ta vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir. Günümüzde İmam Gazali’ye ait olduğuna inanılan birisi makam olmak üzere iki ayrı mezar yeri bulunmaktadır.
İmam Gazali’nin makamı olarak bilinen remzi mezar Haruniye Kümbeti’nin bahçesindedir. Haruniye Kümbeti, Firdevsi’nin anıt mezarının yanında yer alan aynı zamanda tarihi Tus’tan günümüze kalan ender eserlerdendir. Haruniye Kümbeti’nin Gazali tarafından yaptırıldığı, vefat etmeden önce ders okuttuğu medrese olduğu ve vefatının ardından da bu yapının içine gömüldüğüne dair rivayetler bulunmaktadır. Yüzyıllara meydan okuyarak ayakta kalmış bu yapının önünde yer alan mezar taşının İmam Gazali’ye ait makam olduğu söylenmektedir.
Tur rehberimiz tarihçi Serdar Gündoğdu’nun da ifade ettiği üzere genel kanı, İmam Gazali’nin mezarının Tus şehrinin kuzeydoğusunda yer alan Sefalkan Mezarlığı civarında 1995 yılında yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılmış türbe kalıntısında olduğu yönündedir. Zaten İranlı yetkililer de Gazali’nin gerçek kabrinin burada olduğunu belirterek tabela asmışlardır.
Metruk haldeki mezar yerinin yıkılmadan önce iki katlı türbe olduğuna inanılmaktadır. 13. yüzyılın başındaki Moğol genişlemesi sonrasında yıkıldığı için buranın unutulduğu ve Gazali’ye ait mezar taşının da Haruniye ismi verilen tarihi yapıya götürüldüğü nakledilmektedir. Yaklaşık 30 yıl önce tespit edilen mezar yerinde İmam Gazali’nin yanı sıra eşine ve çocuklarına ait olduğu kabul edilen mezarlar da yer almaktadır. Mezar yerindeki kalıntılarda görünen tuğlalar ve kerpiçler de buranın eskiden türbe olduğu ve Moğol istilası esnasında yıkıldığı yönündeki görüşü desteklemektedir.
Büyük Âlim İmam Gazali’nin İran’daki Metruk Mezarı Sahip Çıkılmayı Bekliyor
Çağdaşı ve ardılı olanların kavrayabileceğinin ötesinde ilme sahip olan İmam Gazali’nin mezarı günümüzde metruk bir haldedir. Onun virane olmuş mezarı sanki günümüzde Müslüman toplulukların fikri ve entelektüel yaşamlarını yüzümüze vurur gibidir. Zira toplumların sosyal sermayesinin göstergelerinden birisi ilim ehline yani âlimlerine olan saygıdır. Bu büyük âlimin sahipsiz mezarı layık olduğu şekilde imar edilmeyi beklemektedir. İmam Gazali’nin mezarını bu halde görünce insan şu beyti anmadan edemiyor:
Dün gece yolum Tus harabelerine düştü,
Horozun yerine baykuşun konduğunu gördüm;
Dedim ki “bu virane hakkında ne bilirsin”
Dedi ki “eyvah eyvah”.
Bu bağlamda tarihe mal olmuş ilim adamlarının ve inanç önderlerinin mezarlarının olduğu veya makamlarını işaretleyen yerlerin yeniden imar edilmesi konusunda “Özbekistan örneği” yol gösterici olabilir. Şöyle ki; Özbekistan, Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği dönemlerinde yok edilen, bakımsız kalan, kaybolmuş, yok olmaya yüz tutmuş İmam Buhari, İmam Maturidi gibi âlimler ile Yedi Pir başta olmak üzere Buhara, Semerkant, Surhanderya, Kaşkaderya gibi şehirlerindeki Hacegan’ın ulularının türbelerini orijinal haline uygun olarak ihtişamlı bir şekilde yeniden imar etmiştir. Stephen Frederick Starr’ın Kayıp Aydınlanma isimli eserinde de bahsedildiği üzere Horasan’da ve Maveraünnehir’de âlimlerin türbeleri gerek mimarileri gerek her görüşten insanları bir araya getirmeleri gibi özelliklerinden dolayı inanç boyutunun yanı sıra önemli birer kültürel abide ve sosyal merkezdir. Somut ve somut olmayan kültürel mirasa sahip çıkan Özbekistan, İpek Yolu üzerindeki kadim çarşıları, hanları, kervansarayları, medreseleri özellikle de âlimlerin türbelerini Türkistan’ın kadim mimari geleneği olan turkuaz renkli çinilerle desenleyip bezemiş, nakşedip ayağa kaldırmıştır. Aynı zamanda bu yapıların çevreleri havuzlar ve arıklarla serinletilip; bağlar, bahçeler, çimler ile süslenip; rengârenk güzel kuşlarla şenlendirilmiştir.
Hüccetülislam İmam Gazali’nin harabe haldeki bakımsız mezarının yürek burkan görüntüsünün sonlanması için öncelikle İran hükümeti harekete geçmelidir. Yukarıda kültürel değerlere verdiği önemden dolayı örnek olarak sunduğumuz Özbekistan’ın da üyesi olduğu, aynı zamanda Büyük Selçuklu Devleti’nin kadim sınırları üzerindeki devletlerin oluşturduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (EİT) Kültür Enstitüsü birimi bu konuda İran ile iş birliği yapabilir. Üçüncü bir ihtimal olarak da Türkiye’nin İran ile yapacağı iş birliğiyle bu tarihi sorumluluğu Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) yerine getirebilir. Eğer gerçekleşirse böyle bir proje TİKA için de uluslararası alanda dikkatleri üzerinde toplayan prestijli çalışmalarından biri olur.
Dr. Ahmet Akalın
RTÜK Üst Kurul Uzmanı