Genetik Tiroid Hastalığı

Türkiye' de gerçekten en sık görülen bu genetik tiroid hastalığın temelindeki gerçekleri bilmek istiyorsak bu yazıyı mutlaka okumalıyız.

Türkiye' de gerçekten en sık görülen bu genetik tiroid hastalığın temelindeki gerçekleri bilmek istiyorsak bu yazıyı mutlaka okumalıyız.
Hashimato tiroiditi otoimmün yani vücudun kendi kendine saldırması ile gelişen kronik (müzmin) ailesel geçişli olduğu bilinen bir tiroid iltihabıdır. Vücut bunu kendi kendine yaptığı için ortalıkta mikrop yoktur. Nedeni tam olarak bilinmeyen otoimmün hastalıklar grubu dediğimiz modern tıbbın henüz açıklayamadığı iltihaplı eklem romatizmaları (Romatoid Artrit Lupus vs gibi), Myastania gravis, Vitiligo ve Multipl skleroz gibi nedeni tam bilinmeyen bir hastalık olup bu tip hastalıklar ile berabere görülme sıklığı artmıştır.
Türkiye bilindiği gibi tiroid hastalıkları açısından endemik bir ülkedir. 3-4 kişiden birinde tiroid hastalığı vardır. Tuzlarımız iyotlanmadan önce bu 2-3 kişiden biriydi ve çocukluk çağı zeka gelişimi ile de ilişkiliydi. Çünkü Türkiye'nin üzerinde bulunduğu topraklar iyot açısından fakir olup tiroid bezinin büyümesine yol açmaktadır.
Ancak Hashimato hastalığı buna bağlı olmayıp yine de Türkiye'de en sık rastlanan kronik tiroidit nedenidir. İyot eksikliği ile gelişmez genetik geçişle gelişir. Çevresel faktörlerde oluşumuna katkıda bulunur.
HASTALIK NASIL BAŞLAR?
Biz klinisyenler deneyimliysek Hashimato hastasını hikayesini anlatmaya başladığı zaman aslında hemen tanırız. Testleri de kanıta dayalı tıp açısından isteriz, ayrıca tedaviye yanıtı takip etmek için de başlangıçtaki testler önemlidir.
Hastamız mutsuzdur, çarpıntısı ara ara oluyordur, ara ara heyecan atakları bazen panik atağa dönüşebilen patlamalar, nedenini tam anlamlandıramadığı sinir ve/veya üzüntü atakları olmaktadır. Sevdiklerimizle ilişkilerimizi etkileyecek kadar en önemlisi de kendi yaşam kalitemizi son derece düşürebilecek kadar ileri boyutlarda stres yaşatabilir. Ara ara saç dökülmesi birden artmaktadır. Cildinde donuklaşma matlaşma gelişebilir. Ödem, kabızlık gelişebilir. Tırnak değişiklikleri olabilir. Hafıza ve konsantrasyon sorunları yaşayabilir. Özellikle mide ağırlıklı sindirim sorunları yaşayabilir. Sigara içiyorsa bu sorunları çok daha ağır yaşayacaktır veya sigaralı ortamlarda kötüleşme hissedecektir. Bazen boğazında boğulma, kasılma, gerginlik hissi, ses kısılması hissi olabilir. Hastayı bazen kardiyolojide ritim bozukluğu nedenli, bazen psikiatride panik atak, anksiyete bozukluklukları dedenli ağır ilaçlar alırken tanısı oldukça gecikmiş olarak bulabiliriz.
Oysa ki bunların tek bir nedeni vardır o da HASHİMATO TİROİDİT! Ve bunlarla baş edebilir, üstesinden gelebiliriz. Tüm hayatımızı altüst eden bu bulguları yenebiliriz. Artık nedenini biliyoruz.
Bize kilo aldırabilir ancak tiroid fonksiyonlarımız normalken de bunu yapabilir, bunun da değişik araştırılması gereken nedeni vardır.
NASIL TANIRIZ? 
Bize bu sıkıntılarla geldiğinizde biz tanımızı koymuş oluruz ve laboratuvar ile kanıtlarız. Anti TPO, Anti TG adını verdiğimiz tiroid bezine karşı akyuvarlarımızın geliştirdiği silahlar tanıyı kesinleştirir. Tiroid fonksiyon testlerine bakarız ve tiroid ultrasonugrafisi ile bu silahların saldırısının ne kadar olmuş olduğuna bakarız. Nodül veya yalancı nodül gelişmiş olabilir. Takibe alırız. Nodül gerçek ise daha sonraki makalemde anlatacağım şekilde takip yaparız. Kesinlikle hemen ameliyat önermeyiz!
Biliniyor ki operasyon sonrası da bu otoantikorlar yani akyuvarların yapmış olduğu silahlar kanda ömür boyu kalabiliyor. Ameliyat hastalıktan kurtulmak için kesinlikle önerilmez.
Ayrıca beraberinde gelişebilecek vitamin ve mineral eksiklikleri çok önemlidir ve hastanın gerçek yaşam kalitesini bozan temel sorunları bunlar oluşturur. Bunlara çok ama çok önem verilmelidir.
TEDAVİDE NE YAPMALI ? VİTAMİNLERİN ROLÜ NE?
Hashimato aslında çok basit bir hastalıktır ancak beraberinde olan hastalık sıklığı nedeni ile ve bunların sıklıkla atlanması , tedavi edilmemesi nedenli sorunlar yaşanmaktadır.
B12, folat, D vitamini, çinko eksikliği replasmanları, immunoterapik ve iyot azaltılmış (gebelik ve süt verme dönemi hariç) diyet uygulanması, beraberinde olabilecek Vitiligo myastania gravis, tip 1 diabet veya daha sıklıkla insülin direnci araştırmasının mutlaka yapılması geleceğe dair hastanın yaşam kalitesini arttırmakta ve oluşabilecek alzheimer, koroner arter hastalığı, kanser diyabet gibi risklere karşı koruyucu olmaktadır.
Bu yıl ve geçtiğimiz yıl bu hastalıkla ilgili bilim dünyası çok önemli yeni gelişmeler elde etti. Geçtiğimiz yıl selenyum eser elementinin 200 mg /gün en az 6 ay verilmesinin otoantikorları azaltmada ve hastalık seyrinin ılımlı olmasını sağlamada etkili olabileceği kanıtlandı. Bu yıl Türk tiroidologlar tarafından geniş serilerde yapılan Dünyadaki ilk prospektif yani ileriye dönük hashimatolu hasta çalışmalarında bilinenin aksine hashimatolularda gelişen gerçek nodullerin kanserleşme riskinin daha yüksek OLMADIĞI ispatlandı ve tüm Avrupa ve Amerika tiroid dernekleri buna itiraz etti çünkü şimdiye kadar hep aksi iddia edilmiş ama daha az bilimsel olan geriye dönük retrospektif cerrahi çalışmalara dayanarak bu suçları ortaya koymuşlardı. Bizden sonra Japonlar da yine büyük bir seri ile prospektif yani bizim gibi daha bilimsel ileriye dönük bir çalışma ile bizi destekleyince Avrupa ve Amerika Tiroid dernekleri geri adım atmak zorunda kaldılar. Biz de Bilim adamlarımızla gurur duyduk.
Artık biliyoruz ki, çok yeni bilgi olarak Hashimato zemininde gelişen soliter gerçek nodüller, endemik guatr zemininde gelişen nodüllerden daha sıklıkla kötüleşmemektedir. Risk daha düşük veya aynıdır.
Derin bir ohhhh çekebiliriz.
Genellikle her 3 ayda bir tiroid foksiyon testlerimizin takibi önemlidir çünkü hormonal açıdan dalgalı bir seyir göstermeyi sever. Eğer dalgalanmıyorsa doktorunuzun belirlemesi üzerine daha az sıklıkta takip olabilirsiniz. Tiroid bezi tembelliği aşikar olarak gelişti ise size tiroid hormonu da verilecektir. Verilen tiroid hormon ilacı miktarının doktorunuz aksini söylemediği müddetçe siz asla kendi kendinize kesmeyin sonucu ölümcül seyredebilir. Burada çok dikkat edilmesi gereken konu insülin direnci yükseldikçe kilo alırız ve bu da tiroid bezimizin daha da tembelleşmesine katkıda bulunur. Tatlı krizlerimiz artar. Ödemlerimiz çoğalır. Hemen tiroid ilaç dozumuzun arttırılması gerekmez, iyi bir beslenme programı, beyaz unlu mamullerden ve şekerden uzaklaşmak ve egzersizi arttırmak bile tiroid bezimizi kendine getirecektir. Tiroid hormonu bilinen en önemli iki yaşamsal hormondan biridir. Bazen vitamin takviyeleri bezin tekrar çalışmasını sağlayabilir. Örneğin D vitamin eksikliğinin düzeltilmesi bile tiroid bezi tembelliğimizi ve reaktif hipoglisemimizi derhal düzeltir, terlememizi yok edebilir, beraberinde çok görülen sedef, Vitiligo gibi cilt hastalıklarımızın da sürecine katkıda bulunur. Kilo vermemizi hızlandırır. Hastalıklara yakalanmaya karşı bağışıklığımızı güçlendirir. Tabii ki bu mutlaka doktorumuzun yapması gereken bir müdaheledir. Aritmiler için de müdahale gerekir.
Mide problemleri Hashimato tiroiditte çok sık rastlanmaktadır, buna bağlı B12 ve folik asit emilim güçlükleri geliştiği ve buna bağlı anksiete ve birtakım nörolojik sorunlar ve depresyona eğilim ve benzeri psikosomatik problemler topluluğunun geliştiği çok iyi tanımlanmıştır.
Bu nedenle, Hashimato hastası mutlaka mide - bağırsak hastalıkları açısından sorgulanmalı ve toplumumuzda büyük bir sorun olan Helikobakter Pylori ve parazitolojik hastalıklar açısından da taranmalıdır. Vitamin tedavileri verilmeden önce bu mikrobik hastalıkların ekarte edilmesi tedavinin kalıcılığını sağlar.
İmmunoterapik açıdan antioksidan destek tedaviler Koenzim Q10 , yüksek doz C vitamininin de hastalık belirtilerini kontrol altına almada , doğurganlığı sağlamada, antiTPO ve antiTG düzeylerini düşürmede seçilmiş vakalarda selenyum ile kombine edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
NASIL KORUNURUZ?
Hastalık bilindiği üzere kronik (müzmin) genetik (ailesel ) geçişli yani kalıtsal bir hastalıktır. Yani ömür boyu kalıcıdır ancak korunmak mümkün müdür? Veya başladıktan sonra durdurulabilir mi? Gidişi ılımlı hale getirilebilir mi? Evet tabii ki. Biliyoruz ki bu hastalık aile geçişli, ailemizde var ise biz de kendi taramamızı yaptırmalıyız. Eğer klinisyen doktorumuz bizde risk gördü ise korucu vitamin desteklerini başlayabilir , eşlik edebilecek hastalıklar açısından taranabiliriz ve koruma altına alınabiliriz.Koruyucu beslenme programı vs. uygulanabilinir. Hangi yöntem bizim için uygun ise doktorumuz karar verir. Aynı şekilde hastalık başladı ise ve hangi aşamada ise doktorumuz buna göre bize destek tedavileri sunar ve eşlik edebilecek risklere karşı bizi korursa yaşam kalitemiz inanılmaz düzeyde düzelir. Kadınlarda hastalık 4 kat daha fazla sıklıkta görülür. Kadın/erkek = 4/1 Kadınlarda doğum yapma sonrası ilk atak geçirme sıklığı artmıştır. Bu nedenle doğum sonrası 3-4. aylarda riskli kadınlar taranmalıdır ve koruma altına alınmalıdır.

DR.ÜLKÜ GÖRMEZ

Bakmadan Geçme