FETÖ ile Mücadelede Kurumların Muhtemel Davranış Kalıpları
Yeşilyurt CHP İlçe Başkanı Ahmet Küçükşahin, 05 Ekim 2016 günü yapmış olduğu basın açıklamasında, insanlar gibi kurumların da davranış kalıplarının olduğunu, yaşanan süreç içerinde bu davranış kalıplarına göre tepki verdiklerini ifade etmiştir. Bu bağlamd
Yeşilyurt CHP İlçe Başkanı Ahmet Küçükşahin, 05 Ekim 2016 günü yapmış olduğu basın açıklamasında, insanlar gibi kurumların da davranış kalıplarının olduğunu, yaşanan süreç içerinde bu davranış kalıplarına göre tepki verdiklerini ifade etmiştir. Bu bağlamda Balyoz davasının pilot bir dava niteliğinde olduğunu, bu dava süresince devlet kurumları (AKP, TSK, Emniyet, Yargı, Basın ve Türk Halkı) ile Balyoz davasının planlayıcısı ve icracısı olan Fettullahcı örgütünün kendi hareket tarzlarını sergilediklerini vurgulamıştır. Anılan kurumların FETÖ ile mücadelede de aynı davranış kalıplarını sergileyeceklerini iddia etmiştir. Açıklamalarında ayrıca; "Fettullahcı Örgüt, toplumu iyi tahlil etmiş, onun zaaf ve hassasiyetleri istismar edecek şekilde senaryolar hazırlamış, örgüt amaçlarını gerçekleştirmede engel olduğunu düşündüğü kişi ve kurumları, eline geçirdiği devlet gücü ile bertaraf etmeye çalışmıştır. Fettullahcı örgüt, Balyoz davası ile TSK'ye sızmayı ve gerektiğinde kullanabileceği silahlı bir güce sahip olmayı hedeflemiştir. AKP iktidarı, Fettullahcı örgüt ile işbirliği yapmıştır. Yargıyı ve Emniyet Teşkilatını örgüt elemanları ile doldurmuştur. Balyoz davası süresince Yargıdaki Fettullahcı kadronun istediği bütün kanunları çıkarmıştır. Kurtuluş Savaşı öncesi subaylara yapılan aşağılamalarda olduğu gibi, Balyoz davası süresince de TSK mensuplarının aşağılanmasına göz yummuştur. Hatta, kendisi de bu aşağılama kampanyasında bizzat yer almıştır. (Örneğin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu süreci "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diyerek tanımlamıştır.) Bugünkü Türkiye şartlarında en fazla ihtiyaç duyulan TSK’ni, karalayarak, horlayarak ve yanlış uygulamalara maruz bırakarak, TSK’nın insan gücünü adeta bitirme noktasına getirmiştir. TSK, kendisine ve mensuplarına yapılmakta olan hukuk cinayetini görememiştir. Haksızlığa karşı dik duruş sergileyememiştir. Hukuksuzluklar karşısında mensuplarının arkasında duramadığını ve hatta TSK ve mensuplarını aşağılayan iktidar ile ne kadar uyum içerisinde olabileceğini göstermiştir. TSK, bu süreç içerisinde körleşmiş ve bünyesinde bulunan Fettullahcı kadroyu görememiştir. Yargı, 12 Eylül 2010 referandumunu müteakip adeta Fettullahcı örgüte teslim edilmiştir. Devlet denen mekanizmanın olmazsa olmazlarından olan adalet, Cumhuriyet tarihinde görülmediği kadar yozlaştırılmıştır. Dolayısıyla devlet yozlaştırılmıştır. Emniyet Teşkilatı, bu süreç içerisinde sahte deliller üretmiş, ürettiği delilleri hedef şahısların mekanlarına yerleştirmiş, her türlü hile ve hainliği yapmıştır. Basın, halkımızı, televizyon programları ve gazete manşetleri ile gerçek dışına yönlendirmiştir. Bu süreç içerisinde basın, halkı bilgilendirme gibi yüce bir değerle hareket etmek yerine, adeta bir propaganda aracı olarak hareket etmiştir. Türk Halkı, maalesef en zavallı pozisyonuna sokulan kesimdir. Cumhurbaşkanının ifadesiyle "at izinin it izine karıştığı" bir ortamda propaganda ile şekillendirilmiştir. Bu dava süresince halkın iradesi kirletilmiştir. Cumhurun başının da ifade ettiği gibi halk "kandırılmıştır". FETÖ ile mücadelede esnasında Fettullahcı örgüt ve kurumlar, alışkanlık içerinde bulundukları davranış kalıplarını aşağıdaki şekilde sürdürebilirler. - Fettullahcı örgüt, 15 Temmuz sonrası maskesi düşmüştür. Ancak, liderinin başı ezilmediği sürece yeniden canlanabilir ve amaçları doğrultusunda genlerinde var olan hile hainliğe sinsice devam edebilir. - AKP, Türkiye Cumhuriyeti yönetiminin yani iktidarın kendi ellerinde olduğunu unutup mağduru oynamıştır. Bununla birlikte yönetsel beceriksizlikten nemalanabilmiştir. FETÖ ile mücadelede yetersiz kaldığında veya daha büyük aksaklıklara neden olduğunda mağduru oynama ve olumsuzluklardan nemalanma becerisini sürdürmeye devam edebilir. - TSK, siyasi baskılara dayanamamış ve hakkın yanında durabilme gücünü gösterememiştir. Hukuksuzluklar karşısında siyasi baskılara dayanamama alışkanlığını sürdürebilir. Bununla birlikte doğruluğuna yanlışlığına bakmadan hakkında olumsuz bir şey söylenen mensuplarını sistem dışına çıkarabilir. - Yargı, kendini bir sisteme oturtamamıştır. Kişisel, cemaatsel ve partisel menfaatlerin aracı olmaktan kendini kurtaramamıştır. Kendi efendisi olmak yerine başkasının hizmetçisi olmayı sürdürebilir. - Emniyet teşkilatı, terfi sistemi ve atamalar nedeniyle iktidar partisinin arka bahçesi olma pozisyonunu sürdürebilir. - Basın, özgür olmak gibi bir esasa sahip değildir. Mensupları, kişiliğini sergilemek yerine her zaman olduğu gibi birilerine sırtını dayama alışkanlığına devam ettirebilir. - Türk halkı, kendisinden yetki alınmaya çalışılan unsurdur. Bu nedenle bütün oyunlar kendisi için oynanmaktadır. İnsanların kalbinde olması gereken din, AKP iktidarının Türk halkı üzerindeki en büyük yatırımı olmuştur. Din istismarı üzerine kurgulanan Balyoz davası senaryosu ile halk ikna edilmiş ve onayı alınmıştır. Halktan onay almak isteyen gruplar, gelecekte de, din kaynaklı propagandayı kullanarak halkın tercihlerine etki edebilir." demiştir.