• Haberler
  • Yaşam
  • Depremzede Malatya'da Hak Sahipliği Ve Rezerv Alan Bilmecesi

Depremzede Malatya'da Hak Sahipliği Ve Rezerv Alan Bilmecesi

Prof. Dr. Mustafa TALAS Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Öğretim Üyesi

6 Şubat 2023 Depremlerinin alt üst ettiği Malatya’da geçen bir buçuk yıllık sürede bazı hususlar sıkıntılı olmaya devam ediyor. Özellikle, yapılan konteyner kentlerin hepsinde aynı standartların yakalanamaması, boş tutulanların denetlenmemesi, evsiz olan herkesi kapsayacak bir kurtarma politikasının var olmaması, kira yardımlarının Malatya’da olmadan verilmesinin nüfusu dışarıya kaçırması gibi hususlar vatandaşın belini bükmektedir.

            Genel ekonomik vaziyetin siyasal istikrarı da etkileyebilecek düzeyde olması ve depremin ekonomik krizi derinleştiren bir fonksiyona sahip olması nedeniyle, imar ve ihya konularında aksamalar olmakta ve hatta bazı verilen sözlerin yerine getirilememesi gibi tablolarla karşılaşılması söz konusu olmaktadır.

            Malatyalı vatandaş viran olmuş memleketine ısrarla tutunmak isterken, adeta gerçekler onu oradan zorla koparmaya yeltenmektedir.

            Zaten bakışı problemli olan insanların orada kalmasını beklemiyoruz. Üstelik bu tip insanların tutum ve davranışları orada yaşamakta ısrar edenleri bıktırıp kaçırtmak düşüncesi üzerine kurguludur.

            Rezerv alan konusundaki belirsizlik meselesi de Malatyalı’nın belini büken bir başka önemli başlığı temsil etmektedir. Rezerv alan ile ilgili bilinmezlerin çok olması vatandaşı önemli ölçüde endişeye sevk etmektedir. Yaratacağı yeni mülksüzlükler ve vatandaşın var olan malına re’sen el koymalar, yer değiştirmeler ya da bazı kişilerin rezerv alandaki mallarına dokunamama gibi olgular maşeri vicdanda derin yaralar açmaktadır.

Eğer bir yerde proje birliği diye bir uygulama devreye sokulacaksa, bunun istisnasının olmaması gerekmektedir. Yani kanun ve kuralların herkese eşit bir biçimde uygulanması gerekmektedir. Ayrıcalıklı bir kitle oluşturduğunuz taktirde iki önemli olumsuzluğun ana gerekçesini oluşturmuşsunuz demektir. Birincisi ayrıcalık yaşayanın şımarık bir edayla hakları ihlal edenlere karşı bir meydan okuması ve bunun sonucunda huzursuz bir ortam yaratması. İkincisi ise bu ayrıcalığın yaratacağı güvensizlik ile insanların yasalara, kurumlara ve kurallara olan bağlılığı azaltılmış olur. Bu ikisinin yaratacağı sonuç da mutsuz bir vatandaş ve güvensiz bir sosyal sistem.

Bir şeyi hep merak ediyorum: Türk gibi başlamak diye bir anlayış var. Depremin kriz anında Türk gibi başladık çok şükür. Hemen organize olup vatandaşlarımızı göçük altından, soğuktan, kardan, kıştan kurtardık. Hatta onlara sıcak yemek ve sıcak yuva da temin ettik. Ama bu ilk zamanlardaki aşkımızı zamanla kaybettik.

Alman gibi devam edemedik; İngiliz gibi de bitiremedik. Vatandaşlara sözler verildi. Bu sözlerin önemli bir kısmı geçici barınma ve geçici yaşam için yeterli oldu. Ancak bunu kalıcılığa dökme konusunda yetersiz kaldık. Bir bakıma, bir defa daha gördük ki biz hala yerleşik bir toplum olamamışız. Hala göçebe yaşama daha uygun bir yapımız var. Göçmeye, göçürülmeye uygun organizasyonlarda mahir olurken; yerleşmeye ve yerleşik düzene uyum konusunda hala yetersiz bir zihniyetin mensubu olduğumuzu gösterdik.

Malatya’da bu durumumuz diğer deprem şehirlerindekinden bir tıktan çok daha fazla geçerli oldu. Nüfusuna dışarıda kira yardımı yapmak ilk bir kaç ayda iyi idi ama sonra en fazla nüfus kaybeden memleket olmayı beraberinde getirdi. Başka yere gidenlerin önemli, bir kısmı memleketine dönmedi. Hatta ilk planda gidin, gitsinler, ne işleri var bu virane yerde diyen kamu otoritelerine tanık olundu. Bu bakış açısı hem barınma yerleri hem de iş yerleri inşası ve ihyası konusunda ilgisizliği beraberinde getirdi. Organizasyonları başarısız kıldı.

Daha önceleri sorun çözme konusunda mahir olan siyasetçiler de devre dışı kalınca, ortalık iyice toz duman oldu. Bu durumlar elbette geçecektir. Elbette bir gün özlenen Malatya’ya ulaşılacaktır. Ancak bu ulaşma arzulanan zamanda ve hızda olmayacaktır.

Çok uzun süre virane sokaklar ve evler manzarası kendini göstermeye devam edecektir. Çok uzun süre biz insanımızı yine mutsuz görmeye devam edeceğiz. Çok uzun süre yine konteynerlerin kanalizasyon kokusunu ve 45 derecedeki sıcağını vatandaş çekmeye devam edecektir. Belki bu durum var olan nüfustan birazını daha kaybettirecektir. Belki düşmeni dört gözle bekleyen muhatapların biraz daha sevinecektir.

Depremi yeniden yapılandırma yapmak için fırsat olarak görüp de şehri ihya etmek biçimindeki anlayışla hareket edilmesini çok yanlış bulmam. Hatta daha güzel olacaksa, biraz gecikmesi de sorun değil. Ancak yeniden yapılandırma adıyla vatandaş arasında husumete neden olacak ayrıcalıklı istimlak ve yıkım anlayışlarının söz konusu olması çok yanlıştır. Bu hususlarda kesim ve kısım ayrımı yapmak toplumun dinamitlenmesi demek olacaktır. Toplumsal barışın zedelenmesi anlamına gelecektir. Siz bir eylem yaptığınızda yeni mağdurlar yaratmamalısınız. Eğer minimum hasar ve itirazla süreci tamamlarsanız bundan herkesten çok yönetim erki olarak siz fayda göreceksiniz demektir.

Vatandaşa verilen kira yardımının kesilmesi süreci başlamaktadır. Bu silindir gibi ezilmiş bir vatandaş için iyi bir haber değildir. Belki arttırmak ve biraz daha nefes olmak gerekirken bu şekilde kesintiye uğratılması iyi olmayacaktır. Bence deprem bölgesinde ikamet etmek koşuluyla bir yıl daha kira yardımının devam ettirilmesi en doğru olanıdır. Deprem bölgesi dışında oturup da bu kirayı alanların önemli bir kısmı bu yardımın devam etmesiyle dışarıdaki yaşamının refah düzeyini arttırmak istemektedir. Ancak bu durum deprem bölgesinde nüfus kaybına neden olmaktadır. Nüfus kaybını önlemek ve hatta artışa neden olmak için bu yardımın yerinde verilmesi en doğru seçenek olacaktır.

Bir başka önemli sorun da kiracıların konteynerlerden istifade edememesi olayıdır. Kiraların 15-20 bini bulduğu bir diyarda bir an önce bitmiş konutlara hak sahiplerinin yerleştirilip boşalan konteynerlere kiracılardan yeni sakinlerin yerleştirilmesi elzem olacaktır.

Deprem bölgesinde yerinde dönüşümün İstanbul’daki standartlardan düşük olması da yeni inşaatların yapımı yönündeki tercihleri azaltmaktadır. Bu durumda hem hibe hem kredi hem de kira yardımının daha yüksek ve güncel fiyatlarda olması virane olmuş yerlerin dönüşümünü kolaylaştıracaktır. İnsanlar, mevcut koşullarda yapacak müteahhit bulamamaktadır. Belki buralardaki belirsizliği rezerv alanı doğru uygulayarak yaygınlaştırmak ve çabuklaştırmak daha doğru bir sonucu ortaya koyacaktır.

Konteynerlere mecburiyetin en az bir yıl daha devam edeceği görülmektedir. O halde burada kalan insanlarımızın elektrik ve klima ihtiyaçları ile ilgili tedbir alınması gereklidir Ayrıca atık sorunlarının giderilmesi yaz aylarında artacak kokuların önüne geçecektir. Standardı düşük olan konteynerkentlerde iyileştirmeler yapılması doğru olacaktır. Bir de asayiş sorunu yaşayan konteynerkentlere emniyet önlemlerinin arttırılması çok iyi olacaktır.

Bazı konteynerlerin keyfi bir anlayışla boş tutulması ya da bazılarının misafirhanesi gibi kullanılması da yanlış hususlardandır. Vatandaşın zihniyetiyle bağlantılı olan bu yanlış adımlar denetim eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Geliştirilebilecek bir yaklaşım biçimiyle kullanılmayan ya da maksadı dışında kullanılan konteynerlerin tespiti ve gerektiğinde el konulup ihtiyacı olanlara verilmesi doğru bir adım olacaktır.

Konteyner iş yerinde eksiklikleri olanların (lavabo, tuvalet gibi) da eksikliklerinin giderilmesi çok elzemdir. İş yeri olup da kitlenin ilgisine uzak olan yerlerde kurulmuş olanların da sorununun çözülmesi şarttır. Ayak altında olmasınlar diye ücra yerlere gönderilen esnafların daha işlek yerlere aktarımı temin edilmelidir.

Kurallara riayet eden insanları mağdur eden hususların en başında denetim eksikliği gelmektedir. Özellikle, bazı kişilerin hak sahipliğini suiistimal etmesi, bazı kişilerin binasını yenilemek için sağlam binasını ağır hasarlı gösterebilmesi, kira yardımı alabilmek için adına olan evi bir formülle başkasına devredip hem konteyner alması hem de kira yardımı alması gibi suiistimaller yapılması önemli sorunlarıdır. Asayiş yetersizliğinden ötürü eşyaları çalınan insanların muhatap bulamaması gibi sıkıntılar da vatandaşı ezmektedir.

Hayatta kalmayı yeniden öğrenen depremzedelerin tutunmalarını kolaylaştırmak varken, lütfen daha da zorlaştıran fillere başvurmayalım. Bu vatandaşların önemli bir kısmı hala travma içerisinde yaşamakta. Bundan ötürü yaşama tutunmaları zorlaşıyor. Mutlaka kolaylaştıracak önlemler vardır. Bu önlemlerin alınması şarttır.

Vatandaşı mutsuz olan bir toplum ve devlet ayakta kalamaz. Ayrıca sorunlara sessiz kalmak ya da sorunu görünmeyen yere süpürmek yok etmez. Sorunu çözmek yok eder.  Mutlu İnsanlardan Oluşan Malatya’ya en kısa sürede ulaşmak dileğiyle.

Prof. Dr. Mustafa TALAS
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Öğretim Üyesi

Bakmadan Geçme