Sosyal medyada Darende Belediye Başkanı tarafından paylaşıldığı gözlenen bir propaganda posteri ile ilgili tepkiler üzerine, Yeşilyurt CHP İlçe Başkanı Ahmet Küçükşahin bir basın bildirisi yayınlayarak, " Bilmem anlatabildim mi “Darende’nin Yarı Cahil Başkanı”? şeklinde tepki gösterdi.Küçükşahin daha sonra tepki bildirisine;
Öncelikle sosyal medyada bir konuyu paylaşmanın; orada yazanların benimsendiği, aynı fikirde olunduğu ve doğacak sonuçlara razı olunduğu anlamına geldiğini belirtmek isterim.
Konuyla ilgili temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Zira halkın seçtiği bir belediye başkanının,
“Bu Ülke ne çektiyse;
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun resminin yanına ‘Ben Atatürkçüyüm diyen Ermenilerden’,
- HDP Eş Başkanı ve HDP’li bir vekilin resminin yanına ‘Ben Kürdüm diyen Yahudilerden’,
- Fethullah Gülen‘in resminin yanına ‘Ben Müslüman’ım diyen münafıktan’,
- Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinin logolarının yanına ‘Ben Ulusalcıyım diyen İsrailli köpeklerinden’
Çekmiştir” söylemine rağbet etmemesi gerektiğine inanıyorum.
Yukarıdaki ifadelerle ilgili olarak şunları belirtmek isterim.
İlk olarak; Türkiye Cumhuriyeti, kültürel anlamda
“Ben Türküm” diyebilen veya
diyemeyen insanlardan oluşmaktadır.
İkinci olarak; Atatürkçü olmanın koşulları;
- Her konuda bağımsız olmayı,
- Sözünde ve özünde emperyalizme karşı olmayı,
- Bu ülke için milliyetçi olmayı,
- Çok çalışmayı,
- Dini istismar etmemeyi,
- Bilimin yol göstericiliği ışığında ülkenin geleceğini tayin etmeyi gerektirir.
Bu koşulları sağlayan herkes Atatürkçüdür.
Üçüncü olarak; bir imparatorluk bakiyesi olan ülkemizde etnik kökeni farklı olan onlarca insan grubu vardır. Bunların aileden başlamak üzere bütün ülkeyi kapsayacak şekilde çeşitli kimlikleri vardır. Ancak üst kimlik olarak kültürel anlamda Türklük kimliği tanımlanmıştır. Bu da
“Ne mutlu Türküm diyene” diye ifade edilmiştir. Bu ifade ısrarcı da değildir. Bununla birlikte alt kimlik olarak isteyen istediği aidiyeti benimseyebilir. Bunda da sakınca görülmemektedir.
Dördüncü olarak; yapılan paylaşım içerisinde yer alan “
Ben Müslüman’ım diyen münafıktan” ifadesine tamamen katılıyorum. Bu ülke ne çektiyse, samimi olmayan, dini maddi ve siyasi amaçları için kullanan münafıklardan çekmiştir, çekmeye de devam etmektedir. Bu tür insanlar dün çok tehlikeliydi, bugün çok tehlikeli, yarın da çok tehlikeli olmaya devam edeceklerdir. Bu tehlikenin panzehiri, çocuklarımızın bilimle donatılması ve Kuran Müslümanlığının öğretilmesidir.
Beşinci olarak; ulusalcılık, ülkeyi sevmek, ülkeyi başkalarından kıskanmak, ülke insanının yalanlarla ahmak yerine konulmasına müsaade etmemek ve bu ülke halkına kıyıda köşede kalmış doğru bilgi kırıntılarını sunmak demektir. Ayrıca;
Ulusalcılık
“ABD Büyük Ortadoğu Projesine Eş Başkan” olmamaktır.
“Ben ABD Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım” diyenleri deşifre etmektir.
Ulusalcılık
“PKK ile görüşen şerefsizdir” diyen, ancak Oslo’da PKK ile pazarlığa oturdukları tespit edilenleri deşifre etmek ve bunların iç yüzünü Türk halkına göstermektir.
Ulusalcılık,
“Çözüm Süreci” adı altında ülkenin belirli şehir ve ilçelerinde hendekler kazımasına müsaade edenlerin deşifre edilmesidir.
Ulusalcılık Silopi’de çadır mahkemesi kuranları deşifre etmektir.
Ulusalcılık,
“Öfkeli çocuklara” silah ve mühimmat gönderenleri deşifre etmektir.
Sonuç olarak; cahil, bilmediğini bilmeyen kişilere denir. Özellikle halkı temsil eden ve devletin makamlarını işgal edenlerin cahilce davranışlarda bulunmaması, marifetmiş gibi medyada gördüğü bir konuyu düşünmeden ve sorgulamadan paylaşmaması gerekir. Toplumun fertleri olarak bizler de
“kraldan fazla kralcı” imiş gibi görünmeye çalışan böylesi insan tiplerine şüphe ile bakmalıyız.