Başkan Geylan: 'Göreve başlayacak 20 bin öğretmenimize başarılar diliyorum'
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 22 Haziran tarihinde göreve başlayacak 20 bin öğretmenimize başarılar dileyerek fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirecek genç öğretmenlerimizle gurur duyduğunu söyledi.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 22 Haziran tarihinde göreve başlayacak 20 bin öğretmenimize başarılar dileyerek; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirecek genç öğretmenlerimizle gurur duyduğunu söyledi. 18 Mart tarihinde atanan ancak 22 Haziran tarihinde göreve başlayacak olan öğretmenlerimizi sendikalı olmaya davet eden Geylan, bu öğretmenlerimizin örgütlü mücadelenin önemini hem atama öncesi hem de atandıktan sonra göreve başlama safhasında şahit olduklarıyla somut şekilde yaşadıklarına dikkat çekti. Genç öğretmenlerimizi öğretmenlik mesleğinin vakarına yaraşır şekilde, hür iradeleriyle sendikal tercihini ortaya koymaya çağıran Geylan, "Genç meslektaşlarım, kim ki şahsiyetinizi rencide ediyor ve üzerinizde tahakküm kurmaya çalışıyorsa eyvallah etmeyin! Türk Eğitim-Sen yanınızdadır." dedi.
Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"22 Haziran 2020 Pazartesi günü (Yarın) 20.000 genç öğretmenimiz aramıza katılıyor.
Hayırlı olsun.
Mesleğimize ve memleketimize karşı aşk derecesinde sevgi beslediklerinden emin olduğum genç meslektaşlarıma başarılar diliyorum.
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirecek; çocuklarımızı çağın gerektirdiği niteliklerle donatmanın yanı sıra, onların sağlam karakterli ve yüksek şahsiyet sahibi bireyler olarak yetişmeleri için gecesini gündüzüne katarak emek verecek olan genç öğretmenlerimizle gurur duyuyorum.
Genç arkadaşlarımızın yarın “Bismillah” diyerek başladıkları mukaddes görevlerini, meslek hayatlarının sonuna kadar dinmeyen bir heyecan ve solmayan bir sevgiyle sürdüreceklerine yürekten inanıyorum.
Yolları açık olsun.
Bu ülke onlara güveniyor, inanıyor..
Ve bir meslektaşları olarak genç öğretmenlerimize davetim; kesinlikle sendikalı olmalarıdır.
Genç arkadaşlarımız, örgütlü mücadelenin önemini hem atama öncesi hem de atandıktan sonra göreve başlama safhasında şahit olduklarıyla somut şekilde yaşadılar.
Dolayısıyla meslek hayatları boyunca hem mevcut kazanımlarını muhafaza edebilmelerinin hem de mesleki ve sosyal anlamda daha fazla kazanıma sahip olmalarının tek yolu örgütlü mücadele yani sendikal birlikteliktir.
Ancak bu noktada bir öğretmen arkadaşları olarak önemli bir uyarı daha yapmak istiyorum: Her bir meslektaşımız, öğretmenlik mesleğinin vakarına yaraşır şeklinde, hür iradesiyle sendikal tercihini ortaya koymalıdır. Makamı, pozisyonu ve görevi ne olursa olsun hiçkimse öğretmenlerimizin sendikal tercihlerine müdahale edemez. Hiçkimsenin buna hakkı yoktur. Bu yola tevessül edenler TCK’nın 118. Maddesine göre suç işler ve cezai müeyyide ile muhatap olur.
Genç meslektaşlarımız hiçkimsenin dayatma, baskı ve korkutmasına eyvallah etmesin. Hele ki, “Bizim sendikamıza üye olursan adaylığının kaldırılmasında sorun yaşamazsın” gibi örtülü tehditlere asla kulak asmasın.
Böyle bir babayiğit yok!
Sendikal tercihlerin, adaylık süreciyle ilişkilendirilmesi koskoca bir ayıp ve ahlaksızlıktır.
Evet, maalesef bu ülkede, göreve başlayan istisnasız her bir öğretmenimiz “Adaylığım kaldırılmazsa ben ne yaparım?” korkusu yaşamaktadır.
Bu korkunun nedeni; “Bizim sendikamıza üye olursan adaylığının kaldırılmasında sorun yaşamazsın” diye göreve başlayan her genç meslektaşımızı ablukaya alan ahlaksız sendikal anlayıştır.
Ancak bu “Sanal bir korku”dur.
Hiçbir arkadaşım bu kolpacı sendikal anlayışa itibar etmesin!
Genç arkadaşlarım; 25 yıllık öğretmenim ve bir öğretmen çocuğuyum. Hayatım boyunca adaylığı kaldırılmadığı için meslekten men edilen, kapının önüne konulan tek bir öğretmene bizzat rast gelmedim. Çevrenizdekilere sorun, hemen hemen bütün öğretmenlerimizden benzeri bir cevap alacaksınız.
Yani adaylığın kaldırılmaması, son derece istisnai bir durumdur.
Fakat bu derece istisnai ve sıra dışı bir durum olmasına rağmen, göreve başlayan her bir genç meslektaşımı bu korkuya mahkum eden ahlaksız anlayış ve tutumları lanetliyorum.
Biz öğretmeniz. Mesleğimizin gerektirdiği sorumlulukları severek ve gerektiği şekilde yerine getiririz. Bu noktadan sonra pozisyonu ve makamı ne olursa olsun hiçkimseye de eyvallah etmeyiz!
Öğretmen onurludur, yüksek şahsiyet ve erdem sahibidir.
Genç meslektaşlarım, kim ki şahsiyetinizi rencide ediyor ve üzerinizde tahakküm kurmaya çalışıyor eyvallah etmeyin! Cesur olun! Türk Eğitim-Sen yanınızdadır.
Bu noktada, dışarıdan yapıların emir erdiğini yapan bir kısım MEB taşra teşkilatı yöneticilerini de uyarıyorum: Herkes işini yapsın. Devletin emaneti olan makamları, birilerine peşkeş çekme düşkünlüğünden sıyrılın artık! Emanete sahip çıkamıyorsanız, istifa edin, inin sahaya adam gibi sendikacılık yapın!
Hiçkimse kendini devletin sahibi zannetmesin, bu ülkenin sahibi bizatihi milletin kendisidir.
Herkes bilsin ki, Devletin kendisine emanet ettiği makamı birilerine peşkeş çekerek, meslektaşlarımızı dayatma ve baskıya maruz bırakanları isim isim ifşa edecek, hakkında idari ve hukuki girişimde bulunacağız.
Öte yandan Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a da bir çağrı da bulunmak istiyorum: Sayın Selçuk, meslektaşlarımızın iradesini esir almaya, öğretmenlerimiz üzerinde tahakküm oluşturmaya ve bu ahlaksızlıkları da MEB yöneticileri ve makamları üzerinden yapmaya çalışanlara artık DUR demelisiniz! Öğretmenlerimizi, inandıkları ile sanal korkuları arasında tercihe mahkum eden kirli yapılara müsaade etmeyin.
Son söz;
2023’e giden yolda Türkiye’mizin daha güçlü, daha parlak ve daha müreffeh geleceğini inşa edecek yeni nesiller öğretmenlerimizin eseri olacaktır."