Başkan Canbay: Musul başkonsolosluğuna yapılan hain saldırıyı esefle kınıyorum.
Musul başkonsolosluğuna yapılan hain saldırıyı esefle kınıyorum.
Saadet Partisi Malatya İl Başkanı Mustafa Canbay basın toplantısı tertipleyerek açıklamalarda bulundu. Başkan Canbay konuşmasında;
Kıymetli büyüğümüz GİK Üyemiz, İl Yönetim Kurulu Üyelerimiz, İlçe Başkanlarımız ve İlçe Yönetimlerimiz, Geleceğimizin Teminatı Genç Kardeşlerim, Kadın Kollarımızın vefakâr mensupları,
MİLKO Başkanlarımız ve misafirlerimiz, değerli basın mensupları,
İl divan toplantımıza gösterdiğiniz ilgi ve alaka için teşekkür ediyor;
sizleri hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.
Hicri Yılınızı tebrik ediyor, girmiş olduğumuz Hicri 1444 yılının başta islam alemi olmak üzere
ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Maalesef son günlerde peş peşe acı haberler alıyoruz...
Toplantımıza, son aylarda terörle mücadele operasyonlarında şehit düşen kahramanlarımıza
bir kez daha Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar; terörle mücadelede nihai başarı için bölgemizin tamamının huzur, refah ve barışa kavuşması elzemdir. Bu arada, geçtiğimiz hafta Duhok'ta yaşanan menfur saldırıda hayatını kaybeden sivillere Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Bölgede gerilimin tırmanmasına sebep olan ve provakasyonlara gebe olan bu olay
tüm yönleriyle ve de bir an evvel aydınlatılmalıdır.
Irak makamları başta olmak üzere bölgede tüm ilgili makamlar Türkiye'nin çağrısına icabet etmeli, gerçeklerin gün yüzüne çıkması için her türlü adım atılmalı, iş birliği yapılmalıdır.
Bu arada Musul başkonsolosluğuna yapılan hain saldırıyı esefle kınıyorum.
Biz Saadet Partisi olarak sorumluluğumuzu yerine getiriyor, iktidarı uyarıyor ve çözüm yolunu gösteriyoruz. Fakat iktidar, Uyarılarımıza kulak tıkıyor, problemlerimize çözüm olacak adımları atmak yerine;
her geçen gün bu problemleri daha da derinleştiren ve artık kronik hale getiren yanlış politikalarında inat ediyor.
Ak Parti, iktidar partisi olduğunu; 20 yıldır tek başına iktidarda olduğu sorumluluğunu omuzlarında taşıdığını unutuyor. Fakat sorumluluklarını her ne kadar hatırlamak istemeseler de türlü bahaneler uydurup,
hatta çeşitli yöntemlerle bunu gizlemeye çalışsalar da 20 yıllık karneleri ortadadır.
"2 kere 2 kaç eder?" sorusuna; "Alırsam 3, satarsam 5 eder." cevabını vermeyi adeta karakter edinen bu iktidara bir kere daha "2 kere 2'nin 4 ettiğini" hatırlatıyoruz!
İşte Ak Parti'nin ekonomi karnesi:
1. Enflasyon kontrolden çıktı. Hiperenflasyona doğru koşuyoruz. Enflasyon tüik verilerine göre %80 lere dayanmış iken ÜFE: %138,31; Tarımda ÜFE ise: %148,90 oldu. Konut değerlendirme oranı %140 lara dayanmış durumdadır. Bu üç oran, aynı zamanda önümüzdeki günlerde tüketici enflasyonunun çok kısa sürede üç haneye erişme tehlikesinin sinyallerini vermektedir.
2. İktidarın hazırladığı bütçe altı ayda çöktü. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir bütçe büyüklüğünde daha ek bütçe yapıldı. Bütçe açıkları ise katlanarak artıyor. 2006 yılında 4,6 milyar lira olan bütçe açığı, 2021 yılı gerçekleşmelerine göre 201,5 milyar liraya çıktı. Yani 15 yılda bütçe açığı yaklaşık 60 kat arttı! 2022 yılı için bütçe açığı hedefi ise 278,4 milyar lira!..
3. Cari açık durdurulamıyor. Türkiye’nin dövize karşı kırılganlığı her geçen gün daha da artıyor.
İhracat rakamlarındaki artışlar Ticaret Bakanı tarafından paylaşılıyor. Ama ithalattaki rekorlar hiç konuşulmuyor. Bakınız; 2022 Mayıs ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre %15,3 artarken, ithalat %43,5 oranında arttı. Mayıs ayı dış ticaret açığındaki artış ise %155,2 oldu.
4. Önümüzdeki bir yılda vadesi gelen dış borç tutarı yaklaşık 182 milyar dolar. Döviz rezervlerini tüketmiş Merkez Bankası ise gelen bu tehlikeyi savunmasız bir şekilde sadece seyrediyor.
5. Ülkenin borçlanma maliyetini ve yurt dışı finansal piyasalardaki kredibilitesini etkileyen ülke kredi risk primi (CDS) her geçen gün yeni bir kötü seviyeyi aşıyor. CDS, Mart 2022’de 660 baz puan, Haziran 2022’de 817 baz puan, 1 Temmuz 2022 848 baz puan ve Temmuz ayı bitmeden de 900 baz puanı geçti. Böylece dolar bazında yıllık %12 gibi astronomik bir faiz oranı ile borçlanmak zorunda kalıyoruz.
İşte sadece bu başlıklar dahi gösteriyor ki; gördüğümüz gibi iktidarın karnesi hiç de iç açıcı değildir.
"ekonominin kitabını yazdıklarını" iddia edenler, herhangi bir ekonomi kitabının tek bir satırını dahi okumamış, okuyanlardan da hiç ama hiç ders almamışlardır.
Hal böyle iken Türkiye de tarım can çekişirken, ülkedeki üretimi artırmaktan sorumlu Tarım Bakanı, Venezuela’daki tarımsal üretime imreniyor. Tarım Bakanı bir an önce; okyanusların ötesinde tarımsal yatırım yapmak yerine kendi ülkesinde bitme noktasına gelen tarım ve hayvancılığı korumaya ve geliştirmeye odaklanmalıdır. Maliyetler neredeyse çiftçilerimize tarla yolunu unutturdu.
Üreticiyi tarlada tutmak imkânsız hale geliyor. Türkiye’de tarım toprakları azalıyor, betonlaşma artıyor, köyler boşalırken; nüfus kentlerde yoğunlaşıyor. Buna mukabil çiftçi sayısı hızla azalıyor. Bir zamanların tarım ülkesi Türkiye’de ekilen tarım alanı son 10 yılda yüzde 5, son 20 yılda ise yüzde 12 azalmış durumdadır. 2001 yılında 26 milyon 350 bin hektar tarım alanına sahip Türkiye’nin tarım toprakları 2010 yılında 24 milyon 395 bine, 2020 yılında ise 23 milyon 136 bin hektara geriledi.
Gübre, mazot, elektrik ve suda fahiş maliyet artışları, yetersiz ve düzensiz destekler ile ithalat politikası çiftçiyi tarıma küstürdü. Bütün dünya sımsıkı bir şekilde tarıma sarılırken, Türkiye ise tarımdan betona dönüyor. Fakat artık bu iktidara milletimizin sabrı kalmamış ve son verme zamanı gelmiştir...
İnsanımız, bu iktidarın sürekli olarak sorunlara bahane üretmesinden bıkmış, usanmıştır.
İnsanımızın sürekli olarak sözlerini tutamayan bir iktidarla artık kaybedecek vakti yoktur...
Ülke ve millet olarak kaynaklarımızı, yıllarımızı, enerjimizi ve umudumuzu tüketen
bu iktidara mahkum değiliz...
Biz Saadet Partisi olarak dersimizi iyi çalıştık, aksatmadan çalışmaya da devam ediyoruz.
Liderimiz merhum Prof.Dr. Necmettin Erbakan'ın yönetim şeklini zaten milletimiz gayet iyi bilmektedir. Bilge başkanımızla birlikte tertemiz kadrolarımızla, ülkemizin ihtiyacı olan politikalarımızla biz hazırız. Sorumluluklarımızı kuşandık, milletimizin desteğiyle iktidara yürüyoruz.
Kıymetli vatandaşlarımız hiç ama hiç ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmayın, bizlere güvenin...
Bu iktidarın geride bıraktığı enkaza bakıp; "nasıl olur da düzelir bunca problem?" diye düşünmeyin.
Bizler ülkemizin problemlerini de, bunların nelerden kaynaklandığını ve hızlıca nasıl çözüme kavuşacağını da gayet iyi biliyoruz. Bilgi, birikim ve tecrübemizle, ortak akıl ve istişareye önem veren bir anlayışla ülkemize rahat bir nefes aldıracak, insanımızın yüzünü güldürecek adımları tek tek kararlı bir şekilde atacağız..
Türkiye, büyük bir ülkedir. İmkan ve kaynaklarıyla da büyük bir potansiyele sahiptir.
Yeter ki, ehliyet ve liyakat sahibi insanlar iş başına gelsin ve doğru bir yaklaşımla, samimiyetle gayret gösterilsin. Yeter ki israfa dayanan bu yönetim anlayışından vaz geçilsin.
85 Milyonun Kazanç, Düzen ve Güven Bulacağı Yeni Bir İklimin zamanı gelmiştir.
Bizim milletimize sözümüz var:
Bu anlayışa birlikte son vereceğiz!
Milletimiz kararlıdır: Bugüne kadar hep kendilerine söz verip ama sürekli olarak sözünde durmayanlara bu kez oy vermeyerek; bu anlayışa son verecektir.
Şimdi zaman; hep birlikte 85 milyonun kazanç, düzen ve güven bulacağı yeni bir iklimi inşa etme zamanıdır...
Bu duygu ve düşüncelerle, katılımınız için teşekkür ediyor, kıymetli vatandaşlarımızı hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.