Bağırma ! Anlaşıl ve Anla
Konuşuyoruz,sohbet ediyoruz,diyalog içindeyiz,aynı dili de konuşmasını biliyoruz,bağırmamız,sesimizin desibelini artırmamıza sebep ne? Özel durumlar haricinde neden bağırırız,bağırarak konuşuruz. Konuştuğumuz kişi ya da kişiler uzaktır,işitme problemi var
Konuşuyoruz,sohbet ediyoruz,diyalog içindeyiz,aynı dili de konuşmasını biliyoruz,bağırmamız,sesimizin desibelini artırmamıza sebep ne? Özel durumlar haricinde neden bağırırız,bağırarak konuşuruz. Konuştuğumuz kişi ya da kişiler uzaktır,işitme problemi vardır,ortam gürültülüdür,belki de biz işitmekte zorlanıyoruzdur,bu gibi sebepler ses seviyemizi artırmamızı gerektirebilir. Bizler,genelleme yapmasak ta çoğunlukla sohbetlerimizde dahi bağırarak konuşuyoruz.Bağırma sebebimiz daha etkili,daha etken olur düşüncemiz mi?Bağırma hallerinin sadece işitme organımız dışında sağlığımız içinde olumsuz etkileri olduğunu biliyor muyuz?Sağlık sadece vücudumuzdaki bazı organların olumsuz etkileşimi dışında ruhsal olarak ta negatif etkili bir algılama yaptığını bilmemiz gerekli. Diyalog neden kurulur iki insan arasın da,ya da ikiden fazla insanlar da,konuşmak,anlaşmak,bilgiyi paylaşmak,bir ya da bir çok konuyu müzakere etmek içindir.İki ya da daha fazla insanın bu diyalogdan mutlak karlı ayrılma sebebi vardır,şarttır.Nedir karlı ayrılma durumu,konuşulan konuda daha geniş,teferruatlı bilgi sahibi olursunuz,farklı bilgi ve bakış açılarını öğrenir,kendi bildiklerinizi ve bakış açınızı ortaya koyarsınız.Tüm diyaloglarda tek temel şart vardır,nezaket halidir. Konuşma hal lerimiz,diyalog şekillerimizle ilgili etkili bir alıntıyı sunayım sizlere; Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.” “Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.” Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz. Mevlana,düşünürümüz bağırma konusunda şu vurgulu sözü söylemiş,önemli ve vurgusu yüksek tespiti yapmıştır “Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz, Eskici bağırır , antikacı bağırmaz, Söyleyecek sözü, fikri değerli olan bağırmaz, Bağıran düşünemez düşünmeyen kavga eder…” Tufandan geliyoruz,kıyamete inanıyoruz,nedir bu telaş,bağırma hallerimiz.Bir çok halde,bir çok anda,konuşma gereği olmadan dahi anlaşabiliyor isek,ne mutluluk verici,ne keyif verici.Öfkeli anlarımıza,hallerimize yenik düşmemeye gayret edelim.Diyalogun taraflarından biri isek ılımlı,hoşgörülü,sabır ve sükunetle müdahil olalım.Hayat çok ciddi bir iştir,ciddiyet ise suratsız tavırlar,bağırma,çağırma halleri değildir.Hayatlarımız tufandan gelen,sonunun kıyamet olduğuna inandığımız bir hoş sedadır. Mir Murat Demir