Yazar Mustafa Kaplan'ın Fetö ile mücadelesi
Biz Bozoklar'ın Yıldız Han soyundan, Beydilli kolunun Canbekli aşiretindeniz. Canbeklilerin ekserisi Sünnî iken bizim köy Türkmen Alevîsidir. Hz. Ali (kv) muhabbeti bizde baskındır.
1947 Amasay doğumlu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü mezunu Yazar Mustafa Kaplan'ın Fetö ile mücadelesinde, sosyal paylaşım kişisel sayfasında hemen hemen her gün bir paylaşım ve yaşadıklarını anlatır yazılar yazarak, Fatö örgütünün Türkiye ve dünya üzerinde çok tehlikeli olduğuna işaret ediyor. Dün itibariyle kaleme aldığı yazıda,Biz Bozoklar'ın Yıldız Han soyundan, Beydilli kolunun Canbekli aşiretindeniz. Canbeklilerin ekserisi Sünnî iken bizim köy Türkmen Alevîsidir. Hz. Ali (kv) muhabbeti bizde baskındır. ifadelerine yer verdi.
Yazar Mustafa Kaplan'ın dün itibari ile kaleme aldığı yazı aynen şöyle;
Biz Bozoklar'ın Yıldız Han soyundan, Beydilli kolunun Canbekli aşiretindeniz. Canbeklilerin ekserisi Sünnî iken bizim köy Türkmen Alevîsidir. Hz. Ali (kv) muhabbeti bizde baskındır. Benim sâham polemik yazarlığı olduğu hâlde, muhabbet-i Ali sebebiyle ilk hamleyi ben yapmamaya gayret ederim. Dolayısıyla, eski ortağım Mehmet Nuri Turan beyin bizi sosyal medyada hedef alması üzerine cevab hakkımızı kullanma zarureti doğdu. Binâenaleyh, tartışmanın vebâli birinci derecede kendilerine aiddir.
Benim ne kadar net olduğumu bilen zaten biliyor, yazılarımı da aynı netlikle kaleme almaya çalışıyorum. Kişilerin özeli kırmızı çizgimizdir, şahsî kusurlar ise beni hiç ilgilendirmez; ama mukabele-i bil-misil hakkımı da kullanmakta tereddüd etmem. Belden aşağı vurmayana ben de vurmam, vurana da nasıl vurulması gerektiğini bilirim.
Nuri beyin dünkü video konuşmasındaki üslubu nisbeten normale dönme sinyali taşıdığı için ben de aynı üslubu tercih edeceğim.
Azizim, Tahşiye Yayınlarında elbette emeğin var, bunu inkâr etmiyoruz. 2011'de hisselerimizi sana devretmekte de tereddüd göstermedik. 2012'de neyin yaşandığını anlayamadan, Yayınevini bana devretmeniz gerçekleşti. 2013 sonbaharına kadar yine aynı grupta idik, siz bizi terk edene kadar da oğlumu senin derslerine gönderiyordum. Birlikte olduğumuz sekiz sene içinde neşrettiğimiz kitabların sevabında da hatasında da berâberiz. O kitablar yüzünden Fetö kumpasına ma'ruz kaldık, 17 ay hapis yattık. Problem öbür arkadaşta iken, sen de ma'nâsız bir çıkışla ona uydun ve bizi terk ettin. O andan sonra Tahşiye ile hiçbir münasebetinin kalmadığını deklare ettin. O zaman bize yorum payı bıraktın. Fetönün açtığı terör da'vâsı devam ederken gitmekle, o zaman hükümetle kıran kırana kavga eden Fetöden korktun da mı gemiyi terk ettin? Yayınevinin genel müdürü sen olduğun için ceza almaktan mı korktun? Fıtratın korkak olmadığı için bu yorum boşlukta kalıyordu. O zaman, Fetönün 17/25 Aralık operasyonu öncesi Fetöye iltihak etmek için bizi terk ettin yorumunu yaptık.
Şimdi kalkıp birlikte çıkardığımız kitabların aleyhinde konuşup hata yaptığını söyleyince, bu yorumumuza haklılık kazandırıyorsun. Fetönün adamları da aynı şeyi söylediği gibi, Fetönün stepnesi olan Paralel Nurculuk mensubları da aynı iddiayı yapıyorlar. Yıllarca idareciliğini yaptığın bir müesseseyi düşmanın silahıyla vurmaya kalkmanın mantığı var mı? Ya bunamış olmalısın, ya düşmana iltihak etmişsin, ya da başından beri onlar namına içimizde bulunuyordun. Bize başka yorum imkânı kalıyor mu?
Hele o özel konulara girmen sana yakışıyor mu? Sen başkasının özelini kurcalarsan, bumeranga çarpılırsın. Bu sefer senin özelin kurcalanır. O zaman da senin işyerlerin, villaların, münasebetlerin, kazançların, iflasların gündeme taşınır. Fetöcülerin hazırladığı iddianamenin hezeyanlarını doğru kabul etmek, hakkımızda Temyizin tasdik ettiği beraat kararına şübhe düşürmek değil midir? İçeridekilere gül mü uzatıyorsun? Senin gibi zeki bir komitacıya bu yakışır mı?
Dersanemize bomba konma hadisesi mahkemede netleşmeden kapatılmıştır. Fetöcü polislerin oraya mühimmat konduğunu bildikleri belgelendi, ama koyan tesbit edilemedi. Burada şübheler MİT'in üzerinde yoğunlaştığı için, bizim içimizdeki ajanların da bundan haberdar olduğuna karineler çıktı. Bombadan haberdar olanlar tecziye edildiği gibi, koyan ve yataklık edenlerin de bulunup tecziyesi adaletin gereğidir. Kararı hukuk verir. Bu dosya eninde sonunda açılır ve devlet gerçek failleri de bulur inancındayım. Dahli olmayanların gocunmasına gerek yoktur.
Yazılarımı bir başkasının yönlendirdiğini söylemen çok komik kaçıyor. O zaman Yılmaz'ın çocuklarını, psikopat Ünal'ı ve Mahmut'u da sen mi yönlendiriyorsun? Molla Muhammed hocamı dinleseydim bu yazıların hiç birisini yazmamam gerekirdi. Bizde sabra tahammül bırakmadınız, patlattınız!
Kimin kiminle iş tuttuğu elbette beni ilgilendirmez; ama Tahşiye'den tutuklanan Mehmet Nuri Turan, Tahşiye aleyhine Fetöcü polislere muhbirlik yaptığı belgelenmiş köpeklerle beraber olamaz! Oluyorsan, ister istemez başından beri onlarla birlikte hareket ettiğini düşündürürsün. Tahşiye, neşrettiği eserler ve müellifi aleyhine konuştuğun müddetçe projektörüm üzerindedir. Susarsan, zaten biz susmuştuk; uyuyanı uyandırma fitnesi sana mı kaldı? Bu yumuşak üslubum, yumuşak üslubuna göre vernellenmiştir. Kavganın faydası düşmanadır. Düşmansak devam et, sıkıntı yok. Ve in udtüm udnâ!
MUSTAFA KAPLAN KİMDİR:
Gazeteci-yazar. 1947, Belvar köyü / Merzifon / Amasya doğumlu. Tokat Erkek İlköğretmen Okulu (1968), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü (1985) mezunu. Ömerli, Ortaköy, Keles, Tavşanlı, Taşova köy ve kasabalarında öğretmenlik yaptı. Suluova ve Zeytinburnu Et Kombinalarında memurluktan sonra başladığı Yeni Nesil, Yeni Asya, Tasvir, Akit gazetelerinde köşe yazarlığını sürdürdü. Yazılarını 1974'ten beri adı geçen gazeteler ve Köprü dergisinde yayımladı.
ESERLERİ:
Dosya (1986), İrtica Dosyası (1987), Ayasofya Dosyası (1987), Rabıta Dosyası (1987).