Tarım sektörü ekonomiyi ayakta tuttu.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'ın Çiftçilerin Sorunları İle İlgili

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'ın Çiftçilerin Sorunları İle İlgili

Koronavirüsle mücadele ettiğimiz bu süreçte tarımın önemi daha iyi anlaşıldı.
Ülkemiz, çiftçilerimizin gayretiyle
bu süreci en başarılı şekilde yürüttü.
Fedakar çiftçilerimiz, bu süreçte
tüm zorluklara göğüs gererek,
tarlasında, bağında, bahçesinde, ahırında, ağılında
çalışmaya ve üretmeye devam etmiştir, etmektedir.
Sizlerin huzurunda ülke insanımızı bu süreçte kimseye muhtaç etmeyen
emektar çiftçilerimize bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Çiftçilerimiz, hem insanlarımıza gıdanın ulaşmasını sağlayarak
daha büyük bir krizi önledi. Hem de,
2. Çeyrekte tek büyüyen sektör olarak bu süreçte ekonomiyi ayakta tuttu.
2.çeyrek rakamlarına baktığımızda, sanayi, inşaat ve hizmetler sektörleri küçülürken, tarım sektörü büyüme gösterdi.
Bu dönemde tarım sektörü üretim, istihdam ve dış ticaret açısından ekonomiye önemli katkıda bulundu.

Bu süreçte çiftçilerimizin karşılaştığı
her sorunda yanlarında olduk,
üretime devam edebilmeleri için
büyük çaba sarf ettik.
Sorunlarla ilgili hazırladığımız raporları
Sayın Cumhurbaşkanı ve
ilgili Bakanlarımıza gönderdik.
Çiftçilerimizden yasakların kalkması ve tarlada kalabilmeleri için büyük mücadele verdik.


Tarımsal üretimde,
yeni bir üretim sezonuna başlamış bulunuyoruz.
Koronavirüs süreci devam ederken,
çiftçilerimiz sezona başta kredi borçları olmak üzere, hayvansal üretimde de önemli sorunlarla başladı.
Patateste ise pazarlama sorunu hala devam etmektedir.

Bunların yanında, sözleşmeli üretimde
hazırlanması düşünülen mevzuat değişikliği konusunu da
üreticilerimiz açısından fevkalade önemli buluyoruz.

Çiftçinin biriken borçlarının faizsiz yapılandırılması,
süt hayvanlarının kesime gitmesinin önlenmesi,
besicilerimizin maliyet ve pazarlama sorunları,
patates pazarlama sorunları,
ve sözleşmeli üretim ile ilgili görüşlerimizi
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Hazine ve Maliye Bakanımıza ve Ticaret Bakanımıza birer mektupla ilettik
Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanımızla da bu sorunları görüştük.


Son yıllarda artan girdi fiyatları,
pazarlama sorunları ve
yaşanan doğal afetler nedeniyle
krediye daha fazla ihtiyaç duyan tarım sektöründe
Koronavirüs ile birlikte
çiftçilerin kredi borçları da
buna paralel olarak arttı.
Çiftçinin toplam borç bakiyesi,
2019'da 106 milyar 307 milyon lira olarak gerçekleşirken,
2019 yılı sonundan 2020 Eylül ayına kadar,
tarımda kredi kullanımı 122 milyar 941 milyon liraya ulaştı.
9 aylık süreçte bankalardan kredi kullanımı
yüzde 15,6 oranında artış gösterdi.
Bu dönemde,
Tarım Kredi Kooperatiflerinin kullandırdığı kredi miktarı ise 7,7 milyar lira oldu.


Koronavirüs nedeniyle alınan çeşitli kararlar çerçevesinde
bankalar vadesi gelen kredilerde
erteleme ve yapılandırma yaptı,
ayrıca Temmuz ayı sonuna kadar icra işlemleri durduruldu.
Ancak, süre bitiminden sonra,
Tarım Kredi Kooperatifleri ve
Bankalar tarafından icra işlemleri başlatıldı.


Bankalar, mevzuatları çerçevesinde
yapılandırma kolaylıkları sağlasa da,
yüksek faiz oranları ile yapılan yapılandırma
çiftçilere daha çok zarar vermektedir.
Çiftçinin geleceğe yönelik borcu katlanarak artmaktadır.
Aslında, çiftçimiz borcunu tamamen ödemek istemektedir.
Çiftçilerin bunu yapabilmesi için de,
tüm bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları
yapılandırılarak
faizsiz olarak uzun vadeye yayılarak taksitlendirilmesi
önem arz etmektedir.


Süt ve et üreticilerinin en büyük girdisi yemdir.
2020 yılı Kasım ayında
bir önceki yılın aynı ayına göre
besi yemi yüzde 41,98,
süt yemi ise yüzde 41,88
saman fiyatı yüzde 27,16,
mısır silajı yüzde 24,24,
kuru yonca otu yüzde 24,48 arttı.
Buna karşılık,
üreticinin sattığı çiğ süt fiyatı
Ulusal Süt Konseyi'nin belirlediği tavsiye fiyata göre
15 Kasım 2019 yılından bu yana
brüt 2 lira 30 kuruş olarak
Aralık 2020 tarihine kadar sabitlenmişti.
Üretimde bütün girdiler artarken
çiğ süt fiyatları artırılmamaktadır.
Kesintilerle birlikte üreticinin eline geçen fiyat 2 lira 17 kuruştur.
Bilim adamları sürdürülebilir bir süt hayvancılığı için
süt/yem paritesinin en az 1,5 olması gerektiğini ifade etmektedirler. Çiftçilerin alım gücü 2015 yılından bu yana sürekli düşmektedir.
2015 yılında 1,16 olan parite,
2016 yılında 1,12,
2017 yılında 1,03,
2018 yılında 1,00,
2019 yılında ise 1,05 olmuştur.
2020 yılı Ocak ayında 1,23 olan parite,
bu aydan itibaren sürekli düşmüş,
yem fiyatlarında yaşanan hızlı artışlarla birlikte
Kasım ayında 0,94'lere kadar gerilemiştir.

Ulusal Süt Konseyi bir an önce toplanarak,
1,5 pariteye göre bir fiyat açıklayarak,
damızlık süt hayvanlarının kesime gitmesini önlemelidir.
Beklentimiz, fiyatın sürdürülebilir seviyeye getirilmesi ve
süt priminin de Ekim-Kasım-Aralık aylarında da
40 kuruş olarak ödenmeye devam edilmesidir.


Diğer taraftan kırmızı et yetiştiricilerimiz
bir kilogram karkas sattığında;
2016 yılında 28,2 kilogram,
2017 yılında 26,1 kilogram,
2018 yılında 21,6 kilogram
2019 yılında ise 19,1 kilogram yem alabilmiştir.
Görüldüğü gibi yetiştiricilerin alım gücü
2016 yılından itibaren sürekli azalmıştır.
2020 yılına gelindiğinde alım gücündeki azalma devam etmiş,
Kasım ayında yem fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte
alım gücü 16 kilograma kadar düşmüştür.
Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre,
besi yem fiyatları yüzde 42 oranında arttı.
Besicilerimizin alım gücünün artırılması,
üretimden vazgeçmemeleri için
üreticilerimize mazot ve gübrede yapıldığı gibi yem desteği verilmelidir.
Ayrıca Et ve Süt Kurumu düşen et fiyatlarına karşı,
makul bir fiyatla piyasaya girerek
üreticimizin maliyeti üzerinde,
onu memnun edecek bir fiyatla et kesim fiyatlarına müdahale etmelidir.


Bütün bu nedenlerle süt ve besi üreticilerimiz sıkıntı içindedir.
Hayvancılıkta yaşanan bu sorunlar,
yüksek maliyeti karşılayamayan üreticilerin
damızlık hayvanlarının kesime gönderilmesine,
et fiyatlarının düşerek üretici gelirinin azalmasına,
üretimden çekilmesine neden olmaktadır.
Hayvansal üretimde sürdürülebilirliğin ve et
ve süt üretiminde kendine yeterliliğin sağlanması,
koronavirüs ve kurların artması sürecinde daha da önem kazandı.
Çünkü kesilen hayvanları yerine koymak, eskisinden daha pahalı hale geldi.
Bu hayvanlar bizim geleceğimizdir.
Hayvancılık sektöründe ithalata bağımlı olmaktan kurtarmalıyız.
Çünkü artık yurt dışından ucuz et ve ucuz hayvan bulma imkanı yoktur.
Yapacağımız her ithalat bağımlı ülke insanımızın daha pahalı et yemesine
daha pahalı süt tüketmesine neden olacaktır.
İthalatla sadece et ve hayvan değil enflasyon da ithal etmiş olursunuz.
Bütün bitkisel üretim için de bu böyledir.
Üretemezsek enflasyon ithal ederiz.
Bunu, bugün ithal ettiğimiz bitkisel ve hayvansal ürünlerde görüyoruz.
Ülkemizin gıda güvencesinin sağlanmasında
yerli ve milli üretimden başka çıkış yolu yoktur.


Patates pazarlamasında da sıkıntı devam etmektedir.
Pandemi tedbirleri kapsamında
lokanta ve otellerin önceleri kapalı olması
sonrasında ise
tam kapasite çalışmaması nedeniyle
patateste pazarlama sorunları meydan geldi.
Bu sürecin sıkıntıları hala devam ederken
2020 yılında patates rekoltesinin
bir önceki yıla göre 5 milyon tondan
5 milyon 200 bin tona çıkması sorunu daha da derinleştirdi.
Türkşeker ve Atatürk Orman Çiftliğinin
erkenci ürünlerin sonuna gelindiği Ağustos ayında alım yapması ile fiyatları biraz hareketlendirse de,
Türkşeker ve AOÇ'nin piyasadan çekilmesi ile birlikte fiyatlar tekrar gerilemiştir.
Bu nedenle kışlık patateste,
pazarlama ve düşük fiyat sorunları devam etmektedir.
Halihazırda, üreticilerimiz 90 kuruşa mal ettiği patatesi depodan 80 kuruşa, maliyetin altında bir fiyata satmak zorunda kalmaktadır.
Türkşeker, TKK'nin acilen piyasaya girerek
doğrudan üreticiyi mağdur etmeyecek,
piyasa istikrarı sağlayacak bir fiyatla alım yapmasını,
patates ihracatına teşvik verilerek
artan üretimin ihracata yönlendirilmesini talep ediyoruz.
Sağlık Bakanlığı ve
Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı kurumlar tarafından
alımlar artırılarak,
menülerde patatese daha fazla yer verilmesi;
belediyelerce patates alımı yapılarak,
sosyal yardımlar kapsamında dağıtılan ürünlere patatesin de eklenmesi,
pazarlama sorunlarını çözmede katkı sağlayacaktır.


Sözleşmeli üretimin yeniden yapılandırılması ile ilgili,
mevzuat değişikliğine esas olmak üzere,
TZOB olarak görüşlerimizi Sayın Cumhurbaşkanımıza sunduk.
Ülkemiz için stratejik öneme sahip toprak ve su kaynaklarımızın
etkin bir şekilde kullanılması ve
çiftçilerimizin düzenli bir gelire, tüketicilerimizin de
makul bir fiyattan ürünlere ulaşabilmesi için
tarımda üretim planlamasına ihtiyaç vardır.
Üretim planlamasının en önemli araçlarından birisi de
tarım ve sanayi entegrasyonunu da sağlayacak sözleşmeli üretim modelidir.


Sözleşmeli üretim halen
ülkemizde belli alanlarda ve
ürünlerde uzun yıllardan bu yana yapılmaktadır.
Ancak uygulamada bazı sorunlar da yaşanmaktadır.
Bu sorunların aşılabilmesi ve
sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılabilmesi için,
üreticinin hakkını koruyacak düzenlemelerin yapılması,
üreticinin gelirlerinin garanti altına alınması,
Sözleşmenin üretici ile firma arasında yapılması yerine,
birlik, kooperatif ve benzeri çiftçi örgütleri ile yapılması ve
bu yolla üretim yapan üreticilerin desteklenmesi,
Devletin firmaları ve örgütleri
destekleme ve denetlemede etkin olması,
Sözleşme şartlarına uymayan çiftçi veya firmalar için yaptırımların sözleşmede yer alması,
Uyuşmazlık durumlarında,
Bakanlık, TZOB, firma temsilcileri ve STK gibi kurumların yer aldığı tarafsız Tahkim Kurulunun oluşturulması,
Sözleşmede yer alacak ürün fiyatlarının maliyetler de dikkate alınarak,
iki tarafı da koruyacak şekilde tarafsız bir komisyon tarafından belirlenmesi önem arz etmektedir.
Ayrıca yasa tasarısı hazırlıklarında üretici örgütlerinin görüş ve önerilerinin alınmasını müdahil olmasını talep etmekteyiz.


Mart ayından beri koronavirüsle mücadele ederken,
zor bir süreçten geçiyoruz.
Bu süreçte yaşananlar,
kendine yeterli miktarda gıda üretebilen ülkelerin bu süreci daha rahat atlatabileceğini gösterdi.
Tarımda kendine yeten ülke olmanın önemini
her zaman gündemimizde tuttuk.
Türk tarımının ülke ekonomisindeki payına ve
hasıla olarak dünyadaki yerine baktığımızda,
Türkiye'nin hala bir tarım ülkesi olduğunu görmekteyiz.
Ancak bu potansiyelimizi yeterince değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bu nedenle,
Gayri safi Yurtiçi hasılamızın yüzde 1'inin destek olarak,
üreticilerimize verilmesini ve
üreticilerimizin sorunlarının çözümü için
her türlü çabanın gösterilmesini bekliyoruz.

Bülten

Bakmadan Geçme