Öğretmen Atama Takvimi Bir An Önce Açıklanmalı Ve İlk Etapta 60 Bin Atama Yapılmalıdır.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 10.02.2021 tarihinde Türkiye Kamu-Sen youtube yayınına katıldı. Uzaktan eğitimden yüz yüze eğitime geçilme sürecine,
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 10.02.2021 tarihinde Türkiye Kamu-Sen youtube yayınına katıldı. Uzaktan eğitimden yüz yüze eğitime geçilme sürecine, öğretmenlerin aşılanmasından, tayin taleplerine kadar birçok konuda görüş bildiren Geylan önemli açıklamalar yaptı.
Her zaman B planımızın olması gerekiyor.
Türk Eğitim-Sen'in yaptığı 2023'e Doğru Dijital Eğitim Çalıştayına değinen Geylan, çalıştay raporunu Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'a sunduğunu söyledi. Dijital çağa girdiğimizi, dijital eğitimin artık eğitim hayatımızın bir parçası olacağını vurgulayan Geylan, “Aslında salgın bitse, eğitim alanında koşullar normale dönse dahi dijital eğitimin eğitim sürecinin bir paydaşı olacağını düşünüyoruz” dedi. Ülkemizde yüz yüze eğitime göre hazırlanmış mevzuat ve sistem ile salgın sürecinde eğitimin yönetilmeye çalışıldığını hatırlatan Geylan, “Ülke olarak bu tür salgın dönemlerinde bir kriz senaryosu oluşturmamızın elzem olduğu tecrübesinden hareketle hazırlık çalışmalarına katkı sunmak amacıyla Türk Eğitim-Sen olarak, SODİMER işbirliğiyle ve UNESCO Milli Komisyonu'nun desteğiyle 22-24 Ocak 2021 tarihlerinde “Dünyada ve Türkiye'de Güncel Gelişmeler Işığında 2023'e Doğru Dijital Eğitim” Çalıştayı düzenledik. Bu çalışma hem içeriği ve niteliği hem de katılımcı sayısı ve katılımcı profili olarak bir ilk olma özelliği taşıyor. Çalıştaya, ülkemizden ve yurt dışından 40 üniversiteden 100'e yakın akademisyen katıldı ve çalıştayda çok önemli görüşler dile getirildi. Ben de Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'u ziyaret ederek, komisyon raporunu Sayın Bakan'a sundum” diye konuştu.
Geylan, salgın sürecinde yaşanan ‘eğitim sorunlarına' da değindi. İnternet canlı ders anlatımında sosyo-ekonomik koşulların getirdiği arazlara dikkat çeken Geylan, “Ne yazık ki önemli sayıda öğrencimiz imkân yoksunluğundan canlı derslere iştirak edemedi. Zaten öteden beri ülkemizde var olan fırsat eşitsizliği bu şekilde farklı boyuta taşındı. Her ilde, ilçede, beldede internet imkânı ya da tableti, bilgisayarı olmayan öğrenciler var. Dolayısıyla bu durumda adeta neredeyse fırsat eşitsizliğini her sınıfa sokmak zorunda kaldık. Şu gerçeği görmemiz gerekiyor: Salgına apansız yakalandık. Herhangi bir hazırlığımız yoktu. Tabi umarım böyle durumları bir daha yaşamak zorunda kalmayız ama yaşayabiliriz de. Bu nedenle her zaman B planımızın olması gerekiyor” dedi.
Çalıştayda öğretmenlere ekonomik destek sağlanması görüşü ortaya konuldu.
Öğretmen yetiştirme sürecinden, eğitim müfredatına, dijital eğitimde kullanılacak araçlar ve içeriklerden, ölçme ve değerlendirmeye kadar MEB ve YÖK'ün hazırlık içine girmesi gerektiğini kaydeden Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bildiğiniz gibi öğretmenler uzaktan eğitim sürecinde hiçbir ekonomik ve sosyal destek almadan harikalar yarattı. Kendi imkanlarıyla bilgisayar, tablet aldılar, internet kotalarını aştıkları zaman yine kendi imkanlarını kullandılar. Tüm öğretmenlerimize bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Öğretmenlerimizin fedakarlıkları da göz önüne alınarak, çalıştayda eğitim çalışanlarına ekonomik destek sağlanması görüşü ortaya konuldu. Şöyle ki, eğitim çalışanlarının uzaktan eğitim süreçlerinde internet, bilgisayar ve diğer konularda edinecekleri ekipman ve hizmet bedelleri için eğitim öğretim hazırlık ödeneğinin iki öğretmen maaşı olarak ödenmesi ve her yıl bu rakamın değişen ekonomik koşullara göre güncellenmesi istendi” dedi.
Karne notları geçti-kaldı olarak değerlendirilmelidir.
Geylan, çalıştayda uzaktan eğitimde sağlıklı bir ölçme değerlendirmenin mümkün olamayacağının ifade edildiğini, bu nedenle yıl sonunda karne notlarının geçti-kaldı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin bildirildiğini söyledi. Ayrıca Geylan, uzaktan eğitimde yapılan puanlama değerlendirmelerinin yıl sonundaki okul başarı puanlarının da kıstas olarak alınmamasını istedi. Geylan, “LGS, TYT, AYT gibi merkezi sınavlarda etkili olan okul başarı puanı ve ortaöğretim başarı puanı, sadece öğrencinin yüz yüze eğitim süreçlerinde elde ettiği notların kullanılarak hesaplanmalıdır. Çünkü sağlıklı ölçme değerlendirme imkânı bulunmadığı için okul başarı puanı sınavda yarışan öğrenciler açısından adil ve objektif sonuçlar doğurmaz. Sayın Bakan, LGS'de bununla ilgili değerlendirme yapabileceklerini ifade etti. YKS ile ilgili de ÖSYM Başkanı Halis Aygün'e bu talebimizi ileteceğim” dedi.
1 Mart'tan itibaren yüz yüze eğitime başlamak için zaman kaybetmeden eğitim çalışanlarının aşılanma programına alınması lazım.
Öğretmenlerin aşılanması ile ilgili açıklama yapan Geylan, 1 Mart'ta yüz yüze eğitime başlanması için eğitim çalışanlarının hemen aşılanması gerektiğini ifade etti. İlkokul, ortaokul ve lisede toplam 18 milyon öğrencimiz olduğuna dikkat çeken Geylan, öğrencilerle bire bir teması olan eğitim çalışanlarını korumanın toplum sağlığını korumak anlamına geleceğini bildirdi. Türk Eğitim-Sen'in çağrılarının ardından Bakan Selçuk'un şubat ayı içinde öğretmenlerin aşılanma programının başlayacağını söylediğini hatırlatan Geylan, “Dilerim aşılamaya hızlı şekilde başlanır. Çünkü birinci ve ikinci doz arasında 28 gün süre var. Dolayısıyla 1 Mart'tan itibaren yüz yüze eğitime başlamak için zaman kaybetmeden eğitim çalışanlarının aşılanma programına alınması lazım” diye konuştu.
İl/ilçe emri getirilmeli, öğretmenlerimizin tayin talepleri karşılanmalıdır.
İl içi ve iller arası tayin talepleri hakkında önemli açıklamalar da yapan Geylan, “Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'a il içi ve iller arası tayin taleplerini ilettim. Kontenjan yetersizliği dolayısıyla çok sayıda mağdur öğretmenimiz var. Sayın Bakan'ın bu haklı talebe en kısa zamanda karşılık vermesi en büyük temennimizdir. Bakınız; Sayıştay'ın 2019 Yılı raporu yayınlandı. Raporda Sayıştay 138 bin norm açığından ve buna karşın 45 bin norm fazlalığından söz ediyor. Mesela İstanbul en fazla norm açığı olan il ama aynı İstanbul norm fazlalığı bulunan ilk 5 il içindedir. Bu nasıl olabilir? Üstelik İstanbul'da 21 bin de ücretli öğretmen çalıştırıyoruz. Tüm bu rakamlar, MEB'in sağlıklı ve geçerli bir personel planlaması yapamadığının göstergesidir. Bunun ceremesini ne yazık ki öğretmenler çekiyor. Öğretmenlerin eş ve sağlık durumundan tayin talepleri gerçekleşmiyor. Aynı il içinde dahi mazeret durumundan tayin talebi gerçekleşmeyen öğretmenlerimiz var. Aynı il sınırları içindeler ama aralarında yüzlerce kilometre var. Örneğin, Ankara'nın Nallıhan ilçesi merkeze 161 kilometre uzaklıktadır. Öğretmenlerimiz her gün bu yolu gidip dönemeyecekleri için ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalmaktadır. MEB'in bu konuya hızlı şekilde çözüm bulması lazım” dedi.
Şubat ayında atama takvimi açıklanmalı, ilk etapta 60 bin atama yapılmalıdır.
Şubat ayında atama takviminin açıklanmasını da isteyen Geylan, 60 bin öğretmen ataması talep etti. Geylan şunları kaydetti: “Geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılında 81 ilde 80 bin 583 ücretli öğretmen çalıştırıldı. 144 bin norm açığı var. Bunun yanı sıra geçen yıl emekli olan öğretmen sayısı salgından dolayı önceki yıllara göre daha fazla. Hal böyleyken 20 bin, 30 bin atama hiçbir derde deva olmaz. Bu görüşlerimi Sayın Bakan Selçuk'la da paylaştım. Şubat ayı itibariyle mutlaka atama sayısı ve takvimi açıklanmalıdır. İlk etapta 60 bin atama yapılacağı duyurulmalıdır.”
Şayet sınav ücretlerine yapılan yüzde 28,5'lik artışlar gözden geçirilmeyecekse, o zaman kamu çalışanlarının ve emeklilerin artış oranlarını yüzde 28,5'e çıkaralım.
Sınav başvuru ücretlerinin gözden geçirilmesini isteyen Geylan, salgın döneminde işsiz kalan, işyerini kapatmak zorunda kalan ya da gelir kaybına uğrayan vatandaşlarımızın çocuklarından sınav başvuru ücreti alınmamasını talep etti. Geylan “Şayet sınav başvuru ücretlerine yapılan yüzde 28,5'lik artış gözden geçirilmeyecekse, o zaman kamu çalışanlarının ve emeklilerin artış oranlarını yüzde 28,5'e çıkaralım. Sınav ücretlerindeki artışın ekonomik gerekçeleri gerçekçi ise, bu artış emekli ve çalışanlara da yansımalıdır. Ayrıca salgın döneminde işsiz kalan, işyeri kapanan ya da gelir kaybına uğrayan ailelerin çocuklarından sınav ücreti alınmasın.” dedi.
Bu kararda imzamız yoktu, rızamız yoktu diyerek kimseyi kandırmayın. Adam gibi duruş ortaya koymadınız!
Geylan; artan enflasyon ve maaş zamlarının erimesi nedeniyle kamu çalışanlarından aldığı yetkinin hakkını toplu pazarlık masasında hakkıyla veremeyen yetkili sendikayı da eleştirerek, “Türk-İş nasıl bir pazarlık izledi? Memur-Sen gibi ‘Yetkili sendikayım. Hak-İş ve Disk'in ne işi var burada?' demedi. Kaldı ki Türk-İş'in muhatap olduğu mevzuatta Hak-İş ya da Disk'e selahiyet de yok! Oysa memur sendikalarında Kesk ve Türkiye Kamu-Sen yasanın verdiği yetkiyle masaya oturur. Buna rağmen Memur Sen ‘Bu sendikaların ne işi var?' diyerek; işvereni bırakıp, sağındaki solundaki sendikal yapılarla mücadeleye başladı. Oysa Türk-İş; sağına Hak-İş'i, soluna Disk'i aldı ve işverenle muhatap oldu. Sendikacılık budur! Türkiye Kamu-Sen yetkili olduğu dönemde genel başkanının başkanlığında bir heyet kurardık. Hem Kesk'i hem de Memur Sen' i –ki o dönemde 40 bin üyeleri vardı- ziyaret ederdik. Her iki konfederasyonun toplu görüşme taleplerini alırdık ve o şekilde masaya otururduk. Memur Sen daha ilk gün ‘Türkiye Kamu-Sen'in burada ne işi var?' dedi.
Dolayısıyla bu kararda imzamız yoktu, rızamız yoktu diyerek kimseyi kandırmayın. Adam gibi duruş ortaya koymadınız! Türkiye Kamu-Sen size açık çek vermişti. O açık çekin gereğini yapacaktınız! Rızanız yoktuysa adam gibi duruş ortaya koyacak, alanlara inecek, diğer sendikaların da desteğini alarak tepkinizi adam gibi sergileyecektiniz. Hem kapalı kapılar arkasında işverenle senaryo yazacaksınız, hem de şimdi çıkıp bu rezalette imzamız yok diyeceksiniz. Yemezler! Kamu çalışanları unutmasın ki, bu yapıya destek verildiği müddetçe kaybetmeye mahkumuz” ded