MHP'li Yalçın : Davutoğlugiller tarafından kulağına üflenmiş
MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih Yalçın, TÜRKGÜN'e yaptığı açıklamada,
MHP Genel Başkan Yardımcısı E.Semih Yalçın, “MHP'ye zarar vermek maksadıyla partimizin varlık sebebi olan Türk milliyetçiliği davasına “azgın” yaftasını yapıştırmaya cüret eden Tuğrul Efendi'nin kerameti kendinden menkul bir “azgın milliyetçilik” iddiası ortaya atması; bu hususta bir şey bildiğinin değil, sırtını yaslayacak ve ihtiyaçlarını karşılayacak yeni bir siyasi melce bulduğunun işaretidir” dedi.
Tuğrul Efendi'nin son beyanları üzerine gazetemiz TÜRKGÜN'e özel açıklama yapan Yalçın, bu uydurma bakış açısının kendisinin inancı ve tespiti değil; son kapılandığı çevrelerde Davutoğlugiller tarafından kulağına üflenmiş dayanaksız, temelsiz herzelerden biri olduğunu söyledi.
MHP Genel Başkan yardımcısı Yalçın şunları kaydetti:
“Azgın milliyetçilik” tabiri; Türk milliyetçiliği ülküsü kalın geldiği ve kalıbına sığmadığı için kendini bu dünya görüşüne ait hissetmeyenlerin, ona savaş açıp değersizleştirmek için uydurduğu taktiksel bir nitelendirmedir.
Yaşadığımız coğrafyada milletimizin varlık, birlik ve dirlik kavgasının ideolojik zirvesi olan Türk milliyetçiliğini tatlı su milliyetçiliğine indirgeme çabası, en hafif tabirle gaflettir.
Milliyetçiliği “azgın” sıfatıyla çirkinleştirip kirletme ve şiddete bulaştırma arzusu;
-Dönekliğe, revizyonizme bulunmak istenen kılıftır.
-Milliyetçi düşünceye uymayan karaktersizlik ve kaypaklığa giydirilmeye çalışılan elbisedir.
-Bilimsellik ve gerçeklik süsü verilmeye çalışılan bir ihanet bahanesidir.
21 yüzyılda Türk milleti dört bir yanı düşmanla çevrili, içeride ihanet örgüsünün katmerlisiyle karşı karşıya iken; milliyetçiliği ılımlı ve yumuşak bir çizgiye çekme çabası, aslında onu dönüştürerek yok etme planının bir parçasıdır.
İslam dünyasını emperyalizme ram etmeye dönük “Ilımlı İslam” projesi gibi, sözde azgın milliyetçiliğe alternatif olarak sunulmaya çalışılan “ılımlı” veya “yumuşak” milliyetçilik de sadece yükselen Türkiye'nin önünü kesmek isteyenlerin projesidir.
Bu proje, son iki asırda Türk milliyetçiliğinin yılmaz savunucusu olan Ülkücü Hareketin dinamizmine pranga vurmak isteyenlere hizmet edecektir.
Bu proje, milliyetçiliği özünden ve dinamiklerinden uzaklaştırmak; bütünlüğümüze yönelik iç ve dış tehdide karşı örgütlenmiş caydırıcı toplumsal refleksleri zayıflatmak için kurgulanmıştır.
Oysa Türk milliyetçiliği; şahince bir duruş, bozkurtçasına hür ve bağımsız varlık sergileyiştir.
ÜLKÜCÜ, ARIŞIN KARTALI, HUZUR VE SÜKÛNUN ŞAHİNİDİR
Türk milliyetçiliği; azgınları uysallaştıran, saldırganları pusturan, şiddet yanlılarını sindiren, kötü niyetlileri caydıran mukaddes bir davadır.
Bu gerçek dün ve bugün değişmemiştir, yarın da değişmeyecektir.
Ülkücü, yani modern çağın Türk milliyetçisi; kadife eldiven içinde demir yumruktur.
Kadifeler içinde barış çiçeği, barış güvercini değildir.
Barışın kartalı, huzur ve sükûnun şahinidir.
Bu onun ideolojisinin azgınlığından veya şiddete meyilli olmasından değil; güçlü, tavizsiz, caydırıcı ve hatta düşmanları için ürkütücü olmasından kaynaklanmaktadır.
Milliyetçiliğin tabiatındaki kararlılık ve tavizsizlik, azgınlık veya sertlikle açıklanamaz. Zira hamurunda iman, terbiye, merhamet ve sahiplenme duygusu vardır.
Türk milliyetçiliği; dosta güven ve barış aşılayan, düşmana korku salan mehabetli bir ülküdür.
Türk milliyetçiliği; düşmanlarımız için saldırgan, caydırıcı, korkutucu ve ürkütücüdür.
Düşmana çiçek atacak, vatanın harimi ismetine uzanan kirli ele zeytin dalı tutuşturacak; fitneye, fesada, tefrikaya aman verecek değiliz.
Ayrıca Türk milliyetçiliği özü ve tekâmülü itibarıyla bölgesel veya yerel değil, cihanşümuldür.
MİLLİYETÇİLİĞE KARŞI DURMAK, COŞKUN AKAN SUYA BENT ÇEKMEKTiR
Milliyetçilik artık sadece Türkiye'de değil, yeryüzündeki bütün ulus devletlerde yükselen ve uluslararası hukuk normlarını yeniden belirleme yolunda emin adımlarla ilerleyen evrensel bir değerdir.
21. yüzyılda dünyanın gittiği yöne işaret eden milliyetçiliğe karşı durmak, coşkun akan suya bent çekmekten farksızdır.
İki asırdan beri yaşanarak tecrübe edilmiştir ki Türkiye gibi ulus devletleri küresel emperyalizme karşı koruyacak en sağlam zırh, milliyetçilik ülküsüdür.
Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme karşı kazanılan Kurtuluş Savaşı'ndan sonra payidar kalmak için Türk milliyetçiliğini devlet politikası hâline getirmeyi hedeflemiştir.
Cumhuriyet'in hamuru Türk kültürü, mayası da egemenlik haklarımızın yegâne sigortası olan Türk milliyetçiliğidir.
O bakımdan Ülkücü Hareket üzerinden Türk milliyetçiliğini davasının bugünkü neferlerini azgınlıkla suçlamak, ihanetle eşdeğerdir.
Diğer taraftan Türk milliyetçiliği sosyolojik, sosyopsikolojik ve tarihî temelleri sağlam bir ideolojidir.
MHP ve Ülkücü Hareketin temsil ettiği bugünkü dinamik Türk milliyetçiliğinin bilime aykırı olduğunu ileri sürmek;
-Türk toplumun ve milletimizin binlerce yıl ötesine uzanan tarihî ve sosyolojik birikimini görmezden gelmektir. Türk milliyetçiliğini inkârdır. Türk milliyetçiliği davasının geçmişini inkârdır.
-1944 yılında Türk milliyetçilerinin yaşadığı zulmü, verdikleri mukaddes kavgayı inkârdır.
-O dönemin önderi büyük dava adamı Nihal Atsız'ı inkârdır.
-Alparslan Türkeş'i inkârdır.
BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ'Lİ YILLAR NEREYE KONACAK
Türk milliyetçiliği en çetin mücadeleleri 12 Eylül 1980 öncesinde Başbuğ Alparslan Türkeş'in liderliğinde, “azgın” komünizme karşı vermiştir.
Bu uğurda binlerce şehit vermiştir.
Eğer bugün MHP ve Ülkücü Hareket'in durduğu yer azgın milliyetçilikse Başbuğ Alparslan Türkeş'li yıllar nereye konacaktır?
Kaldı ki dün mefahirimiz, bugün şerefimiz, gelecek yeminimizdir.
MHP ve Ülkücü Hareket, kökü mazide olan bugündür ve atidir.
MHP ve Ülkücü Hareket, geçmişe de bugüne de sahip çıkmaktadır.
Bugünü sorgulayanlar; geçmişinden utanç duyup geçmişi inkâr edenlerdir.
“Azgın milliyetçilik” kabilinden açıklamalar;
-Sağduyuya, akla, mantığa ve izana mugayirdir.
-Türkiye'de kamu vicdanına sinmiş Ülkücü Hareketin toplumsal barış ve huzura kazandırdığı artıları yok sayan haksız bir bühtandır.
-Beka tehditlerinin her türlüsüne karşı azimli, caydırıcı ve kararlı bir duruş sergileyen MHP ve Ülkücü Hareket'in özgül ağırlığına hakarettir.
-En geniş manada Türk milliyetçiliği davasının yüksek itibarına düzenlenmiş bir siyasi suikasttır.
Asıl azgınlık; geçmişini ve mensubu olduğu milletin vazgeçilmez değerlerini çirkinleştirme, değersizleştirme gayretidir.
Asıl azgınlık; küçük dünyevi hesaplar uğruna milletin etine aş erenlerin, Türk milliyetçilerini düşman belleyenlerin ekmeğine yağ sürmektir.
Asıl “azgın” nitelendirmesini hak edenler; yıllardır yüzlerce askerimizi polisimizi şehit eden, binlerce masum vatandaşımızın kanına giren -PKK başta olmak üzere- terör örgütleridir.
MÜCATELEMİZ TAVİZSİZ OLACAK
Dün, varlığını milletine adamış Türk milliyetçileri ercesine kavga ederek düşmanın savletini durdurmuştur.
Türk milliyetçileri, bugün de içerideki ve dışarıdaki düşmanlarımızla onların iş birlikçilerine karşı kıyasıya mücadele vermektedir.
Bu mücadele elbette sert ve tavizsiz olacaktır.
Siyasette de devlet politikasında da maşeri vicdanın milliyetçi düşüncenin ışığında şekillenmesinden gocunanlar; aidiyet hislerini, mensubiyet şuurlarını sorgulamalıdır.
Sonuç olarak diyeceğimiz şudur:
MHP ve Ülkücü Hareketin Türk milliyetçiliği ülküsü yolunda bütün Türkiye'nin hayrına sürdürdüğü dinamik, etkin ve bir o kadar da kucaklayıcı ve birleştirici siyasi mücadele, kıyamete kadar sürecektir.
Bu kutlu kavgayı içimizden topladıkları birkaç dönme ve devşirmeyi istismar ve iğfal ederek sekteye uğratacaklarını sananlar, aldanmaktadır."
TÜRKGÜN