Kılıçdaroğlu`na Yapılan Saldırının Azmettiricilerini Biliyoruz!

AKP'nin kullandığı tehlikeli, provokatif dil, güneşli bir pazar gününde tüm ülkenin eski karanlık günlerinden birini yaşamasına yol açmıştır.

AKP'nin kullandığı tehlikeli, provokatif dil, güneşli bir pazar gününde tüm ülkenin eski karanlık günlerinden birini yaşamasına yol açmıştır.
Ankara Çubuk'ta Hakkari'de şehit olan bir askerimizin töreni için bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyet, darp edilmiş, linç girişimine maruz kalmıştır.
En ufak bir hak talebini, açılan en masum pankartı bile biber gazına boğan güvenlik güçlerinin dakikalarca bu linci engellememesi ise dehşetin boyutunu tırmandırmıştır.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun, güvenliğinin alınabilmesi için apar topar götürüldüğü bir evin etrafını saran saldırganların, "Evi taşlayın", "Evi yakalım" naraları, Sivas katliamının başlangıcını hatırlatmıştır.
Kuşkusuz bu bir provokasyondur ve temelleri daha önceden atılmıştır. Bu saldırının zemini, ülkenin güvenliğini sağlamakla yükümlü olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Valiliklere CHP'lileri şehit cenazelerine almamalarını emrettim. Onlar PKK cenazelerine gitsinler" dediğinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, sırf daha fazla oy olabilmek için "CHP demek PKK demek" ifadesini kullandığında atılmıştır. Düne kadar Erdoğan'a demediğini bırakmazken şimdi onunla iktidar ortağı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, saldırıdan sadece birkaç saat öncesinde "CHP ile terör örgütleri seçimde ortak hareket etti" demesinin de payı büyüktür. Bu saldırının azmettiricileri, maalesef ki böyle saldırıların meydana gelmesini engellemekle yükümlü şahıslar olmuştur.
Saldırının hemen ardından Ankara Valiliği'nden yapılan açıklamada linç girişimi için "hoş olmayan protesto" denmesi de, Soylu'nun o karanlık talimatının nasıl tıkır tıkır işlediğini ortaya koymuştur.

DAHA KARANLIK GÜNLERE UYANMAMAK İÇİN
Eğitim-İş olarak uyarıyoruz: Meselenin hafife alınacak hiçbir yanı yoktur. Bu ülkenin kurucu partisinin başındaki isim, ülkenin başkentinde linç girişimine maruz kalmış, sığındığı ev taşlanmaya yakılmaya çalışılmıştır! Sivas Katliamı provasını aratmayan bu girişim, Cumhur İttifakı tarafından kullanılan o tehlikeli dilin derhal değişmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Bu konuda sağduyulu bir değişim sağlanmazsa, Türkiye, katliamlarla boğuştuğu o karanlık dönemlere sürüklenebilir. Bu, köprüden önceki son çıkıştır. Yarattığı bu karanlık tablodaki vahameti görmeyenler, dönüp yakın Türkiye tarihine bakarlarsa, bu halkın o karanlığı yaratanları her zaman defettiğini, bunun kazananı olmayan kirli bir oyun olduğunu anlayacaklardır.

Bakmadan Geçme