Kanser & İmmünoterapi
Dr. Ülkü Görmez
Kanser ve İmmunoterapi en az 50 - 60 yıllık geçmişi olan bir birlikteliktir. Ancak kemoterapi ve radyoterapinin klasik tıpta 100 yıldır ön planda yer alması nedeni ile İmmunoterapi arka planda kalmış ve tedavi protokollerinde maalesef yer alamamıştır. 2006 yılı sonrası gereken önemi kazanmıştır. 2006 yılı sonrası yapılan çalışmalar İmmunoterapi'de devrimsel nitelikte olmuş ve alınan sonuçlar tedavilere hız kazandırmıştır.
Kanser İmmünoterapi'si yılın en önemli bilimsel gelişmesi olarak belirlendi.
Amerikan"Science" dergisi, 2013'ün en önemli 10 gelişmesinden en önemlisini İmmunoterapi olarak belirledi. İmmunoterapi kanserle mücadele için vücudun doğal savunma sistemlerini harekete geçirerek, hastalıkla mücadeleyi organizmanın yapmasını sağlıyor.
Dergide yayımlanan makalede, artık çok sayıda kanser uzmanının bu yöntemin kanser tedavisinde bir dönüm noktası olduğuna ikna olduğu, yıllarca önce ortaya atılan İmmünoterapi'nin meyvelerini vermeye başladığı vurgulandı..
Kanser hastalarının bağışıklık sistemi zaten çökmüştür ki, kanser hastalığı ortaya çıkmıştır.
Hepsinde yani yüzde 100'ünde insulin direnci ve/veya gizli şeker veya şeker hastalığı mevcuttur. Hemen hepsinde D vitamin düzeyleri aşırı düşüktür.
İmmunoterapist her zaman Onkolog ile beraber hareket etmelidir.
Her iki disiplin de hasta yararına çalışmaktadır ve tek amaç hastayı iyileştirmektir.
Yapılan çalışmalarda görülmektedir ki, İmmunoterapi Kemoterapi'nin etkinliğini onlarca kat arttırmakta ve yanıtı hızlandırmaktadır.
Anlaşılanın aksine birbirlerine ters disiplinler değillerdir. Birbirlerini daima desteklemelidirler.
İmmunoterapi'de zaman kazanmak çok önemlidir. Özellikle agresif lösemi, lenfoma, küçük hücreli akciğer kanseri gibi kemosensitif (kemoterapi duyarlı) ve çok hızlı büyüyen, yayılan agresif kanserlerde bu zamanı kazanmak için kemoterapiden mutlaka faydalanılmalıdır.
Kemoterapi esnasında eş zamanlı İmmunoterapi verilmesi tedaviye duyarlılığı ve etkinliği çok arttırmaktadır. Ayrıca Kemoterapi'nin yan etkilerinden de hastayı korumakta, hastanın yaşam kalitesini arttırmaktadır.
Kanser hastalarında dikkat edilecek en önemli husus CEA seviyesidir. CEA seviyesine göre verilecek İmmunoterapi dozu ayarlanır. İmmunoterapi'den fayda görüp görmeyeceği anlaşılır. Ancak bugün şunu bilmekteyiz ki, son terminal dönem hasta olup 1000 ve üzeri CEA seviyesinde olan hastalarda bile İmmunoterapi tedavi yanıtını inanılmaz hızlandırabilmekte, hastanın yaşam konforunu arttırabilmektedir.
Bağırsak flora analizi ve buna göre tedavi, İmmunoterapi'nin temel tedavisini oluşturur ki, bu tedavi Nature dergisinde de yayınlanmıştır. Kişiye özel tedavinin temelini oluşturur. Tüm tedaviler bilimsel ve kanıta dayalı olmalıdır.
Hastalarda en büyük sorun oral alımın bozulmasıdır. Ancak tedavinin en önemli kısmını ağızdan almaları gereken destekler ve özel diyetleri oluşturmaktadır.
IV yüksek doz askorbat ve diğer destekler de 50 yıldır uygulanmakta olan yan tedavilerdir. Genelde en fazla 3 ay verilirler. Ancak bu sure hastaya göre değişmektedir.
Hastaların neden bu hastalığa yakalandıklarının tespiti ve buna yönelik tedavi edilmesi çok önemlidir.
Uyku bozukluklarının giderilmesi, vitamin eksikliklerinin düzeltilmesi ayrıca faydalıdır. Psikiyatri ve diğer branşlardan da multidisipliner faydalar sağlanmalıdır.
Hastadaki yaşam şekli değişiklikleri hastada kalıcı bağışıklık sistem düzelmesi sağlamaktadır.
Kür (tam iyileşme) sağlanması mümkündür. Önemli olan doğru tanı konması ve yeterli vaktin olmasıdır. Bir de tedavinin harfiyen uygulanabilmesi çok önemlidir. Yani hasta uyumu en önemli husustur. Bunu sağlamak ise tedavideki en zor bölümdür.
Hasta ve hasta yakınlarının uyumu tedavinin başarısını belirlemektedir.