Emeğin Haklarını Savunmak İçin Omuz Omuza!

Hatem DENKTAŞ Eğitim İş Sendikası Malatya Şube Başkanı

1 Mayıs, II.Enternasyonal'ın kararıyla ilk kez kutlandığı 1890 yılından bu yana, işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılara karşı talepleriyle alanlara çıktığı, birlik, mücadele ve dayanışma duygularını en somut şekilde alanlara yansıttığı bir gün olarak tüm ülkelerde kutlanmaktadır.

Türkiye'de AKP'nin iktidarda olduğu 17 yıl emekçiler açısından en büyük hak kayıplarının yaşandığı dönem olarak tarihe geçmiştir. Ülkenin en değerli ve stratejik kaynakları özelleştirmeler yoluyla uluslararası ve yerli sermayeye değerinin çok altında peşkeş çekilmiştir. Esnek ve güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma uygulamaları hızla yaygınlaşıp, kitlesel işten çıkarmalar sürerken, düşük ücret ve maaş artışlarının dayatıldığı, emeğe yönelik saldırıların çok yönlü olarak hayata geçirildiği bir süreç yaşanmıştır.

İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını gerileten sermaye yanlısı siyasal, ekonomik ve sosyal politikalar, rejim değişikliği sürecinde hız kazanmıştır. OHAL bahanesiyle grevlerin yasaklandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, her türden hak arama yönteminin baskı altında alındığı, bir ortamda emek sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını korumak ve geliştirmek oldukça zorlaştırılmıştır.

Oysa demokrasinin en önemli ölçütü, emekçilerin hakları için özgürce örgütlenebilmeleri, kendi geleceklerine ait kararları alabilmeleridir. Sendikasız demokrasi; grevsiz ve toplu sözleşmesiz sendika olmaz. Türkiye ise dünyada, sendikal hakların en yoğun biçimde ihlal edildiği ülkeler arasındadır.

Yapılması gereken İLO koşullarına uygun, anti demokratik maddelerden arınmış, çalışanların demokratik, meşru eylem ve etkinliklerini engellemeyen, içerisinde “grev ve toplu sözleşme” olan bir sendika yasasının çıkarılmasıdır. Ancak, AKP iktidarının böyle bir niyeti söz konusu değildir.

ITUC'un raporunda, Türkiye, Kamboçya, Hindistan ve İran gibi ülkelerle birlikte çalışanlar için en kötü on ülke sıralamasında yer almıştır.

Emekçiler verimlilik ve milli gelir artışından payını alamamaktadır. Bu nedenle de gelir dağılımı ülkemizde oldukça bozuktur. Nüfusun en düşük gelir grubunu oluşturan yüzde 20'lik diliminin milli gelirden aldığı pay yüzde 6'dır. Buna karşın nüfusun en yüksek yüzde 20'lik grubunun milli gelirden aldığı pay ise yüzde 46'dır.

İşsiz sayısının 7 milyonu aştığı bir ülkede, tek kişinin ağzından çıkan sözle, işsizlik fonundaki paraların işverenleri ve bankaları kurtarmak için kullanılması, dar gelirlinin vergi yükü altında ezilmesi, kıdem tazminatına göz koyulması, milyonların emeklilik hakkının yok sayılması gibi uygulamalar emekçi sınıfların sömürüsünü daha da derinleştirmiştir.

Artık emekçilerin hak gasplarına tahammülleri kalmamıştır. Bugün yaşadığımız bu sürece karşı durmanın yolu ise birlikte omuz omuza mücadele etmekten geçmektedir. Emekçiler, bugün içinde bulunduğu sürece karşı yanıtını, tarihini hatırlayarak, tarihini yeniden yaratarak verecektir.

Bütün emekçiler temel hakları ve ekonomik talepleri için birleştiğinde, daha adil ve özgür bir dünyanın kurulacağını, emeğimizi sömürenlerin ise “bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gideceklerini” ve “bu güzelim memlekette hürriyetin en şanlı elbisesiyle elini kolunu sallaya sallaya dolaşacağını” biliyoruz.

Eğitim-İş olarak emeğimiz ve iş güvencemize sahip çıkmak için 1 Mayıs'ta ülkedeki tüm alanlarda ve Ankara'da Tandoğan meydanında olacağız.

Yaşasın Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü

Yaşasın 1 Mayıs!!

Hatem DENKTAŞ

Eğitim İş Sendikası Malatya Şube Başkanı

Bakmadan Geçme