Eğitimde Reforma Ehil Yöneticiler İş Başina Getirilerek Başlanmalidir.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı eğitimde istenilen başarıyı sağlayamadıkları açıklamasının ardından eğitimde başarısızlığın nedenlerini sıraladı.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı eğitimde istenilen başarıyı sağlayamadıkları açıklamasının ardından eğitimde başarısızlığın nedenlerini sıraladı. Sayıştay raporuna da atıfta bulunarak önemli tespitlerde bulunan Geylan, bunun en önemli nedeninin liyakatsizlik olduğunu bildirdi.
18 yıldır tek başına iktidar olunmasına ve eğitim sistemine kayda değer yatırımlar yapılmış olmasına rağmen, yalnızca mensubiyetler üzerinden yönetici kadrosu oluşturulmuş olmasının Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın dile getirdiği istenilmeyen sonucu kaçınılmaz kıldığına vurgu yapan Geylan, okul müdürlüğünden MEB üst düzey bürokrasisine kadar tüm eğitim yönetiminin, sadece liyakat esasına göre ve adalet üzere kurgulanmış bir sistemle tayin edilmesi elzem bir durum olduğunu söyledi.
Türk Eğitim-Sen'in geride bıraktığımız yıl itibariye yaptığı tespitlere göre; ülke genelinde vekaleten görev yapan 185 ilçe milli eğitim müdürünün 148 tanesinin bir sendika üyesi olduğunu, geçici görevli 534 şube müdürünün 434'ünün, 940 proje okulu müdürünün 829'unun yine aynı sendikanın üyesi olduğunu, son iki yıl içerisinde Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'un eğitim kurumu yöneticileri için yazılı sınav uygulaması getirmesinden önce Türkiye genelindeki okul yöneticilerinin %75'inden fazlasının da yine aynı sendikanın üyesi olduğunu bildiren Geylan, “Siz eğitim yönetimini sendika/vakıf/cemiyet görünümlü paralel yapılara mahkum bırakırsanız, eğitimi yönetemezsiniz” dedi.
Geylan eğitimde reforma, ehil yöneticilerin iş başına getirilerek başlanması gerektiğine dikkat çekti.
Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Sayıştay'ın MEB için düzenlediği 2019 Denetim Raporu'nda göze çarpan bulgulardan bir tanesi de yönetici atamalarında tespit edilen usulsüzlükler.
Raporda, özellikle “İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kadrolarına meri mevzuatın liyakat ve kariyer ilkeleri doğrultusunda öngördüğü şartları taşımayan kişilerin de atandığı görülmüştür.” vurgusuyla önemli tespitler dile getiriliyor.
Aslında Türk Eğitim Sen'in yıllardır gündeme getirdiği gerçekler, bu kez bizzat Sayıştay tarafından ortaya konuluyor.
Raporda, 2018-2019 yıllarında ilçe milli eğitim müdürlüğü kadrosuna asaleten atanan ve Ekim 2019 itibarıyla halen görevde bulunan 127 ilçe müdürünün sadece 38'inin (%30'unun) bahse konu kadroya atanabilmek için gerekli şartları taşıdığı tespit edilmiş. Yani iki yılda asaleten atanan ilçe milli eğitim müdürlerinin %70'i gerekli şartları taşımayanlardan oluşuyor. Ki, aslında bu sorun son iki yılın değil yıllardır devam eden bir sürecin devamıdır. 2018 öncesi atananların da hemen hemen aynı nitelikte olduğunu söylemek de kehanet ve abartı olmasa gerektir.
Bu gerçekler, aslında, önceki gün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın dile getirdiği “18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum." tespitinin temel nedenlerini oluşturuyor. Nitekim Sayıştay'ın sözkonusu raporunda dile getirilen “İdarenin yasallığı ilkesine aykırı düşen bu uygulama, eğitim sisteminin verimli, etkin ve sürdürülebilir yönetimini de güçleştirmektedir.” ifadeleri, liyakatsiz yöneticilerle başarının sağlanamayacağını açık şekilde vurgulamaktadır.
Okul müdürlüğünden MEB üst düzey bürokrasisine kadar tüm eğitim yönetiminin, sadece liyakat esasına göre ve adalet üzere kurgulanmış bir sistemle tayin edilmesi elzem bir durumdur.
Aksi taktirde, 18 yıldır tek başına iktidar olunmasına ve eğitim sistemine kayda değer yatırımlar yapılmış olmasına rağmen, yalnızca mensubiyetler üzerinden yönetici kadrosu oluşturulmuş olması Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın dile getirdiği istenilmeyen sonucu kaçınılmaz kılmaktadır.
Siz eğitim yönetimini sendika/vakıf/cemiyet görünümlü paralel yapılara mahkum bırakırsanız, eğitimi yönetemezsiniz. Kamu yöneticisinin sadakat göstereceği yer sadece devlettir. Ancak paralel yapıların yönettiği süreçlerle görev başına gelen yöneticiler ise devlete değil, biat ettiği mahfillere sadakat gösterecektir.
Sayıştay'ın tespit ettiği ilçe milli eğitim müdürlerinin sendikal aidiyeti incelensin bakalım, nasıl bir tablo ile karşılaşacağız. Eminim ki, sürprizle karşılaşmayacağız.
Sendikamızın geride bıraktığımız yıl itibariye yaptığı tespitlere göre; ülke genelinde vekaleten görev yapan 185 ilçe milli eğitim müdürünün 148 tanesi bir sendika üyesidir. Geçici görevli 534 şube müdürünün 434'ü, 940 proje okulu müdürünün 829'u yine aynı sendikanın üyesidir. Şu son iki yıl içerisinde Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk'un eğitim kurumu yöneticileri için yazılı sınav uygulaması getirmesinden önce Türkiye genelindeki okul yöneticilerinin %75'inden fazlası da yine aynı sendikanın üyesi idi.
Özellikle 2014 yılında MEB teşkilat kanununun değiştirilmesiyle birlikte başlatılan mülakatla yönetici atama sürecinde, binlerce eğitim yöneticisi mülakatlar marifetiyle alaşağı edilmiş ve yerlerine yine mülakatlar marifetiyle ve çoğunluğu yalnızca mensubiyetleri üzerinden yöneticiler göreve getirilmiş idi.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı süresince yedi kez Milli Eğitim Bakanı değişmiş ancak ne hikmettir ki, MEB teşkilatını tahakküm altına almış olan malum yapıların etkinliği her dönem değişmeden devam etmiştir.
Her zaman dediğimiz gibi, siz masa başında en güzel programları hazırlayabilirsiniz, sisteminizi en kamil şekilde kurgulayabilirsiniz, en gelişmiş imkanlarla projelerinizi hayata geçirebilirsiniz; fakat nihayetinde tüm bunların başarısını tayin edecek temel unsur uygulayıcılardır. Okul yöneticisinden üst düzey bürokrasiye kadar bir milyonluk eğitim camiasını yönetecek olan kadronuz yetkin değilse Sayın Cumhurbaşkanı'nın samimiyetle dile getirdiği başarısızlık kaçınılmaz bir sonuç olur.
Aynı nedenlerin, her daim benzer sonuçları doğuracağı temel bir fizik kaidesidir.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın özlediği ve ülkemizin hak ettiği eğitimde başarıyı yakalayabilmek için ilk düğmeyi doğru ilikleyeceğiz. İlk düğme ise liyakat esasına göre ve adaletle tanzim edilmiş yönetici atama sisteminin ihdas edilmesi ve eğitim yönetiminin paralel yapıların tahakkümünden kurtarılmasıdır.
Yani “REFORM”, ehil yöneticileri işbaşına getirerek başlamalıdır.
Türkiye bunu hak ediyor…”