Biz Büyüyünce Siz Neden Küçüldünüz
O zamanlar köydeydik,yani köylüydük.Küçüktük,tek bildiğimiz köyümüz,bağımız,bahçemiz ve okul yolumuz.Çok katlı binaları bilmezdik,lunaparkı,televizyonu,sin
O zamanlar köydeydik,yani köylüydük.Küçüktük,tek bildiğimiz köyümüz,bağımız,bahçemiz ve okul yolumuz.Çok katlı binaları bilmezdik,lunaparkı,televizyonu,sinemayı hiç bilmezdik.Duymamıştık çünkü.Çocuktuk ve tek derdimiz koyunları en iyi otlatan ,en iyi çalışan biri olmak ve annemizden aferin almaktı.Arkadaş grubumuz yoktu,gruptan da habersizdik aslında.Arkadaş arkadaştır,bu grubu siz icat etmişsiniz.Mahalle arkadaşı falan da bilmeyiz biz.Köydeki bütün her kes arkadaşımızdı.Ha, bizde de sizde olmayan karşı köyden arkadaşlarımız vardı. Her mevsimde ayrı bir neşe olurdu içimizde.Hele dışarıda güz yaprakları olunca keyfimize diyecek yoktu.Güz demek ,ağaçların yapraklarını dökmesi demek ,ve biz ayaklarımızın altında hışırtıyla dans eden yaprakların ritmine uyup türküler söylerdik.Yakalamacılık oynardık, kör ebe, saklambaç vazgeçilmezimizdi.Buradan bakınca,ne kadar da mutluymuşuz.Her mevsim çoğul sevdalarda koşuyormuşuz da sevdanın ne olduğunu bilmiyormuşuz o zamanlar.Gönlümüz düşermiş te haberimiz yokmuş.Derken bir gün sizden olduk,yani sizin gibi şehir hayatına başladık.Adapte olmak için ne zorluklar çektiğimizi biz biliriz.Siz bizimle oynamazken biz buna anlam yüklemeye çalışıyorduk,başaramıyorduk.Bizim sizden ayrı birer canlı olduğumuzu düşünüyorduk.Siz başka yaratılmışsınız sanki,biz başka.Biz hiç kimseyi hor görmeyi bilmezdik,ta ki sizi tanıyana kadar. Siz bizi kendinize yakıştırmıyordunuz,biz sonradan fark ediyorduk.Oysa biz kitaplarda okumuştuk ' köylü milletin efendisidir.' Nereden bilebilirdik ki ,efendilerin hor görüleceğini.Köyden geldiğimizde kendimizi efendi sanıyorduk,ama sizin millet olabilmeyi beceremediğinizi bilemiyorduk.Biz ,sizinle aynı sınıfı paylaşırken aynı sırayı da paylaşmak ve sizinle arkadaş olmak istiyorduk.Oysa siz bizi hiç görmüyordunuz.Biz arka sıralarda silinip giderken,gülücükleriniz ve bakışlarınız başka sıraların bahtına düşüyordu.Kıskanmayı bile bilmiyor,sınıfta ön sıraların,teneffüste oyun alanlarının size ait olduğunu sanıyorduk.O küçücük hayatımızda sevginin çoğul ekler aldığını düşünüyorduk ve sevgimizi aşk sanıyorduk.bu aşkın en tepesinde siz,en dibinde biz.En güzelini sevmek sizin hakkınız sanıyorduk. Ne çok yanlış sanmalarımız varmış bizim. Sınıfta tahtayı hep biz siliyorduk, gürültü olunca tahtaya bizim adımızı siz yazıyordunuz,cezayı biz yiyorduk.Kural böyle sanıyorduk.Yine de size küsmüyorduk ,aranıza karışmak,sizinle oynamak istiyorduk,siz izin vermiyordunuz,biz yine de size küsmüyorduk.Çünkü biz, küsmeyi bilmiyorduk.Siz bizi her fırsatta çiğneyip geçtiniz,ama bizim istediğimiz bu değildi.Bilinelim istemiştik.Siz,bizi biliyordunuz,kendinizi bizden üstün görüyordunuz,biz bunu bile kabulleniyorduk. Yine de mutlu sayılırdık.Siz, bizim kalbimizde en baş köşede yer alıyordunuz,biz sizin kalbinizde bir defter süsü kadar bile yer almıyorduk.Bunu biliyorduk,yine de mutluyduk.Çünkü biz, sevgiyi aşk biliyorduk. Yine de düşününce ,ne kadar mutluymuşuz o zamanlar.Sonra büyüdük.Ancak biz daha büyümeden çok farklı şeyler oldu.Kim bilir,belki bu yüzden büyüdük,belki de biz büyüdük diye her şey böyle oldu.Sizin, simi dökülmüş bir aynanın önünde inanılmaz bir açıklıkla önümüze serilip de çözüldüğünüz gün ,bizim rüyalarımızda gördüğümüz o şatafatlı hayatınız ayaklarımızın altına serilmişti.Artık biz sizin için rüyalar görmemeye başladık,siz dünyamızdan sessiz sedasız çekip gittiniz.Aslında gitmediniz de,biz size ayırdığımız dünyayı geri almıştık.Ve sizin de bizden bir farkınız kalmamıştı.Öyle sadeydiniz ki,çok şaşırmıştık.Aslında siz aynıydınız,sizden olağanüstü bir varlık çıkaran bizlerdik.Belki de buna ihtiyacımız vardı. Henüz hayatı sizin okuduğunuz kitaplardaki gibi görmüyorduk.Ağaçların,cırcır böceklerinin sesini biz kitaplardan okumamıştık,bizzat içlerinden gelmiştik.Bizim gördüğümüz,sizin okuduğunuz bir hayat.Belki de sırf bu yüzden sizi olağanüstü yaptık.Siz kitaplarda taşlı,dikenli yolları okurken,biz o yollarda düşe kalka,dizlerimiz,ayaklarımız yara bere içinde yürümüştük.Sizin okuduğunuz kitaplardaki hayatın yollarından haberimiz yoktu ama,bir sığınağımız olsun istemiştik ve sizin yanınıza sokulmuştuk.Bizim de acılarımız vardı ,ancak bunların hayata dair olduklarını henüz anlamıyorduk.İstiyorduk ki yatağımıza uzanıp gözümüzü uykuya yumduğumuzda düşünülecek güzel şeylerimiz olsun.Bu kadar basitti işte. Ama siz, o simi çözülmüş aynanın karşısında çözüldüğünüz gün zamana yenik düştünüz ve bizim sizin için yarattığımız olağanüstü varlıktan çıktınız,tükendiniz.Oysa biz öyle zannediyorduk ki,siz hiç bitmezsiniz, erişilmezsiniz.Ama size eriştik ve bittiniz,tükendiniz.Sizinle birlikte sizin için kurduğumuz düşlerimiz de tükendi.En kötüsü buydu işte. Biz buna hayal kırıklığı diyoruz şimdi. Bizi en çok yaralayan nedir biliyor musunuz ? Bizi en çok hayal kırıklığına uğratan !! Biz, sizden ayrı sizden çıkardığımız başka sizle sizi yarıştırmışız ve sizden çıkardığımız sizin karşısında siz mağlup olmuşsunuz. Ve biz bunu büyüdüğümüzde anladık. Sahi biz büyünce siz neden küçüldünüz.!!