Ağbaba: İmamoğlu'na Siyaset Yasağını Getirenler Bugünün Kenan Evrenleridir
İmamoğlu'na Ceza Veriyorsan Soylu'yu Siyasetten Men Etmen Lazım
CHP'li Ağbaba, “14 Aralık tarihi yeni bir darbe girişiminin adıdır. 14 Aralık darbe girişiminin sahibi saray vesayetidir.Tanklar halkın bedenini ezer, bu yaptığınız halk iradesini, halk kararını, halk vicdanını ezmesidir.”dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen 2 Yıl 7 ay hapis cezası ve siyaset yasağı getirilmesini sert sözlerle eleştirerek alınan kararı ‘darbe' olarak nitelendirdi.
16 MİLYON İSTANBULLUNUN BEDENİNİN, KALBİNİN, KARARININ ÜZERİNDEN TANK GİBİ GEÇİLDİ
Sözlerine 14 Aralık tarihinin yeni bir vesayet odağının, yeni bir darbe girişiminin adı olduğunu belirterek başlayan Veli Ağbaba, “14 Aralık darbe girişiminin sahibi saray vesayetidir. Kendisi geçmişte gücünü millî iradeden alan bir siyasetçinin geldiği son nokta millî iradeyi hiçe sayması ve 16 milyon İstanbullunun iradesine açık bir darbe yapmasıdır. Bu kararı alanlar, talimatı verenler, destekleyenler, mazeret üretenler başta Mecliste olmak üzere onlar da darbecidir.Darbe saraydan talimat alan yargıçların eliyle de yapılır. Ha, Türk Silahlı Kuvvetlerine talimat vermişsin, uçakları uçurmuşsun, tankları yürütmüşsün, ya da talimat verip ‘ahmak' lafına hapis cezası, siyasi yasak getirmişsin. İkisi arasında hiçbir fark yok. Tanklar halkın bedenini ezer, bu yaptığınız halk iradesini, halk kararını, halk vicdanını ezmesidir. Demokrasilerde halkın bedenlerinin ezilmesi ile tercihlerin ezilmesi arasında hiçbir fark yoktur. Siz, dün akşam 16 milyon İstanbullunun bedeninin, kalbinin, kararının, iradesinin üzerinden geçtiniz. Bu darbeyi yapanlar "Oyunuzu Sisi'ye mi, İmamoğlu'na mı vereceksiniz?" diyenlerdir.
DÜNÜN MAĞDURLARI, BUGÜN ZALİM OLDULAR
Ağbaba; “Buradan açık ve net söyleyelim: Halkın oyuyla 2 defa seçilen Ekrem İmamoğlu'na siyaset yasağını getirenler bugünün Kenan Evrenleridir; bu kadar açık.O da sizsiniz. Bu darbenin emrini veren, kendi kendine okuduğu bir şiir yüzünden siyasi yasak getirildiğini söyleyen ve bunun ekmeğini yirmi beş yıldır yiyen Recep Tayyip Erdoğan'dır. Dünün mağdurları, bugün zalim olmuşlardır” dedi.
İMAMOĞLU PEKER'LE ANLAŞMAK İÇİN GAZETECİ TUTANLARA ‘AHMAK' DEDİ
“Ekrem İmamoğlu'na niye hapis cezası verildi? YSK'ye hakaret ettiği için. İmamoğlu bu sözü YSK'ye değil Bakana söylediğini söylüyor, YSK üyeleri "Bu sözün muhatabı biz değiliz." diyor ama İmamoğlu'na ceza veriliyor” diyerek konuşmasını sürdüren Ağbaba; “İmamoğlu bunu kime söyledi: Sezgin Baran Korkmaz'ın yurt dışına çıkışıyla ilgili "Devletin en tepesinden en aşağısına kadar bir önemli organizasyon." diyerek kanunlara, Anayasa'ya meydan okuyan, hatta sizin Genel Başkanınıza şantaj yapan kişiye "ahmak" dedi. İmamoğlu, mafya lideri olduğu iddia edilen Sedat Peker'le barışmak için araya gazeteci Özışık'ı sokan kişiye "ahmak" dedi. Milletin vekiline, bazen komisyonda, bazen bu kürsüden hakaret edenlere "ahmak" dedi.”ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, konuşmasının devamında şu ifadeleri konuştu:
AHMAK SUÇSA SÜRTÜK NEDİR?
Hakaret arıyorsak, bir arşivlere bakalım; şu sözlere bir bakın: "İsrail dölü", "adiler", "cibilliyetsizler", "zürriyetsiz", "tezek", "mankafa", "şerefsiz" "geri zekâlı", "soysuz" "çakal", "ölü sevici", "çürük", "sürtük" kim söylemiş? Recep Tayyip Erdoğan. Allah aşkına "ahmak"tan iki yıl yedi ay hapis cezası çıkartanlar, milyonlarca kadına "sürtük", "çürük" diyenlere ne eder, bu "sürtük" ve "çürük" lafının ederi ne? Ya da bir de hakaret edildiği iddia edilen Soylu'ya bakalım, fotoroman Süleyman'a. "Şerefsiz", "onursuz", "tecavüzcü", "namussuz", "alçak", "terörist", "haysiyetsiz" hatta utanarak söylüyorum Komisyonda, Plan Bütçe Komisyonunda bir arkadaşımızın ölmüş annesine küfretti, kulaklarımızla duyduk. Eğer İmamoğlu'na iki yıl yedi ay ceza veriyorsan Soylu'yu siyasetten hatta insanlıktan menetmen lazım.
İSTANBUL'U KAZANAN TÜRKİYE'Yİ KAZANIR
Bu İstanbul kimyayı bozdu, iki sebebi var. Birincisi: Ne diyordu Erdoğan? "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." Genel Başkanımıza söylüyor bu sözü, şöyle çevirelim. İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır, işte sorun burada. İkincisi: Yirmi beş yıldan beri İstanbul'u yönetenlerin arpalıklarının ellerinden gitmesi. Değerli arkadaşlar, buradasınız muhtemelen burada bulunan birkaç vekil de İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tahsis etmiş olduğu araca binmiştir. Liste var, Allah aşkına arkadaşlar, 827 tane araç, 827 tane araca AKP biniyor. Grup başkan vekili var, il başkanı var, il gençlik kolları başkanı var, tam 2,2 milyar yani eski parayla 2,2 katrilyon acaba kimyanızı bu bozmuş olmasın? Tirajı olmayan lağım medyasına, haram medyasına kesilen ilanlar bitti diye olmasın.
FAKİR FUKARANIN HAKKINI YİYENLERE ZEHİR OLSUN, ZIKKIM OLSUN, HARAM OLSUN.
Meclis konuşmalarımda "AKP'li bir Kadın Kolları Başkanı, eski bir Bakan, bir milletvekili burs değil, servet almış." dedim, kanıtlarıyla sundum. 7,7 milyon TL ne kadar yapar bugünkü parayla? 7 trilyon. Kabul ettiler ama ne yaptılar, biliyor musunuz? Ravza Kavakcı, benim hakkımda tam 400 bin liralık dava açtı, 400 bin lira. 7 milyon yetmedi, bir de 400 bin liralık dava açtı. İstanbul'un nimetlerini, fakir fukaranın hakkını yiyenlere zehir olsun, zıkkım olsun, haram olsun.
SEZEN AKSU'YU, SEDEF KABAŞ'I KONUŞ, 6 YAŞINDAKİ İSTİSMARA SUS
AKP milletvekilleri: "Yargı bağımsız." Diyorlar ya.Yesinler sizin bağımsız yargınızı. Hele bir de Adalet Bakanı var, diyor ki: "Yargıya intikal etmiş konularda konuşmam." Kim? Bozdağ. Sezen Aksu'yla ilgili konuşup talimatı veren sensin. Sedef Kabaş'la ilgili konuşup talimatı veren sensin. Gülşen'le ilgili konuşup tutuklama talimatını veren sensin ama 6 yaşındaki iğrenç istismarda susan yine sensin. Konuşması gereken yerde susan, susması gereken yerde konuşan Adalet Bakanı. Vallahi billahi, FETÖ'den beter bir yargı düzeniyle karşı karşıyayız.
İSTANBUL'UN TOKADINI YEDİNİZ, ŞİMDİ, TÜM TÜRKİYE'NİN TOKADINI YİYECEKSİNİZ
Biliyoruz ki İmamoğlu ne ilk ne son, Ergenekon'u hatırlayın, diğer davaları hatırlayın, Gezi'yi hatırlayın. Maalesef, yargı talimatla hareket ediyor. FETÖ'yle birlikte bize geçmişte yaptıklarınızı yapıyorsunuz, yetmiyor bir de üzerine koyuyorsunuz. Belediye başkanlarına kayyum atıyorsunuz, siyaset yasağı koyuyorsunuz. Hakaret olup olmadığı Yargıtayda bile tartışmalı olan bir konuda İstanbul Belediye Başkanını cezalandırıyorsunuz. AİHM kararlarını uygulamıyorsunuz. Dün mazlum edebiyatı yapıyordunuz, bugün zalimliğin âlâsını yapıyorsunuz. 6 Mayıs darbe girişimi sonrası 23 Haziranda İstanbullunun tokadını yediniz, şimdi, tüm Türkiye'nin tokadını yiyeceksiniz, buna hiç kuşku duymuyoruz.
RIZA SARRAF'A ÖDÜL VERENLERE UYGULANMAYAN KARAR İMAMOĞLU'NA UYGULANIYOR
Bu karar elbise kılıfıyla, ayakkabı kutusuyla para alan, rüşvet aldığı kameralarına yansıyan bakana uygulanmıyor, o ne oluyor? Büyükelçi oluyor. Ya da saat alan bakanlara uygulanmıyor, açıkça, Rıza Sarraf gibi bir ahlaksıza teslim olan siyasetçilere uygulanmıyor, kime uygulanıyor? İmamoğlu'na uygulanıyor. Her şey açık seçik. Siyaset yasağı bu memleketin Türk Bayrağı'nı, millî değerlerini kendi pisliklerini örtmek için kullanılan Rıza Sarraf'a ödül veren AK PARTİ Genel Başkan Yardımcına laf söylenmiyor "ahmak" diyenlere uygulanıyor. Yazıklar olsun sizin yargı düzeninize.
O MAĞDUR DEĞİL, BU İŞİN FAİLİDİR, FAİLİDİR, FAİLİDİR.
Trollere sorsan mağdur Recep Tayyip Erdoğan. O her şeyde mağdur, Birinci Dünya Savaşı'nda mağdur olan o, İkinci Dünya Savaşı'nda mağdur olan o, hatta Timur'la Beyazıt'ın esir düşmesi savaşında, Ankara Savaşı'nda mağdur olan yine o. Başka? Bir de Kore'de mağdur olan da o, mağdur. Şimdi, derse ki yarın... Yarın ölçer, kamuoyu tepkisi de anormal, düşüyorsa çıkar der ki: "Bu kararı ben kabul etmiyorum." Der mi? Der. Örnekleri var mı? Var. Ancak buradan söyleyeyim: O mağdur değil, bu işin failidir, failidir, failidir.
YOK OLACAKSINIZ
Sezen Aksu söz söylediğinde "Dilini keserler." diyen de o "Ben o sözü Sezen Aksu'ya söylemedim." diyen de o, başka? Dolmabahçe masasını kuran, Dolmabahçe masasında kimin nereye oturacağına karar veren de o, oylar düşünce "Dolmabahçe masası olur mu? diyen de o. "Rabia" diyorlardı. "Mursi, Mursi, Mursi" diyorlardı, ne oldu? Mursi gitti, Sisi geldi. Sisi -daha önce söylemiştim- yakında derler ki: "Biz bunu Mursi'yi, desteklemek için değil 'Sisi sen, dört dörtlük adamsın.' demek için yaptık derse şaşmayın. Göreceksiniz, bu İstanbul'da tokadı yediniz, Türkiye'de de tokadı yiyeceksiniz. Kim halkın iradesine karşı gelmişse tarihte görülmüştür ki o yok olmuştur, siz de yok olacaksınız.
BU KADAR ÇARKÇI SİYASET TARİHTE AZ GELİR
AKP Grup Başkanvekili Yılmaz Tunç'un sataşması üzerine yeniden söz alan Ağbaba, “AKP milletvekillerinin zoruna gitmesinden, üzülmesinden daha doğal bir şey yok çünkü Türkiye siyasi tarihinde değil dünya siyasi tarihinde bu kadar çark yapan bir siyaset az gelir. Gömlek değiştiren siz, dün "Şerefsiz." dediğinizin bugün dizinin dibinde oturan siz, size "Aptal olma." diyen Amerikan Başkanı Trump için seçim kampanyası yapan siz ama bu Rabia önemli. Bakın, Malatya'da bizim bir Belediye Başkanı vardı Yeşilyurt'ta Rabia heykeli dikti, Eski Düzce Belediye Başkanı Rabia heykeli dikti; şimdi, Rabia heykeli yıkılıyor, vallahi de billahi de, siz de Rabia'yı kullanamıyorsunuz” dedi.
AYNI MASADA OTURMAM DİYEN DE SİZ, DİPLOMATİK ZAFER ÇIKARAN DA SİZ
“Darbe yapıldığında Cumhuriyet Halk Partisi Mısır'a büyükelçilerden oluşan bir heyet gönderdi, sizlere dedi ki: "Kardeşim, sen darbeye karşı çık, eyvallah; Sisi'ye de karşı çık, Mursi'nin haklarını savun ama bin yıldır ilişkin olan Mısır'la ilişkilerini kesme, kesersen zarar edersin." Dinlemediler. Bize ne dediler, Kemal Kılıçdaroğlu'na? "Darbeci." Niye? Kemal Kılıçdaroğlu Osman Korutürk ile Faruk Loğoğlu'nu Mısır'a göndermişti. Şimdi siz barışmak için kapının önünde kedi gibi bekliyorsunuz! "Mursi olduğu sürece masasına oturmam, yanına yaklaşmam." diyen, "Birleşmiş Milletlerin Genel Kurulunda aynı masada oturmam." diyen de siz, şimdi, el sıkışmaktan diplomatik zafer çıkaran da siz... Bu utancı taşıyacaksınız ve bunu söyleyeceğim, hiç zorunuza gitmesin, söyleyeceğim. Bir başka şey... "Yargı bağımsız" diyorlar ya; ya, kim inanır? Yargı bağımsızsa Rahip Brunson'u bir emirle niye gönderdiniz? Haksızca tutuklanmış Deniz Yücel'i Merkel'in emriyle niye gönderdiniz? Yargı bağımsızsa Demirtaş'ın talimatını veren siz, Kavala'nın talimatını veren siz, ne bileyim o İstanbul'daki insan hakları savunucularının talimatını veren siz; yargı bağımsız değil, yargı direkt Saray'a bağlı, Saray'ın vesayeti var.
BAE'YE "ŞEREFSİZ" DİYEN BAKANINIZ NİYE O ŞEREFSİZLERİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKTÜ?
Sayın Osman Aşkın Bak sordu. Şimdi, İstanbul seçimlerinden duyduğumuz birkaç sloganı daha hatırlayalım; kulaklarımız duydu. "Netanyahu mu, İmamoğlu mu?" dediniz. Vallahi dediniz, billahi dediniz. Ne dediniz? "Sisi mi, İmamoğlu mu?" Siyasi çarklarınız çok. Üç tane çark anlatayım ben size. "İsrail, katil devlet." diyordunuz, şimdi İsrail'le kuzu sarması oldunuz. Gazze'de ağıt yakıyorsunuz, Kudüs'te halay çekiyorsunuz; böyle bir siyasetçisiniz siz. Suudi Arabistan domatesimizi yasakladı, Türk mallarını yasakladı iki yıl. Niye yasakladı? Kaşıkçı'yla ilişkileri kestiniz. Sonra ne yaptınız? Saray'a girmek için ne yaptınız? Böyle, kedi gibi demeyeyim de ona benzer bir şey yaptınız. Ya, niye küstünüz, niye barıştınız? Birleşik Arap Emirlikleri'ne niye "şerefsiz" dediniz? O millete "şerefsiz" diyen İçişleri Bakanınız niye o şerefsizlerin önünde diz çöktü, onun cevabını verin.
AKIL HOCANIZ HALA 28 ŞUBAT'I SAVUNUYOR
Bir çarkınızı daha söyleyeyim de belki zorunuza gider; 28 Şubat, 28 Şubat, 28 Şubat. 28 Şubat'ı o gün destekleyen, bugün destekleyen en önemli siyasi parti kimdir? Vatan Partisi. Vatan Partisi nerede? İttifakınızda. Şimdi, sizin akıl hocanız Doğu Perinçek, akıl hocanız... Kumpas, darbe varsa Ergenekon'a bakacaksınız, Balyoz'a bakacaksınız, Askerî Casusluk Davası'na bakacaksınız. Hatta bu Meclisi bombalayanlar, sivil insanların üzerine kurşun sıkanların nasıl paşa olduğuna bakacaksınız. Boğaz Köprüsü'ne sıkılan kurşunların silaha verildiği gece 12 Eylül 2010'dur. O paşaların, albayların, FETÖ'cü albayların general olduğu gün 12 Eylül 2010'dur; arıyorsanız bunlara bakacaksınız.