'Abiler' Acaba Nasıl Hesap Verecekler..?
Gazeteci-Yazar Mustafa Kaplan Sosyal medya kişisel hesabından gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor...
Gazeteci-Yazar Mustafa Kaplan Sosyal medya kişisel hesabından gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor...Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin vasiyetnamesinin gerçekleri gün yüzüne çıkarır yazısı sosyal medyada okunmaya devam ediyor. İşte Kaplan'ın o yazısı;
Bu fakir 13 yaşından itibaren Risâle-i Nûrlar ile haşir neşirdir. Bir başka ifâde ile Said Özdemir ve Av. Bekir Berk'in Üstâd Bedîüzzaman Said Nursî (ra) Hazretleri adına onun vefâtından üç sene sonra birer sahte vekâletnâme hazırladıkları yıl Risâle-i Nûr'ları okumaya başladım. 1970'de de İstanbul'a geldim. Yazdıklarım ve söylediklerim ya bizzât müşâhedelerime, ya da mu'temed şahıs veyâ sağlam kaynak ve belgelere dayalıdır.
Onun için benimle ilgili olarak ileri geri konuşanların bu husûsu nazar-ı dikkate almaları lazım. Belgesiz konuşmam, kimseye bühtânda bulunmam.
Bana serzenişte bulunanların serrişte ettikleri hususlardan bir tanesi de “Neden bunları Abiler hayâtta iken yazmadın, söylemedin, konuşmadın?” demeleri. Bir kere abiler hayâtta iken arkadaşlarımla birlikte hepsiyle görüştük. Bugün yaşanan sıkıntıların çözümü için kendilerinden yardımda bulunmalarını istedik. Bizi kàle almadan vefât edip gittiler. Şimdi ise ortalık toz duman. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimse burnundan kıl aldırmıyor. Her kafadan bir ses geliyor.
Abilere “Eserlerin orijinallerini bir araya toplayarak nüsha farklarında âzâde, ümmete tek nüsha bir Risâle-i Nûr Külliyâtı mîrâs bırakalım. Gönüllü olarak bu işte çalışmaya hazırız” dedik, gülüp geçtiler. Ellerinde Risâlelerin orijinalleri olanlar o kadar ketum ki, kimseye zırnık koklatmıyorlar.
2010 Çanakkale Mevlidinde Hüsnü Bayramoğlu resmen Said Özdemir'i "Risâlelerin orijinallerini kendilerine vermemekle" suçluyor. O da "Kardeşim bizim bastıklarımızı esas alarak siz de Risâleleri basabilirsiniz" diyor. Hüsnü Bayramoğlu'nun verdiği cevâp ise ma'nîdârdır: "Senin düzgün bastığını nereden bileceğiz? Sana nasıl i'timâd edeceğiz?"
Buyurun aşağıdaki linkten olayı ibretle seyredin. Mustafa Sungur'un -Üstâdın üzerini çizerek "Bunları neşretmeyin" dediği- 19 adet konjonktürel siyâsî mektûbu nasıl Risâlelere eklediğini teessürle müşâhede edin.Naşirler birbirlerine Risâlelerin orijinallerini vermezse bizi kim adamdan sayar? SıddıkDursun'u elinde bulundurduğu orijinal Risâlelerle ilgili olarak İstanbul Ümrâniye'deki merkezlerinde ziyâret ettik. Bize cevap vermeden öldü. Dolayısıyla elimize Külliyâtın orijinalleri yeni yeni geçmeye başladığından biz de bunları şimdi yazıyoruz. Yoksa biriktirip yazmak için bugünü beklemedik.
2010 yılından îtibâren “Hüseyin Kocabıyık” mahlasıyla facebook sayfamda bu konuları işledim. İsim benzerliğinde dolayı sayfamın kapanmasını müteàkip Mahir Usta olarak devâm ettiğim facebook sayfamda kaldığım yerden devâm ettim. Bilgisayarın imleci veya parmak-ı şerifinizi kaydırarak sayfamın ilk paylaşımlarına doğru gidin. Orada bugün söylediklerimizi ve paylaştıklarımızı göreceksiniz. O zaman bugün ahırete giden abilerin ekserisi hayatta idiler. Fakat onlar yine bizi kàle almadılar.
Hem ne farkeder ki? Onlar vefât etti ise kapı gibi bir “mutlak vekil” Hüsnü Bayramoğlu var. Çocukluğundan bu yana Üstâdın yanında ve hizmetlerin içindedir. Mâşâellah bilmediği bir şey yoktur. Şimdi gündeme getireceğim konu dâhil, bugüne kadar yazdıklarımızın ve söylediklerimizin bir numaralı muhâtabı odur.
MUHARREF VASİYETNÂME
“Vasiyetnamemdir
“Aziz, sıddık kardeşlerim ve vârislerim,
“Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrûkâtım ve Risale-i Nur'dan olan benim hususî kitaplarım ve güzel ciltlenmiş mecmualarım ve sair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikaların heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten on iki* kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki, emr-i Hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrûkâtım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.
“Kardeşlerim, bu vasiyetten telâş etmeyiniz. Ben, teessürattan ve dokuz defa zehirlenmekten, pek çok zaif olmakla beraber gizli münafıkların desiselerle müteaddit suikastları için bu vasiyeti yazdım. Merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye ve hıfz-ı İlâhî devam ediyor.
اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى”
Kardeşiniz Said Nursî”**
Bu vasiyetnâmeyi herkes gibi ben de okudum geçtim. Yukarıdaki “ON İKİ” rakamı ile aşağıdaki dipnot arasındaki uyumsuzluğu –abiler bilir, mürettib veya musahhih hatâsı diye- “hayra” yordum. Ne zamânki Küçük Ali Abi Osmanlıca Emirdağ Lâhikası'nın 268. sayfasında bu vasiyetnamenin orijinalini görünceye kadar.
ZÜBEYİR GÜNDÜZALP BİLE "EKLEME"!
Orijinalde Üstâd Hazretlerinin mübârek el yazısıyla düştüğü dipnottaki isimlerin sayısı 2+12'dir. Metinde geçen “Gül ve Nur fabrikalarının heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten ON İKİ kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum” ifadesinde geçen 1. Hüsrev, 2. Tahirî'den sonra mübhem kalan on iki kişiyi şöyle sıralamış: 3. Kardeşim Abdülmecid, 4. Sungur, 5. Ceylan, 6. Mehmed Kaya, 7. Hüsnü, 8. Bayram, 9. Abdullah, 10. Ahmed Aytimur, 11. Âtıf. 12. Tillolu Said, 13. Mustafa,14. Mustafa.
Aşağıdaki orijinal (1 numaralı) belgede “Zübeyr, Mustafa, Rüşdü ve Seyyid Salih” isimleri yok. Bunlar Üstâdın el yazısının üstüne ve altına çok çirkin bir taklîd ve tahrif ile eklenmiş.
Bilgisayar ve cep telefonunda büyüterek (2 numaralı) belgeyi yaklaştırın. Orada farklı kalem, renk tonu, mürekkeb ve yazı karakteri ile “Zübeyr, Mustafa, Rüşdü ve Seyyid Salih”in eklendiğini ibretle göreceksiniz. Hayatta olan “Son Mutlak Vekil Ağabey” Hüsnü Bayramoğlu'nun bu çirkin tahrîf ve ta'dîle bir îzâh getirmesi boynunun borcudur.
“4 meçhul Mustafa”dan birisi olduğunu tahmin ettiğimiz Mustafa Gül abi, yeniden kaleme aldığı adı geçen vasiyetnâmedeki (3 numaralı belge) Üstadın el yazısına eklenen isimleri kırmızı mürekkeple dipnot metnine ilâve ederek bir “ayıbın” üzerini örtmüş. Ancak vasiyetnâme metnindeki “ON İKİ” sayısına bir çare bulamamış!.. Hatâen ekleme “Mustafa”yı Sungur'un başına ilave ederek sayıyı “on beş”e çıkarmış. Mustafa Sungur, “Sungur” olarak ma'rûf ve me'lûf olduğu için ekleme “Mustafa” müstakildir. Diğer eklemelerle birlikte vasîlerin sayısı 18'e çıkmış demektir:
“1.Hüsrev, 2. Tahirî'den sonra mübhem kalan on iki kişiyi şöyle sıralamış: 3.Kardeşim Abdülmecid, 4. Sungur, 5. Ceylan, 6. Mehmed Kaya, 7. Hüsnü, 8. Bayram, 9. Abdullah, 10. Ahmed Aytimur, 11. Âtıf. 12. Tillolu Said, 13. Mustafa, 14. Mustafa, + 15. Zübeyir, 16. Mustafa, 17. Rüşdü, 18. Seyyid Sâlih.
Burada dikkate alınmayan “Tahirî Mutlu” ne edip edip “altı mutlak vekil” –Zübeyr Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Hüsnü Bayramoğlu, Abdullah Yeğin- arasında yer almışsa da “başta Hüsrev… ” diye vasîlerin en başında gelen zât-ı muhterem safdışı edilmiştir.
"ABİLER" ACABÂ NASIL HESÂB VERECEKLER?
Bu altı “mutlak vekil” ile işbirliği yapan Av. Bekir Berk, Mehmet Kırkıncı, Mehmet Emin Birinci, Mehmet Nuri Güleç (Fırıncı), Mehmet Kutlular ve Abdülvâhid Mutkan sudan bahâneler ve sistematik bir itekleme çalışmas neticesi Hüsrev Altınbaşak ile birlikte Üstadın “Birinci talebem ve yegâne vârisim” dediği Hacı Hulusi Bey ile Mehmet Feyzi Pamukçu'yu bir kenara atmışlardır.
Keza bizzat Üstâdın elyazısı ile yukarıdaki dipnotta isimleri yer alan Mehmet Kayalar, Ahmet Aytimur, Abdülmecid Nursî, Ceylan Çalışkan ve Âtıf Ural ile birlikte isimleri muhtelif vasiyetnamelerde geçen yaklaşık 20 kişi bozuk para gibi harcanmıştır.
Koca bir Nurculuk câmiası da işlenen bu zulüm ve vahşete seyirci kalmıştır. Risâlelerin tahrîf ve tahrîb edilmesine ses çıkarmayarak zulüm ve ihânete ortak olmuşlardır.
Tûtî kuşu gibi koro hâlinde “Abiler bilir”, “Abilere sormak lâzım”, “Abilerin bu hususta fikrini aldınız mı?” diyen şahısperestlere bir sorun: “Abilerden kastınız kimlerdir?” Kesinlikle alacağınız cevap “Tahirî Mutlu, Zübeyr Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Hüsnü Bayramoğlu ve Abdullah Yeğin” olacaktır.
Peki canını dişine takarak çalışan ve hayatını bu hizmete vakfeden Mustafa Acet, Mustafa Gül, Ceylan Çalışkan, Hacı Hulûsi Bey, Hüsrev Altınbaşak ve Mehmet Feyzi Pamukçu gibi 25 civârındaki vâris ve hizmetkârları bir kalemde çizip atmak hiç vicdan, merhamet ve adâletle kabil-i te'lîf olabilir mi?
Evet, mahşerde iki elim bu fakiri de birtakım yalan ve iftiralarla Hacı Hulûsi Bey, Hüsrev Altınbaşak ve Mehmet Feyzi Pamukçu gibi nâzik, âlim, fâzıl, gayretli ve mücâhid insânlarla görüşmekten men' edenlerin yakasında olacak.
-----------------
*Kardeşim Abdülmecid, Zübeyir, Mustafa Sungur, Ceylân, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüştü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Âtıf, Tillolu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Salih.
**Emirdağ Lâhikası-I, s. 136.