Ağbaba: 'Deprem Araştırma Komisyonu Kurulana Kadar Önerge Vermeye Devam Edeceğiz'
Ağbaba: 'Deprem Araştırma Komisyonu Kurulana Kadar Önerge Vermeye Devam Edeceğiz'
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Elazığ iline bağlı Sivrice merkezli deprem sonucu Malatya ilinde meydana gelen hasarların incelenmesi, Malatya ilinin birinci derece deprem bölgesinde bulunması sebebiyle bölgenin afet bölgesi olarak değerlendirilmesi, bölgede gerçekleşebilecek diğer depremlere karşı yapıların dayanıklılığının denetlenerek, tüm yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi için gereken tedbirlerin alınması ve bölge halkının ilerleyen süreçte karşı karşıya kalacağı barınma ve ekonomik sorunlarına yönelik tüm önlemlerin araştırılarak ortaya çıkarılması amacıyla, Anayasanın 98. maddesi ve TBMM iç tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak gerekli incelemelerin yapılmasını arz ederim.
Veli AĞBABA
Malatya Milletvekili
GEREKÇE
24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55’te meydana gelen, merkez üssü Elazığ’a bağlı Sivrice ilçesi olan Richter ölçeğine göre 6,8 şiddetindeki deprem Malatya ilimizde özellikle Kale, Pütürge, Battalgazi, Yeşilyurt ve Doğanyol ilçelerinde ciddi hasara sebebiyet vermiştir.
Yaşanılan depremin neticesinde Malatya ilimizde 4 yurttaşımız hayatını kaybederken 481 yurttaşımız da yaralanmıştır.
Depremin ardından özellikle Doğanyol, Yeşilyurt, Pütürge, Battalgazi ve Kale ilçelerimizde bulunan köylerdeki az sayıdaki beton yapılar haricinde ezici çoğunluğu oluşturan kerpiç, taş ve yığma evlerin %80’den fazlasında ağır hasar oluşmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölgede yaptığı incelemeler sonucunda Pütürge ilçemizde ağır ve orta hasarlı bina toplamı en az 3217, Doğanyol ilçemizdeki en az 1180, Kale ilçemizde ise en az 1102’dir. Battalgazi ve Yeşilyurt ilçelerinde ise çok sayıda hasarlı ev olup birçok sitede boşaltma kararı alınmıştır.
Bölgedeki yurttaşlarımızın neredeyse tamamının ekonomik durumu, depremin yarattığı yıkım sonucunda çok daha olumsuz bir hal almıştır. Üstelik hasar gören yapıların büyük bölümünün, Afet Sigortaları Kanunu kapsamındaki “Zorunlu deprem sigortası” bulunmamaktadır. Bu nedenle vatandaşlarımızın maddi hasarlarını karşılayacak bir güvenceleri yoktur.
Devlet ile yurttaşlar arasında imzalanmış “Yurttaşlık Sözleşmesi” esasıyla, devletin yurttaşlara, yurttaşın ise devlete karşı belli ödev ve yükümlülükleri bulunduğu aşikardır. Bu ödev ve yükümlülüklerden birisi de yurttaşın devlete vergi ödemesi sorumluluğudur. Buna karşılık devlet de toplamış olduğu vergileri yine yurttaşların yararına harcayacağını taahhüt etmektedir. Yurttaşlar vergilerini ödeyerek kendi sorumluluklarını yerine getirmektedir. Bu vergilerden biri de 26 Kasım 1999’da depremin yaralarını sarmak üzere sadece 1 yıllığına yürürlüğe giren, 5 Aralık 2003 tarihinde ise 5035 sayılı kanun ile kalıcı hale getirilen Özel İletişim Vergisi’dir. 1999 yılından itibaren Özel İletişim Vergisi adı altında toplam 64 milyar TL vergi toplanmıştır. 64 Milyar TL’yi depreme karşı önlem almak ve depremin zararlarını karşılamak amacıyla yurttaşlardan toplayan bir devlet, yurttaşın depremden kaynaklı olarak yaşadığı sorunlara karşı koruyucu, önleyici, düzenleyici ve iyileştirici tedbirleri almak, yurttaşların mağduriyetlerini önlemek ve mağduriyetin olduğu durumlarda tahribatı azami ölçüde tamir etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük sosyal devlet ilkesiyle de Anayasamızca güvence altına alınmıştır. Bu anlamda, Malatya’da deprem nedeniyle meydana gelen tahribatın devlet tarafından giderilmesi, hukukun, sosyal devlet ilkesinin ve hakkaniyetin bir gereğidir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 29 Ocak 2020 tarihli açıklamasına göre Malatya merkezde 500, Doğanyol'da 150, Kale’de 200 ve Pütürge'de 200 olmak üzere üç ilçemizde toplam 550, Malatya geneli köy evleri ahırlı ve ahırsız olarak 1500, toplamda ise 2 bin 550 yeni konut yapılacağı belirtilmiştir. Lakin, depremin birinci dereceden etkilediği Doğanyol, Pütürge ve Kale ilçelerinde gerçekleştirilen incelemelere göre sadece bu üç ilçede bulunan ağır hasarlı bina sayısı ilk tespitlere göre 5000’inin üzerindedir.
Bu üç ilçede yapılacak konut sayısının Bakanlık tarafından 2 bin 550 olarak açıklanması, depremden zarar gören köylülerimizin önemli bir kısmı mağdur olacağı ve mağdur olan bu yurttaşlarımızın büyük çoğunluğunun da yaşamlarını sürdürdükleri köylerinden veya bulundukları ilçe merkezlerinden göçe zorlanacakları anlamına gelmektedir. Kalıcı konutların planlaması yapılırken, depremden zarar gören köylülerimizin istekleri ön planda tutulmalıdır. Zira köylülerin neredeyse tamamı, köylerinde yaşamaya devam etme isteği içerisindedir. Bu nedenle kalıcı konutların, bir başka bölgede değil hali hazırda yaşadıkları köylerde yapılması ve depremzedelerin göçe zorlanmaması gerekmektedir.
Ayrıca Battalgazi ve Yeşilyurt ilçelerimizde yapılacak konutlarla ilgili ifadelerin son derece muğlak olması da bu ilçelerimizdeki depremzedelerimizi haklı biçimde endişeye sevk etmektedir.
Konut planlamalarının Bakanlığın açıkladığı şekli ile uygulanması, depremzedelerimizin göçe zorlanmalarıyla sonuçlanacak ve en önemli geçim kaynakları olan hayvancılıktan ve tarımsal üretimden koparılmaları anlamına gelecektir. Böylesine bir durum da hem Malatya’daki üretim faaliyetlerini olumsuz etkileyecek hem de bu yurttaşlarımızın işsiz kalmasıyla sonuçlanacaktır. Yurttaşlarımızın deprem neticesinde birçok büyükbaş ve küçükbaş hayvanının telef olduğu da düşünüldüğünde, yaşanılan sorunları derinleştirme tehlikesi barındıran, mağduriyeti başka mağduriyetler yaratarak gidermeye çalışan çözümlerden kaçınılması gerektiği de aşikardır.
Bu anlamda, köylülerimizin yaşamakta olduğu başta barınma sorunu olmak üzere, tüm ekonomik sorunlar, giderleri deprem vergilerinden edinilen gelirle karşılanarak devlet tarafından yapılacak olan kalıcı konutlar ve gerçekleştirilecek diğer yardımlar vasıtasıyla çözülmelidir. Konutlaşmaya dair planlamalar yapılırken de köylülerimizin istekleri göz önünde bulundurulmalı ve göçe zorlanmayacakları bir kalıcı çözüm benimsenmelidir. Aksi yönde gerçekleştirilecek çözümler, ekonomisi hayvancılık ve tarıma dayanan bölge halkının ciddi anlamda zarar görmesine neden olacaktır.
Ayrıca Malatya’da bulunan kamu binaları ve okullarda hasarlar olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Yine daha önceki depremlerde hasar görerek depreme dayanıksız raporu verilmiş olan binaların kullanımına devam edildiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda, tüm kamu binalarının hasar tespitlerinin ve potansiyel depremlere dayanıklılıklarının belirlenmesi gerekmektedir.