Ağbaba'dan OHAL Raporu

SİVİL DARBENİN AĞIR BİLANÇOSU

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “OHAL’le Geçen 2 Yıl / Sivil Darbenin Bilançosu” adı altında bir rapor hazırladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL’in etkilerini ve sonuçlarını ele alan bir rapor hazırladı. Ağbaba, hazırladığı raporda OHAL’in işçi ve sendikalar, ekonomi, eğitim, basın, kamu emekçileri, cezaevleri ve sivil toplum üzerindeki etkileri ile OHAL döneminde yaşanılan intiharları ele aldı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba, hazırladığı raporda OHAL’in , AKP hükümetlerinin yıllardır gündeme getirip kamuoyu baskılarıyla geri adım attığı kamu personelleriyle ilgili düzenlemeleri hayata geçirmek için ve haklarını isteyen işçilerin, emekçilerin mücadelelerine müdahale etmek için bir fırsat olarak kullanıldığını belirtti. 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL ile birlikte hayatın her alanında yasaklamalar, baskılar, hukuksuzluklar yaşandığını kaydeden Ağbaba, “ OHAL kapsamında çıkarılan  KHK'lar  Türkiye’yi  yasaklar ülkesi haline getirmiş, Suruç, 10 Ekim, Soma, Roboski anmalarından, ağıt yakma, türkü söylemeye kadar onlarca etkinlik ve anma OHAL gerekçesiyle yasaklanmıştır. İşçilerin basın açıklamaları yapmaları, Alevilerin kanaat önderlerini anmaları, konser etkinlikleri, Hukuk Fakültesinde düzenlenen “OHAL Hukuku” konulu panel bile OHAL gerekçesiyle yasaklanmıştır. AKP, OHAL’i öyle sulandırmıştır ki çıkarılan KHK'lar ile kış lastiğinden lazer epilasyonlarına kadar, evlilik programlarından, ikramiye veren programların yasaklanmasına kadar hemen her konu OHAL bahanesiyle düzenlenmiştir ” ifadelerine yer verdi.

KALICI OHAL GELİYOR

Öte yandan süresi biten OHAL’in ardından AKP’nin meclise sunduğu kanun teklifiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Ağbaba,  1 defalığına ve 3 aylığına ilan edilen  OHAL’in 18 Nisan 2018 de 7. Kez uzatıldığını hatırlatarak, “AKP meclisi devre dışı bırakıp, KHK’lar ile ülkeyi yönetmenin  rahatlığına alıştı. Şimdi ‘OHAL’i kaldırıyoruz’ diyorlar, meclise getirdikleri yasa tasarısının bazı maddeleri OHAL’i aratır nitelikte. Kalkan OHAL değil sadece OHAL’in ismi. Valilere hak ve özgürlükleri kısıtlamaları için çok geniş yetkiler veriliyor. İstemedikleri kişileri 15 gün boyunca şehre sokmama yetkisi veriliyor. Sırf bu madde bile getirilen yasanın insan hak ve hürriyetlerine aykırılığını ortaya koyuyor. 3 er aylık uzatılan OHAL, yeni yasayla 3 yıl boyunca kalıcı hale getirilecek” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın hazırladığı “OHAL’de Geçen 2 Yıl/ Sivil darbenin ağır bilançosu” raporu ektedir.

15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında 21 Temmuz 2016 günü saat 01:00’dan başlamak üzere 90 gün süreyle geçerli Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmiştir. OHAL ilanına dair Bakanlar Kurulu Kararı TBMM tarafından da onaylanarak 22 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış, böylece 90 gün sürecek OHAL dönemi başlamıştır.  AKP Hükümeti tarafından FETÖ ile mücadele amacıyla ilan edildiği söylenen OHAL, bir yönetim şeklini almış 3 ay süreceği belirtilen OHAL 18 Nisan 2018 de 7. Kez uzatılarak 2 yıllık bir süreci kapsamıştır.

OHAL Kanununa göre sınırlı sürede kullanılması gereken Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması, durdurulması, kamu hizmeti görevlilerine ilave yetkiler verilmesi, görevlilerin durumlarında değişiklik yapılması veya olağanüstü yönetim usullerine ilişkin hükümlerin belirlenmesi ile kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi 2 yıldır sınırsız ve hoyratça kullanılmaktadır.

Bir taraftan OHAL ile temel hak ve hürriyetler sınırlandırılırken diğer taraftan TBMM devre dışı bırakılarak darbe girişiminden bugüne Türkiye , çıkarılan Kanun Hükmünde kararnameler (KHK) ile yönetilmektedir. Kararnameler ile binlerce devlet memuru, ordu mensubu ve akademik personel görevden uzaklaştırılmış, yüzlerce kuruluşun faaliyetine son verilmiştir.

AKP tarafından 20 Temmuzda ilan edilen OHAL ile birlikte hayatın her alanında yasaklamalar, baskılar, hukuksuzluklar 2 yıldır ‘normal’ değerlendirilmeye başlanmıştır. OHAL kapsamında çıkarılan  KHK'lar  Türkiye’yi  yasaklar ülkesi haline getirildi. Suruç, 10 Ekim, Soma, Roboski anmalarından, ağıt yakma, türkü söylemeye kadar onlarca etkinlik ve anma OHAL gerekçesiyle yasaklandı. İşçilerin basın açıklamaları yapmaları,Alevilerin kanaat önderlerini anmaları, aşure yapılması, konser etkinliği, Hukuk Fakültesinde düzenlenen “OHAL Hukuku” konulu panel bile OHAL gerekçesiyle yasaklanmıştır.

OHAL ile hükümete biat etmeyen gazeteci, akademisyen ve hukukçular fikirlerini çok kısıtlı alanlarda dile getirebilir hale gelmiştir. Ulusal basın birkaç istisna dışında tek sesli hale getirilmiş, tutuklamalar ve gözaltılarla yaratılan baskı ve korkularla düşünceyi ifade özgürlüğü ortadan kaldırılmıştır.

OHAL eliyle neredeyse tüm kurumlar dizayn edilmeye çalışılmış, duruşmalarda en çok üç avukat bulundurulması,memuriyete girişte güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması zorunlu hale getirilmesi,öğretim elemanı emeklilik yaşı 72’den 75 yükseltilmesi,at yarışı, şans oyunları lisans hakkının 49 yıl süreyle Türkiye Varlık Fonu’na verilmesi gibi konularda düzenlemelere gidilmiştir.AKP, OHAL’i öyle sulandırmıştır ki çıkarılan KHK'lar ile kış lastiğinden lazer epilasyonlarına kadar evlilik programlarından, ödül ve ikramiye veren programların yasaklanmasına kadar hemen hemen her konu OHAL bahanesiyle düzenlenmek istenmiştir.

OHAL DÖNEMİNDE ÇIKARILAN KHK’LAR

OHAL’in toplumsal yaşama etkileri arka arkaya çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler  eliyle gerçekleştirilmiştir.

20 Temmuz 2016 sonrası OHAL kapsamında yayımlanan KHK’lar şu şekilde;

23 Temmuz 2016 tarihinde 667 Sayılı KHK ,27 Temmuz 2016 tarihinde 668 Sayılı KHK

31 Temmuz 2016 tarihinde 669 Sayılı KHK ,17 Ağustos 2016 tarihinde 670 ve 671 Sayılı KHK’lar

1 Eylül 2016 tarihinde 672, 673 ve 674 Sayılı KHK’lar ,29 Ekim 2016 tarihinde  675 ve 676 Sayılı KHK’lar

22 Kasım 2016 tarihinde 677 ve 678 Sayılı KHK’lar ,6 Ocak 2016 tarihinde 679, 680 ve 681 Sayılı KHK’lar

23 Ocak 2017 tarihinde 682, 683, 684 ve 685 Sayılı KHK’lar ,7 Şubat 2017 tarihinde 686 Sayılı KHK

9 Şubat 2017 tarihinde 687 Sayılı KHK,29 Mart 2017 tarihinde 688 Sayılı KHK

29 Nisan 2017 tarihinde  689 ve 690 Sayılı KHK’lar,22 Haziran 2017 tarihinde 691 Sayılı KHK

14 Temmuz 2017 tarihinde 692 Sayılı KHK,25 Ağustos 2017 tarihinde 693 ve 694 Sayılı KHK’lar

24 Aralık 2017 tarihinde 695 ve 696  Sayılı KHK’lar,12 Ocak 2018 tarihinde 697 Sayılı KHK

4 Temmuz 2018 tarihinde 698 Sayılı KHK,6 Temmuz 2018 tarihinde 699 Sayılı KHK

7 Temmuz 2018 tarihinde 700 Sayılı KHK, 8 Temmuz 2018 tarihinde 701 sayılı KHK

9 Temmuz 2018 tarihinde 702 ve 703 sayılı KHK

İktidar , 8 Temmuz 2018  tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 701 nolu KHK ile 18 bin 632 kişi daha kamudan ihraç etmiştir.İlgili KHK’nın 4 Haziran 2018 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda imzalandığı, ancak 24 Haziran seçimleri öncesi tepki çekmemek ve seçimlerde oy kaybı yaşanmaması için 8 Temmuz tarihine kadar beklenildiği anlaşılmıştır. Sadece bu örnek bile AKP ‘nin  KHK’ları kendi siyasi geleceği için kullandığı bir araç olarak göstermektedir.

 

 

 

EMEK DÜŞMANI POLİTİKALAR

OHAL, AKP hükümetlerinin yıllardır gündeme getirip kamuoyu baskılarıyla geri adım attıkları kamu personelleriyle ilgili düzenlemeleri hayata geçirmek için ve haklarını isteyen işçilerin, emekçilerin mücadelelerine müdahale etmek için bir fırsat olarak kullanılmıştır.

Arka arkaya yayımlanan  KHK’lar  ile  özellikle emek cephesinin gücünün azaltılması hedeflenmiştir.  Kamu emekçilerinin iş güvencelerini ortadan kaldırmayı amaçlayan düzenlemeler,  125  Bin 800  kamu personelinin işlerine son verilmesi noktasına gelmiş, grev kararı alan işçilerin en haklı talepleri bile OHAL gerekçesiyle sürekli ertelenmiştir.

Sendikal mücadelenin önündeki engeller yetmezmiş gibi 15 Temmuz sonrası bir de OHAL engeli ile karşı karşıya bırakılmıştır. AKP çalışma hayatının  olmazsa olmazı sendikaları da OHAL eliyle  dizayn etmeye çalışmış, sendikal hak ve özgürlükler KHK’lar yoluyla ortadan kaldırılmış, sendikal eylem, basın açıklaması gibi en temel haklar bile valilerin iznine tabi bırakılmıştır.

AKP iktidarları döneminde ‘erteleme’ adı altında yasaklanan grev sayısı 15 dir. AKP iktidara geldiği 2002’den bu yana aralarında Şişecam, Petlas, Erdemir’in gibi firmaların da olduğu 15 grevi yasaklamıştır. Bu grevlerin 7’si OHAL döneminde yasaklanmıştır. 2003-2018  yılları arasında yasaklamalar yoluyla grev hakları hükümetçe gasp edilen işçi sayısı ise 200 bine yaklaşmıştır.

TAŞERONA KADRO BİLE KHK İLE

Taşeron işçiler AKP Hükümetleri tarafından yıllarca ‘kadro’ yalanı ile oyalanmış, 2017 yılı sonlarında çıkarılan 696 sayılı KHK ile ismine kadro denilen ancak kadro haklarından mahrum bırakılarak bir düzenleme getirilmiştir.Düzenleme KHK ile yapıldığı için başta güvenlik soruşturması olmak üzere çeşitli sebeplerle sözde kadroya alınmayanlar da hukuken hakkını arayamamışlardır.On binlerce işçi halen kadro kapsamına alınmadıkları için taşeron sisteminde çalışmaya devam etmektedir.

OHAL’DE İŞ CİNAYETLERİ

İş cinayetleri de OHAL den payını almıştır. AKP Hükümeti, OHAL döneminde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği önlemlerini içeren yasaların yürürlük tarihini erteleyerek, yeni iş kazalarına ve iş cinayetlerine ortam hazırlamıştır. 2016 yılında 1970 olan tespit edilebilen iş cinayeti sayısı, 2017 de 2006’ya çıkmıştır.2018’in ilk 6 ayında en az 907 işçi yaşamını yitirmiştir. 

20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’in ardından işçi ölümlerinin yüzde 10 arttığı görülmektedir. OHAL işçiye güvencesizlik, tedbirsizlik, örgütsüzlük ve sonuçta iş cinayeti olarak dönmektedir. Türkiye’nin emek cephesi OHAL ile birlikte çok daha kötü bir dönem yaşamaya başlamıştır.

AKP, OHAL’den de yararlanarak 2012’de yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın kamu kurumlarına ve 50’den az çalışanı olan az tehlikeli özel işletmelere iş güvenliği uzmanı istihdamını zorunlu kılan hükümlerin yürürlük tarihini 2020’ye erteleme kararı almıştır.

 EMEK DÜNYASINA OHAL BASKILARI

OHAL döneminde sadece grev ertelemeleri değil, çalışma yaşamının her alanında baskı ve yasaklamalar yaşanmıştır.

*Toplu iş sözleşmesindeki taleplerini açıklamak isteyen Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Alstom işçilerinin basın açıklaması, 'OHAL'e dayandırılarak valilik kararıyla engellenmiştir.

*İstanbul İMES sanayi sitesinde zam isteyen işçilere “OHAL” sopası gösterilmiş, işverenin işçilere  “Bu yasalarla sizi bedava bile çalıştırırım” dediği iddia edilmişti..

*Gemlik Gübre’de işçilerin işyerine giriş ve çıkışlarda ıslıklı protestoları  “OHAL” gerekçesiyle  engellenmeye çalışılmıştır.

* AKSA Elektrik Elazığ Şubesi’nde çalışan işçilerin maaşlarına zam yapılması isteğiyle başlattıkları iş yavaşlatma eylemleri   “OHAL” nedeniyle 3. Gününde polis engeline takılmış, 25 işçi gözaltına alınmıştır.

*Sendikalaşma aşamasındaki Türkiye genelinde faaliyet gösteren Tedi Mağazası işçilerine OHAL engeli çıkarılmış, OHAL yasakları ileri sürerek işçilerin biraraya gelmeleri engellenmiştir.

* Birleşik Metal-İş üyesi General Elektrik işçilerinin yürüyüşü OHAL gerekçesiyle engellenmiştir.

*Ermenek’te Özkar Madencilik’e ait maden ocağında çalışan işçiler ücretlerini alamadıkları için açlık grevine başlamış, aynı gün madene giren Jandarma komutanı, OHAL’i gerekçe göstererek işçilerden eylemlerini bitirmelerini istemiştir.

*Bursa’da DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan ve direnişleri OHAL gerekçesiyle yasaklanan MSC Medlog Lojistik işçilerinin basın açıklaması OHAL gerekçesiyle  engellenmek istenmiştir.

*Birleşik Metal-İş Sendikasına üye oldukları bahanesiyle işten atılmaları üzerine direnişe geçen Yüksel Endüstri işçilerine polis saldırısı gerçekleştirilmiştir.

 

 

 

EĞİTİMDE TABUTA SON ÇİVİ OHAL’LE

OHAL zaten sistemsiz, günü kurtarmaya dönük politikalarla, itelenerek götürülen eğitim sisteminin çöküşünü hızlandırmıştır. OHAL kapsamında çıkartılan KHK’larda 33 bin 497 öğretmene ilave olarak Temmuz ayında çıkarılan 701 nolu KHK ile 658 öğretmen daha ihraç olmuş böylece ihraç olan öğretmen sayısı 34 bin 155 e yükselmiştir.

Aralarında anaokulu, ilköğretim okulu ve liselerinde bulunduğu 1043 özel eğitim kurumuna, 360 özel kurs ve etüd merkezine, 847 öğrenci yurduna el konulmuştur. Özel öğretim kurumlarında çalışan  22.474 kişinin çalışma lisansı iptal edilmiş, bu kişilerin  herhangi bir eğitim kurumunda görev almaları da yasaklanıştır.Binlerce eğitimci ailesine bakabilmek, evine ekmek götürebilmek için sigortasız bir işe bile girememektedir.

OHAL ile birlikte 15 Vakıf Üniversitesi kapatılmış, üniversitelerde çalışan yaklaşık 6 bin eğitimci ve personel işsiz kalırken  65 bine yakın öğrenci mecburen başka üniversitelere çok zor şartlarda nakil olmuştur.

701 no’lu KHK ile birlikte ihraç edilen barış akademisyeni sayısı 404’e çıkmıştır. Barış akademisyenlerinin KHK’lar eliyle üniversitelerden atılması, AKP’nin barışa ve eğitime bakışının göstergesi olmuştur.

Rektörlük seçimleri OHAL’in üniversitelerde hissedilen en önemli etkilerinden biri olmuştur. OHAL ile üniversitelerdeki akademik personeller bypass edilmiş,  rektör atamaları doğrudan Cumhurbaşkanı eliyle yapılmaya başlanmıştır.Üniversiteler bu şekliyle doğrudan cumhurbaşkanına bağlanan eğitim kurumları halini almıştır.AKP bir taraftan kendisine muhalif akademisyenleri üniversitelerden ihraç ederken diğer taraftan üniversiteleri kendisine yakın siyasi yapıdaki kişilerle doldurmaya ve yeni bir yükseköğretim geleceği için çaba sarf etmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

OHAL’İN EKONOMİK BİLANÇOSU ÇOK AĞIR

OHAL beraberinde işsizlik, enflasyon, yüksek döviz kuru, yüksek faiz olarak getirmiştir.Her OHAL uzatması ile birlikte vatandaşın fakirleşmesi biraz daha gözle görülür hale gelmektedir.

OHAL’in istihdamda yarattığı olumsuz tabloyu hükümetin üst üste açtığı ekonomi paketleri ve istihdam teşvikleri de düzeltememiştir. Sendikalar tarafından yapılan araştırmalara göre OHAL’le geçen 2 yılın ardından Haziran 2018 de geniş tanımlı işsiz sayısı 6,1 milyon, geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 17,7 olarak belirtilmektedir. Tarım dışı genç işsizlik oranı yüzde 19,9 olarak gerçekleşirken,kadın işsizliği yüzde 13,2, genç kadın işsizlik oranı yüzde 22,7 olarak hesaplanmaktadır. Araştırmalara göre 2 milyon 600 bin genç ne eğitimde ne istihdamda yer almaktadır.

OHAL öncesi TÜFE yüzde 8,79 iken, Haziran 2018 de 12,15 e yükselmiştir. Bu dönem içinde TÜFE Yüzde 38 oranında artmıştır.

Dolar 20 Temmuz 2016 öncesi 2,98 iken , kısa süre önce 4, 92 ye yükselmiştir. 2 yıllık OHAL  döneminde dolar yüzde 65 oranında artış göstermiştir.

OHAL öncesi faiz 10,25 ken, OHAL de yüzde 20,25 e yükselmiştir.

OHAL öncesi Benzin 4,34 lira, mazot 3,38 iken, 17 Mayıs tarihinde sabitlenen rakamlarla benzinin litre fiyatı 6,28 liraya , mazotun litresi ise 5,73 e yükselmiştir. Hükümet ÖTV den vazgeçmeyi bırakır ise benzinin fiyatı 6,61 ,Mazotun fiyatı ise 6,12 ye yükselecektir.

Çeyrek Altın 30 Haziran 2016 da 206 lira iken, 30 Haziran 2018 de 306 liraya, gram altın 122 lira iken 184 liraya yükselmiştir.

Bu verilere karşın sabit ve asgari ücretlilerin ücretlerindeki artış enflasyon oranlarının altında gerçekleşmiştir. Enflasyonun  % 38 arttığı OHAL döneminde asgari ücretliye verilen zam % 23’tür. Zaten kamu emekçilerinin aldığı zam enflasyonun bile çok altındadır. Örneğin 2018 yılının ilk dönemi için memurlara verilen % 4’lük zam nisan ayını çıkaramadan enflasyonun altında kalmıştır.

Resmi gazetede 31 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanan 669 Sayılı KHK ile şirketlerin  iflas başvuruları olağanüstü hal (OHAL) süresince yasaklanmıştır. Karara göre iflas erteleme yönünde yapılan başvuruların , mahkeme tarafından reddedileceği belirtilmiştir.Karar 28 Şubat 2018 tarihine yürürlükten kaldırılmıştır.

 

 

 

OHAL’DE TEK TİP BASIN

Demokrasinin olmazsa olmazı tarafsız ve özgür basındır. AKP iktidara geldiği 2002 den beri kendisine biat eden basın ve basın mensupları istemektedir. OHAL, AKP’nin bu hayalini gerçekleştirmek için önemli bir araç olmuştur. 19 Televizyon, 61 Gazete,19 Dergi, 23 radyo , 5 Haber ajansı OHAL süresince kapatılmıştır.

OHAL’in sadece FETÖ ile mücadele için çıkarılmadığının en net göstergesi kapatılan yayın kuruluşlarıdır. FETÖ darbede başarılı olsaydı ilk kapatacağı, el koyacağı yayınlar AKP tarafından kapatılmıştır. Yol TV, Hayat TV, IMC TV, TV 10, Özgür Radyo, Evrensel Kültür  yayınların FETÖ bahanesiyle kapatılması basın özgürlüğüne vurulan darbedir.

2017 yılında; 111 gazeteci gözaltına alınmış, 62 gazeteci tutuklanmıştır.  2018 yılının ilk 6 ayında; 27 gazeteci gözaltına alınmıştır.32 gazeteci tutuklanmıştır. Yaklaşık 55 gazeteci işten atılmıştır. 1 Temmuz 2018 itibariyle 127 gazeteci, gazetecilik ve politik davalar kapsamında hapishanede tutuklu bulunmaktadır. 127 gazeteciden 33’ünün  yargılanması devam etmekte,  40’yla ilgili soruşturma sürmektedir. Hapisteki gazetecilerin  24’ü hükümlü, 30’unun dosyası üst mahkemede bulunmaktadır. Dünya basın özgürlüğü endeksi sıralamasında her geçen yıl geriye giden Türkiye, basın özgürlüğü konusunda 180 ülke içerisinde 157'inci sırada yer almaktadır.

OHAL döneminde kapatılan Habertürk Gazetesi ile ilgili dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın “Birini kapattık, biri kaldı. Onlar da bizim gibi işsiz kaldı” ifadelerini kullanması, gazetenin hükümet eliyle kapatıldığının itirafı olarak değerlendirilmelidir.

OHAL’İN SİLİNDİR GİBİ EZDİĞİ KAMU EMEKÇİLERİ

OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016’dan 1 Eylül 2016 tarihine kadar FETÖ bağlantılı ihraç, açığa alma, adli ve idari soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar yaşanırken 1 Eylül 2016 dan  sonra mücadele FETÖ ile birlikte demokrat  ilerici, Atatürkçü kamu personelini de içine alarak devam etmiş, böylece dikensiz gül bahçesi özlemi çeken AKP Hükümeti güllerin dikenlerini OHAL ile budamaya başlamıştır.

AKP Hükümeti, 15 Temmuz sonrası çıkardığı ilk  5  KHK ile FETÖ mensupları ile mücadele ettiğini söylerken, 1 Eylül’de  yayınlanan  672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile OHAL’i sadece FETÖ ile mücadele için değil kendisine muhalif tüm kesimlerle mücadele için kullanacağını ortaya koymuştur.

Bir kamu emekçisinin hiçbir adli soruşturma geçirmeden, kendisine yazılı veya sözlü savunma hakkı verilmeden ve sadece OHAL süresince değil ömür boyu meslekten ihracı toplumda infial yaratmıştır.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası birçok kamu kurum ve kuruluşunda yürütülen çalışmalar kapsamında  446 bin kişi hakkında işlem yapıldı. Halen 100 binin üzerinde soruşturma, devam ederken,  48.390 dava bulunuyor. FETÖ  ile bağlantıları tesbit edilen 33 Bin kişi cezaevlerinde tutuklu bulunuyor.

15 Temmuz sonrası en fazla ihraç ise jandarma ve emniyet dahil İçişleri Bakanlığı'nda yaşandı.  İçişleri Bakanlığı bünyesinde görevli toplam 41.797 kişi ihraç edildi. Yine Milli Eğitim Bakanlığı'nda 34.393, TSK'da 15.300, yargıda 4.836 kişi (hakim-savcı) meslekten çıkarıldı. Bu arada, ihraç edilenlerden yaklaşık 5 bini görevlerine iade edildi.

 

‘BENİM MEMURUM’ İÇİN FORMÜL :MÜLAKAT

15 Temmuz Darbe girişimi öncesi FETÖ’nün kendi yandaşlarını kamu kurumlarına yerleştirmek için savunduğu mülakatlar, 15 Temmuz sonrası AKP tarafından neredeyse tüm kadrolar için uygulanmaya başlanmıştır. Sözleşmeli öğretmenlik mülakatlarında ‘yandaş öğretmen’, hakimlik ve savcılık sınavlarında ‘yandaş hukukçu’ seçmek isteği belgeleriyle basında yer almıştır. Mülakatlar AKP’nin kendi memurunu seçmek için bir araç olarak kullanılmaya başlanmıştır.

OHAL’DE CEZAEVLERİ

Cezaevleri,  AKP İktidarları döneminde en çok mağduriyet yaşanan yerlerin başında gelmektedir. Cezaevlerinde yaşanılan hak ihlalleri OHAL ile birlikte katlanarak artmış, keyfiliğin ortaya koyduğu yönetim sistemi mahpuslara ve yakınlarına ‘çile’ olarak dönmüştür. Adalet Bakanlığı’nın Mayıs Ayı verilerine göre, 140 bin 248’i hükümlü, 88 bin 745’i ise tutuklu olmak üzere, Türkiye’de toplam 228 bin 993 kişi cezaevlerinde bulunurken, binlerce mahkum nöbetleşe uyumak zorunda kalmaktadır. 2002-2018 döneminde cezaevlerinde bulunan mahpus sayısı yüzde 285 oranında artmıştır.

2016 yılı başında cezaevindeki hükümlü ve tutuklu sayısı 178 bin iken OHAL sonrası bu rakam 229 bine çıkmıştır. Bu verilerden hareketle OHAL ile birlikte cezaevindeki mahpus sayısı  22.3 arttı. Tutuklu ve hükümlülerin nüfusa oranında Rusya'dan sonra ikinci olduk. Bu süreçte 5 bin 822 akademisyen, 33 bin 497 öğretmen ve idari personel görevden alınırken, 114 bin 729 kişi kamudan ihraç edildi. 154 bin işçinin grev hakkı engellendi, iş cinayetlerinde 2 bin 6 işçi yaşamını yitirdi. 624 kadın öldürüldü, 387 çocuk istismara uğradı. Çalışmak zorunda bırakılan 2 milyon çocuğun yüzde 80'ni sigortasız ve kadınların yüzde 27'si işsiz.

Son 16 yılda, 3 bin 432 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiği cezaevleri AKP döneminde adeta ölüm evlerine dönüşmüştür. Sadece 2015 yılında hapiste ölen kişi sayısı 426’dır ve bunların 54’ü gözaltında ölmüştür, 43’ü ise intihardır. 10 Haziran 2016 itibarıyla, Türkiye'de 2 bin 542 çocuk tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.Tutuklu ve hükümlü öğrenci sayısı dört yılda 25 kat artarak 70 bine ulaşmıştır.

 

 

 

 

EN ACI GERÇEK: İNTİHARLAR

2 Yıllık OHAL sürecinde çok sayıda mağduriyet yaratılmıştır. İhraç edilen veya tutuklanan kişilerin akrabalarına varıncaya kadar, örgütle ilişkileri olup olmadığına ya da masum olup olmadıklarına bakılmaksızın insanlara suçlu gibi davranılmış,akrabası veya yakını ihraç edilen vatandaşlara kredi verilmediği, kiralık ev verilmediği, sigortalı çalışmalarının engellendiği girilen mülakat sınavlarında düşük puan verildiği gibi durumlar çok sık duyulur olmuştur. OHAL ile birlikte suçun bireyselliği ortadan kaldırılmıştır.

Neticede adalet anlatışının ortadan kaldırılması, masum olduğuna inanan insanların bunu kanıtlayabilecekleri hukuk yollarının kapatılması ve cezaevlerinden yükselen işkence iddiaları, intihar vakalarında ciddi bir artış yaratmıştır. Konuyla ilgili hazırlanan raporlardan hareketle; “OHAL-KHK ihraç uygulamaları bir intihar nedeni olarak gözlemlenmektedir. İntihar vakaları ihraç ve açığa alma dönemlerine yakın dönemlerde yaşanmıştır. Ancak süreç uzadıkça bu riskin derinleştiği de görülmektedir.  İntihar vakalarında “Emniyet çalışanlarının” belirgin ağırlığı bulunmaktadır. Ayrıca intihar vakalarının yaklaşık % 20’si cezaevlerinde gerçekleştirilmiştir. Yine 40 yaş ve üzeri olanların intihar edenler içerisinde önemli bir ağırlığı bulunmaktadır. Henüz intihar etmemiş ama OHAL-KHK mağduru olan önemli sayıda insan intihar eğilimindedir.”

Aralarında  Polis Memuru,komiser,öğretmen,İnfaz Koruma Memuru,Mühendis, Doktor,Astsubay,İmam,Savcı,Albay,Biyokimya Asistanı, Doktor,Kaymakamın da bulunduğu en az 50 OHAL mağdurunun son 2 yıl içerisinde intihar ederek hayatlarına son verdiği belirtilmektedir. 12 Eylül döneminde toplam intihar eden kişi sayısı 43 olarak açıklanırken, sadece 2 yıllık OHAL döneminde bu rakamın üzerinde intihar olması durumun ne kadar ciddi olduğunun göstergesidir. Süreç bu şekilde devam ederse intihar olaylarının artma eğilimi göstereceği de bir gerçektir.

 

SİVİL TOPLUM VE OHAL

Çağımızda demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biri  sivil toplum kuruluşlarının varlığı,gücü ve toplumsal yaşamdaki etkinliğidir. Sivil toplum kuruluşları azsa, yeterince etkin ve yetkin değilse demokrasinin varlığı veya niteliği tartışma konusu edilmektedir. Katılım,çoğulculuk, hoşgörü, insan-hayvan-doğa hakları  gibi kavramlar genellikle  sivil toplumun etkin bir şekilde kendini gösterdiği ülkelerde ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla demokrasi ile sivil toplum arasında her zaman bir birliktelik söz konusu olmaktadır.

 

Ülkemizin en önemli örgütlülük sorunlarının başında STK’ların tarafsız, ideolojiden uzak, tüm toplumu kucaklayıcı bir yapıya kavuşmamaları gelmektedir. İktidarlar ile birlikte sayıları artıp azalan dernek ve vakıflar, toplumun beklentilerine değil de kendi düşüncelerine yakın oldukları siyasi partinin veya cemaatin politikalarını yaymak amacı ile çalışmaktadır.Dolayısıyla örgütlenmek amacıyla kurulmuş bazı dernekler vakıflar parti veya cemaat-tarikat yan organları gibi çalışmaktadır.

15 Temmuz Darbe girişimi Türkiye’de ki sivil toplum gerçeğini çok net bir şekilde göstermiştir. FETÖ’nün halkla temasını sağlayan, cemaate insan gücü ve maddi kazanç kazandırmak için  çalışan yüzlerde dernek ve vakfa sahip olduğu ortaya çıkmıştır.CHP Grubunun yıllardır FETÖ’nün gerçek yüzünün ortaya çıkarılması için verdiği mücadele AKP eliyle ısrarla reddedilmiş, araştırılması istenilen konular AKP’li milletvekilleri tarafından meclis gündemine alınması engellenmiştir. CHP’nin uyarıları dikkate alınmış olsa idi 250 şehit verdiğimiz 15 Temmuz akşamına gelinmeden FETÖ ile etkin bir mücadeleye girilmiş olunabilirdi.

 23 Temmuz 2016 tarihinde  yayınlanan 667 Sayılı ilk KHK ile Fetullahçı Terör Örgütü ile ilişkilendirilen 1125 dernek kapatılırken, daha sonra FETÖ ile hiçbir bağlantısı olmayan, toplumsal muhalefet sergileyen  dernekler de kapatılmıştır.

İçişleri Bakanlığı tarafından  11 Kasım 2016 ‘da  370 Sivil Toplum Kuruluşu’nun (STK) faaliyetlerinin üç aylığına durdurulduğu  açıklamış,  22 Kasım 2016 tarihinde ise 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile faaliyetleri durdurulan dernekler de dahil 375 STK kapatılmıştır. Kapatılan dernekler içerisinde kurulduğu günden bu güne açlık sınırında insanlara gıda yardımında bulunan Diyarbakır merkezli  Sarmaşık Derneği, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İstanbul Kürt Enstitüsü gibi dernekler de yer almıştır.İşçi dernekleri, kültür dernekleri, Kürt dili ve edebiyatıyla ilgili araştırma yapan derneklerin FETÖ gerekçesiyle kapatılmaları OHAL’in iktidara muhalif kesimleri sindirme aracı olarak kullanılması olarak değerlendirilmektedir.

2 konfederasyona bağlı 19 sendika, 1431 dernek, 145 vakıf OHAL Döneminde kapatılmıştır.

OHAL İNCELEME KOMİSYONU  

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu 23 Ocak tarihli OHAL KHK’si ile kurulmuş,çalışmalarına kurulduktan 4 ay sonra başlayabilmiştir.İlk kararını kuruluşunun üzerinden 11 ay geçtikten sonra 22 Aralık 2017 tarihinde verebilen komisyona 108 Bin 660 Müracaat yapılmıştır. Kağnı hızında ilerleyen bir çalışma ile 100 bini aşkın mağdurun, mağduriyetlerinin nasıl giderileceği soru işaretlerini korurken, kamuoyunda OHAL İnceleme Komisyonunun iç hukuk yollarının tüketilmesini ve AİHM ne gidişin önünü kesmek amacıyla kurulduğu belirtilmektedir.

Bakmadan Geçme