M. Nurullah Varol

Hz.Şuayb(as)-1-

M. Nurullah Varol

Sevgili okurlarım Hz. Yusuf(as)’ın da hayatına kısaca değindikten sonra, yine Medyen halkının içinde doğan ve Rahman olan Ellah’ın görevlendirdiği hatip Peygamber Hz. Şuayp(as)’ın hayatı ve mücadelesine değinmek istiyoruz.

HZ. ŞUAYP’IN (A.S.)  -I-

Hazret-i İbrâhîm -aleyhisselâm- veya Hazret-i Sâlih’in -aleyhisselâm- neslindendir. Anne tarafından Hazret-i Lût’un -aleyhisselâm- kızına ulaştığı ve Hazret-i Eyüp -aleyhisselâm- ile teyzeoğulları oldukları da rivâyet edilir. Aynı zamanda Hazret-i Mûsâ’nın -aleyhisselâm- kayınpederidir.

Gönülleri vecde getiren hitabeti sebebiyle kendisine “Hatîbü’lEnbiyâ” denilen Hazret-i Şuayp’ın (a.s.)

Medyen’de doğup büyüyen Şuayb -aleyhisselâm-, o kavmin asîl bir âilesine mensuptu. Gençliği Medyen kavminin arasında geçti. Bu bölge halkı sapıtıp azıtmıştı. Şuayb -aleyhisselâm- ise, onların kötülüklerinden uzak, temiz ve nezih bir hayat yaşardı. Bu nezih hayâtı ve nasîhatleri ile insanlara numûne olurdu.

SON ÎKÂZLARI

 

Hazret-i Şuayb -aleyhisselâm-, kavminin kötü davranışlarına ve isyanlarına üzülüyor, büyük bir sabırla onları cehâlet uykusundan uyandırmak istiyordu.

Kavmini şöyle îkâz etti:

“Ey kavmim! Sakın bana karşı düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin,yâhutSâlih kavminin başlarına gelenler gibi size de bir musîbet getirmesin! Lût kavmi sizden uzak da değildir.”(Hûd, 89)

Yâni onlar da sizin zamanınıza yakın bir zamanda helâk oldular. Dolayısıyla helâk olanların zamanca size en yakını onlardır. Küfürde, kötülüklerde ve helâki gerektiren şeylerde sizden uzak değillerdi. Bu sebeple helâk oldular. Onlardan ibret almalısınız!..

 “Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O’na tevbe edin! Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir,(mü’minleri) çok sever.” (Hûd, 90)

Kavmin ileri gelen müşrikleri, Hazret-i Şuayb’ın bu tekliflerine râzı olmadılar:

“Dediler ki:

«–Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve içimizde Sen’i cidden zayıf görüyoruz! Eğer kabîlen olmasa, Sen’i mutlakâ taşlayarak öldürürüz. Sen bizden üstün değilsin!»

(Şuayb):

«–Ey kavmim! Size göre benim kabîlemEllâh’tan daha mı güçlü ve değerli ki, onu (Ellâh’ın emirlerini) arkanıza atıp unuttunuz. Şüphesiz ki Rabbim yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatıcıdır.» dedi.”(Hûd, 91-92)

 

KAVMİNDEN ÜMİDİNİ KESTİ

Şuayb -aleyhisselâm-, bu azgın kavmin îmân etmelerinden ümîdini kesince, kavmini Ellâh’ahavâle etti. Artık yapacak bir şey kalmamıştı. Ancak yine de belki ibret alırlar diye kendilerine ilâhî azâbı hatırlattı:

“Eğer içinizden bir grup benimle gönderilene inanır, bir grup da inanmazsa, Ellâh aramızda hükmedinceye kadar bekleyin! O hâkimlerin en hayırlısıdır.»” (el-A’râf, 87)

Ancak Medyenliler, yine Şuayb -aleyhisselâm-’ı yalancılıkla suçladılar. Kendisini ve kendisine îmân etmek isteyenleri de, Medyen’den çıkaracaklarını söyleyerek tehdîd ettiler. Artık inananların, kendi içlerinde yaşamalarını tehlikeli bulmuşlardı:

“Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki:

«–Ey Şuayb! Ya Sen’i ve Sen’inle beraber inananları memleketimizden çıkarırız veya dînimize dönersiniz!»

(Şuayb):«–İstemesek de mi?» dedi.” (el-A’râf, 88)

Şunları ekledi:

“Doğrusu, Ellâh bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dîninize dönersek, Ellâh’a karşı iftirâ atmış oluruz. Dîninize geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir; meğer kiEllâh dilemiş olsun. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sâdece Ellâh’a tevekkül ederiz. Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adâletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” (el-A’râf, 89)

Bu âyetteŞuayb -aleyhisselâm-, kavminin dînine geri dönme teklîfini reddetmekte, fakat bu işte Ellâh’ın dilemesini istisnâ tutmaktadır. Onun bu tavrı, Ellâh’ınirâdesineteslîm olmasının bir ifâdesidir. Çünkü peygamberler ve velîler, devamlı olarak Ellâh’ınazâbından ve hâllerinin değişmesinden korkarlar.

Bu sebeple Şuayb -aleyhisselâm- diyor ki:

“–Allâh’ındînini bırakıp da sizin dîninize dönmemiz, kabûl edilir şey değildir. Ancak Allâh, bizim helâkimizi dilemişse, bir şey diyeceğimiz yoktur. Çünkü bütün işlerimiz O’nun elindedir. O, dilediğini itâati sebebiyle bahtiyar kılar; dilediğini de günahlarından ötürü cezâlandırır.”

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de dâimâ şöyle duâ ederdi:

 “Ey kalblere hükmeden Allâh’ım! Kalblerimizi Sana tâateâmâde kıl!” (Müslim, Kader, 17)

 

ÎMÂN EDENLERE TEHTİTLER

Her şeye rağmen âsî kavim bir türlü uslanmıyor, kendileri îmân etmedikleri gibi, Hazret-i Şuayb’aîmân eden mü’minleri de hazmedemiyorlardı. Onları kınıyor, sürekli olarak tehdîd ediyorlardı. İnanmak için gelenlerin de önlerini keserek Hazret-i Şuayb’ı kötülüyorlar, onları îmân etmekten vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Onların bu hâli âyet-i kerîmede şöyle bildirilmektedir:

“Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki:

«Eğer Şuayb’a uyarsanız, o takdîrde siz mutlakâziyâna uğrarsınız!»” (el-A’râf, 90)

 

KORKUNÇ SAYHA

Şuayb -aleyhisselâm-’ın yoldan çıkmış bu insanlara yapacak bir şeyi kalmamıştı. Dedi ki:

“Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de (vazîfemi) yapacağım! Rezîl edecek azâbın kime geleceğini ve yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz! Bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyeceğim.»” (Hûd, 93)

“Emrimiz gelince, Şuayb’ı ve O’nunla beraber îmân edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar.” (Hûd, 94)

Bu durum, diğer bir sûrede şöyle tasvîr edilir:

“Derken o şiddetli sarsıntı onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü çökekaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Şuayb’ı yalanlayanlar, ziyâna uğrayanların ta kendileridir.” (el-A’râf, 91-92)

Böylece Medyen halkı, sapıklık, hîlekârlık, haksızlık, Allâh’a ve peygamberine isyan vs. çirkin amellerinin cezâsını bulmuş oldular. Bu cezâ, zâlimlerin kaçınılmaz bir sonuydu ve zâlimlere acınmazdı:

(Şuayb) onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki:

«Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!»” (el-A’râf, 93)

“Sanki orada hiç barınmamışlardı. Biliniz ki, Medyen kavmi de Semûd kavmi gibi (Ellâh’ın rahmetinden) uzak oldu.” (Hûd, 95)

Şuayb -aleyhisselâm-’ın kavmi de Semûd kavmi gibi nasîhat dinlemedikleri için korkunç bir ses ve gürültü ile helâk olmuşlardır. Bunların cezâlarının aynı olması, kötü ahlâk bakımından birbirlerine benzediklerine işârettir. Nitekim Allâh’ın rahmetinden uzak olmaları için her iki kavme de aynı bedduâ edilmiş ve Medyen kavmi bu hususta Semûd kavmine benzetilmiştir.

Semûd kavmini altlarından, Medyen halkını üstlerinden gelen bir sayha helâk etmiştir. Böylece onlar, Ellâh’ın rahmetinden uzak olarak iki âlemin de hüsrân ve azâbınadûçâr olmuşlardır.Yararlanılan kaynak: Nebiler Silsilesi 2, Erkam Yayınları

Hz. Şuayp(as)’ın mücadelesine ve nübüvvet hikâyesine diğer yazımızda devam edeceğiz. Yeni yazımızda buluşuncaya kadar selam, muhabbet ve daim dua ile….

Yazarın Diğer Yazıları